Beni takip edenler bilir. Yıllardan beri takipçi ve arkadaşlarımı uyarırım. İnsanlık için en önemli değerin: “toprak, hava, su” olduğunu yazar durur, paylaşımlar yaparım.
Yokluk ve felaket görmemiş toplumlar bunu zor algılar.
Bir de bizim gibi içinde cahili çok toplumlar hiç anlayamaz.
Virüs Çin’de çıktığı gün hanıma “eve birer çuval un, bakliyat vs stok yapalım” demiştim.
O da beni hiç anlayamadı.
Ben onu boş verip, yerli tohumlarla tarla sürmeye başladım. Tavuk alıp, kümes yaptım. Virüs geldi ülkeyi sardı. Şimdi herkes marketlere koşuyor. Bunun ilk sebebi güvensizliktir.
Hiç kimse idarecilere güvenmiyor.
Bu bilinçaltına işlenmiş.
O yüzden iki günlük sokağa çıkma yasağı uygulamasında marketlere, fırınlara koşuldu.
Beyler ve bayanlar; ülke idarecileri, Özal zamanından başlayarak, halkı büyük şehirlere taşıdı. Kalabalık yaşanmaz şehirler yaratıldı. Kontrol edilmesi zor şehirler.
Tarlalar, ovalar betonla dolduruldu.
Köylerde hayvan kalmadı. Dağlarda ağaç. Dereler, göller, nehirler kurutuldu. Sanayi atıkları ve çöplerle kirletildi. Herkes ev ve araba derdine düştü. Tarlalar, ovalar ekilemedi. Samanı bile yurt dışından alır duruma geldik.
Şimdi arabaları, Led tv lerinizi, otomatik makinalarınız sizi kurtarsın. Kendi ilçemin en güzel ovasını binalarla doldurdular. Göllerini, bataklıklarını kuruttular. Sokakta gördüğüm arkadaşlar tarlasını kat karşılığı verdiği için omuzlar ve burnu havada yürüyordu. Kısa zamanda o alınanlar da tükendi.
Ülkeyi geri dönüşümsüz yok etme yoluna girdik.
Kaz dağları başta olmak üzere, tüm dağlar maden uğruna yok edildi. Karadeniz’e hayat veren dereler ve nehirler perişan.
Kısacası bindiğimiz dalı kestik.
Şimdi saldırın fırınlara.
Ailenizde hiç buğday, mısır eken kaldı mı?
Kalmadı değil mi?
Peki Rusya, Ukrayna, Fransa, Amerika satmazsa ne olacak?
Devletin kenarda parası veya stoğu var mı?
Yok!.
Kısacası, gelin yanlıştan dönelim. Tarlaları ekelim. Tavuk, hayvan alıp besleyelim. Köylerde gerçek tarım kooperatifleri kuralım. Bunun için elde kalan malzeme yeterli. Bırakalım lüks uçak, makam aracı alımını, saray yapımını. Elde kalan son gücümüzle gıda üretimine önem verelim. Suyu kirletenleri bizler cezalandıralım.
Biz bize yeteriz!.
Doğru bir söz. Ama para toplayarak ye temeyiz?.
Toplanan paraları köyde tarım ve hayvancılık yapanlara verirsek yeteriz. Yardım kolisi dağıtmak, bence komik ötesi bir uygulama.
Daha kötü kelimeler de yazabilirim.
Bir önemli konu da; doğum kontrolü uygulaması.
Dışarıdan gelen göçler durdurulmalı, doğum oranı da düşürülmelidir. 3-5 çocuk yapın demek doğru bir yaklaşım değildir.
Fazla nüfus, fazla masraf ve tüketim demektir.
Gelecek tarım ve hayvancılıkta.
Bunun için temiz su kaynakları, toprak ve hava gerekir.
Hepsi bu ülkede var.
Haydi üretime!.
Evde maaş beklemeyin!?.
Erdal Bıçakcı yazıyor