Göklerin ötesinden seslenen kutlu milletin aziz evladı!
Ey çelik bilekli, iradesiyle dağları deviren, adını taşlara mühürleyen yiğit Türk!
Ey mazlumun umudu, zalimin kâbusu, töresiyle var olup aklıyla hükmeden ulu milletin şanlı evladı!
Ey vakti geldiğinde kılıcı kuşanan, vakti geldiğinde sözünü dağların doruğundan duyuran kutlu ruh! İyi dinle sözlerimi, çünkü bu sözler dağların doruğundan yankılanan, nehirlerin çağlayanı gibi keskin, gök gürültüsü gibi sarsıcıdır! Aşağıda toprak çökmedikçe, yukarıda güneş sönmedikçe, bu millet ayakta kalacaktır! Su kuruyup taşlar ufalanmadıkça, yıldızlar yolunu kaybetmedikçe, Türk’ün iradesi sarsılmaz, kararlılığı tükenmez! Devlet ancak akıl ve adaletle büyür! Millet, ancak birlik ve töre ile yükselir! Eğer Türk eli gevşerse, töresi unutulursa, kılıcı paslanırsa, bil ki o gün kara gündür! Ancak biz biliriz ki, kurt uluyorsa, dağlar hâlâ ayakta demektir! Ne zaman ki gök yıldırımı yollar, ne zaman ki su gürleyerek akar, işte o vakit Türk’ün sesi çağlara yankılanır! Zaman değişse de töre baki kalır! Dünya yansa da irade sapmaz! Ey Türk! Sen mazlumun sığınağı, zalimin korkusu, adaletin kılıcı oldun! Unutma, su buzul olup donmadıkça, çelik bükülüp kırılmadıkça, yiğit diz çökmez, töre unutulmaz! Eğer vatan için ölünecekse, baş eğmeden ölmek yakışır! Eğer mücadele varsa, son nefese kadar sürmelidir! Türk’ün adını silmeye çalışan, onu tarihinden koparmaya çalışan bilsin ki, devrilmeyen çınar, erimeyen demir, eğilmeyen bilek Türk’ün yolunda hep dimdik kalacaktır! Türk kutlu yürüyüşüne devam eder! Dağların zirvesi alçalmaz, nehirlerin akışı durmaz, dualar eksilmez! Sen, ölümsüz ateşin korudur! Sen, tarih yazan kalemin mürekkebisin! Su kuruyup taşlar ufalanmadıkça, yıldızlar yolunu kaybetmedikçe, kutlu yürüyüşünü sürdüreceksin! İnandığımız kutlu yolda yürümeye ant içtik! Bu yol, adaletin ışığında, hakkın izinde, mazlumun duasında yazılmıştır! Ne zaman ki zulüm karanlığı çöker, biz orada bir meşale gibi yanacak, ne zaman ki mazlumun sesi kesilir, biz orada bir kılıç gibi doğrulacağız!

Mücadelemiz, yalnızca bugünle sınırlı değil; bu dava, geçmişin şerefine, geleceğin emanetine adanmıştır! Nesiller boyunca sürecek, kutlu bir bayrak gibi elden ele taşınacaktır! Hangi rüzgâr savursa savursun, hangi fırtına koparsa kopsun, bu dava yere düşmeyecek, bu bayrak solmayacaktır!
Asla yılmayacağız, çünkü bizim irademiz kaya gibi sert, çelik gibi sağlamdır! Asla yıkılmayacağız, çünkü biz yalnızca bedenlerle değil, inançla yürüyen bir milletin evlatlarıyız! Devrilsek dahi kalkarız, düşsek dahi yeniden doğruluruz, çünkü mücadele bizim ruhumuzda yazılıdır!
Başaracağız! Çünkü biz, hak uğruna yürüyenleriz! Başaracağız! Çünkü biz, adaleti kalkan, töreyi pusula bilmişleriz! Başaracağız! Çünkü biz, çağlar boyunca dimdik duran, zalime boyun eğmeyen, mazluma sırt dönmeyen Türk’üz! Baş koyduğumuz bu kutlu yoldan geri dönmek, şerefi satmak, emanete ihanet etmektir!
Türk’ün bayrağını yere düşüren, töresine sırt dönen, mazlumun duasını unutan, tarihin lanetiyle anılacaktır!
Kılıcın hakkını vermeyen, mücadelenin azmini taşımayan, bu safta yürümeyen, milletin yüz çevirdiği namerttir!
Zalimle saf tutan, fitneye kapılan, hak davadan yüz çeviren, göğsünde taşıdığı imanı kaybetmiştir!
Bu dava, yılmayanların, yıkılmayanların, boyun eğmeyenlerin kutlu yoludur! Rabbim hepimizi korusun, kollasın, yar ve yardımcımız olsun ve yüceltsin!
Prof. Dr. Hakkı Çiftçi 25/05/2025-Adana