Güneş gökyüzünden sırıtsa da soğuk hava etkisini canlılar üzerinde
gösteriyordu. Sokakta tek tük insanlar fırından, marketten alışveriş
yapıyorlardı. Maskeli baloda değillerdi. Ortalıkta bir karnaval havası
yoktu. Hepsinin burnunu ve ağzını kapatan beyaz, siyah, mavi renkte
maskeler vardı.
Korona illeti dünya geneline bir çırpıda yayıldı. Bilim insanları,
doktorlar ayrı telden düşüncelerini söylüyorlardı. “Havada asılı mikroplar
var. Sebze ve meyvelerin sirkeyle yıkanması, giysilerin çıkartılıp, ayrı bir
yerde havalanması gerek…” derken insanlar birbirine yaklaşmaktan
korktu. Yaşlılara dışarıya çıkmama tedbiri gelince, insanların
düşüncelerinde ‘yaşlılar tehlikelidir’ algısı oluştu.
Sokaklarda televizyon kanallarının kameramanları ve röportaj
yapanlar vardı. Kadın, erkek fark etmiyor, yoldan çevirdikleri birine
hemen soru soruyorlardı. Karşı köşe marketten çıkan saçlarına aklar
düşmüş, hafiften kilolu adama mikrofon uzatıldı. Korona hak getire,
etrafındaki meraklılar, kamerada gözükme tutkusu olanlar kuralları hiçe
saydılar. Kadının biri bağırdı:
“İşlerim kesat be ablam.”
Mikrofon, bağıran kadına döndürüldü:
“Mesleğiniz nedir hanımefendi?”
Bağıran kadın olduğu yerde kalakaldı. Hafiften gülümsedi. Onun
karşısındaki sarışın kadın:
“O dileniyor. Dilenciliğin mesleğimi olur!”
Kadının birinin gücüne gitti. Konuşmaya başladı:
“Dilencilikte bir meslektir. Herkes yapamaz.”
Röportajı yapan bir an duraksa da:
“İşleriniz nasıl kesat gitti, biraz açar mısınız?”
“Ortalığa çıkan korona adam işimizi bozdu. Serbest meslek
grubundakilerin işleri bozuldu. Benim de işlerim bozuldu. Elimi açıp Allah
razı olsun, şu garibe bir sadaka diyordum, yufka yürekliler elime
paralarını bırakıyorlardı. Paraya para demiyordum. Şu korona adamı
yakalasalar da işlerim yoluna bir girse.”
Dinleyiciler hepten şaşırdı. Orta yaşlarda siyah bıyıklı adam:
“Korona adam mı? Dünyaya o mu salmış salgını? Vay şerefsiz oğlu
şerefsiz!”
Maskesi burnunun altında olan kadın:
“Korona bir adam değildir. Bir hastalık adıdır. Kimsenin yaydığı yok!
Canı sıkılmış, insanları bir ziyaret edeyim demiş.”
Kısa boylu adam:
“Keşke bizim ülkemizi ziyarete gelmeseydi. Onun yüzünden
yasaklarla baş başayız.”
Bağıran kadın sinirlenerek, ellerini havaya kaldırdı:
“Korona adamı kim yakalarsa gecemi gündüzüme katıp onun için bir
ay dilenirim.”
Havalı kadın:
“Ben öğretmenim, bilime inanın. Korona adam yoktur. Doktorları
dinleyin.”
Maskesi burnunun altında olan kadın:
“Paracı doktorları mı yoksa bizi düşünen doktorları mı dinleyelim?”
Röportajı yapan:
“Gündemimiz koronadır. Fikir yürüten vatandaşlarımızla konuştuk,
görüşlerini aldık. Bir vatandaşımız Korona adamdan söz etti. Sağlığın
sağlığı bakanından ne kadar sağlıklı bilgi alacağız; bu akşam
kendisinden öğreneceğiz.”
Posbıyıklı tombul yanaklı adam:
“Beni konuşturmadan bu yayın bitmez.”
Röportajı yapan bir kafa darbesiyle yere yıkıldı.
Haberlerde, “Korona insanları çıldırttı,” diye spiker konuştu.
Korona sayesinde işleri kötüye giden esnaf kepenklerini indirdi.
Sağlık çalışanlarından ölenler de oldu. Daha daha çok şeyler oldu. Sahi
ne oldu? İnsanlar arasında koronayı ilaç tekellerinin çıkardığını iddia
edenler de oldu. Aşının garantisinin olup olmadığı tartışması alevlendi.
Gündemimiz korona…
25.11.2011
Hüseyin Habip Taşkın