Dün evde yalnız kalan annemi almak için Karasu’ya gitmiştim.
Hendek’e dönerken Kuyumcullu-Salıkkaya-Kirazlı-Çamdağı yolunu kullanmaya karar verdim. Dağ yollarında polis ve jandarma yoktur diye düşündüm. Kuyumculu köy meydanına gelince; bir kamyonetin sebze meyve sattığını görüp, durdum. Ürünler iyi görünüyordu. Biraz yeşillik lâzımdı. Kardeşim alışveriş için inince, ben de arabanın camını açarak içerisini havalandırmak istedim. Meydan insan ve araba doluydu. Bir anda kocaman kahverengi bir köpek koşarak geldi. Açık olan araba camıma tırmanarak, gözlerime bakmaya başladı. Yüzündeki çaresizliği anında hissetmiştim. Bana bir şeyler anlatmak istiyordu. Annem “köpek yiyecek seni, kapatsana camı” dedi. Ben aldırmadım. Hayvanların bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Kardeşim de arabadan korkarak uzaklaştı. Hayvanın bir derdi olduğunu anlamıştım. Aşağı inerek, onu sevmeye karar verdim. İndiğimde dikkatlice hayvana baktım. Zayıflıktan ölecekti. Arabadan iner inmez; üzerime sıçrayarak bana sarılmaya başladı. Ön ayaklarını omuzlarıma dayayarak benden ayrılmıyordu. Adeta bana yapışmıştı. Bırakmıyordu beni. Her yerim çamur olmuştu. Konuşamıyordu, ama ne demek istediğini anlatıyordu. Âdeta köpekle dans ediyor gibi duruyorduk. Köyde herkes gördükleri manzara karşısında gülmeye başlamıştı. Onlar kimsenin umrunda değildi. Ve 5-6 irili ufaklı köpek daha gelip, ayaklarıma sarılmaya başladı. Köpeklerin arasında kalmıştım. Başkası olsa korkudan altına yapardı. Hiç korkmuyordum. Çünkü biz birbirimiz anlıyorduk. Karınları açtı. Ve beni hayvan dostu olarak anında keşfetmişlerdi. İyi ve kötü insanı en iyi onlar anlar. Bagajımda çok kaliteli kedi yemim vardı. Bagaja yöneldim. Hepsi peşimden geldi. Bir şey vereceğimi hissetmişlerdi. Yeterli yemek vardı. Aç olan her şeyi yerdi. Hepsinin önüne yemi koydum. İlk önce durakladılar. Çünkü yeni tanışıyorlardı bu cins yemle. Önce biraz kokladılar ve hızlı hızlı yemeye başladılar. Büyük olanlar küçüklerin yemini de yemeye çalışmasınlar diye ortalarında bekledim. Bitirene ilave yem verdim. Ve ayrılık vakti gelince; hepsi arabamın peşine takılıp koşmaya başladı.
Aklım iki gündür onlarda kaldı. Keşke hep orada olsam da, onları doyursam diye düşündüm. Ama imkânsız. Köylerde, şehirlerde hayvanlar, sokakta insan kalmayınca ve yemek satan yerler kapanınca aç kaldı.
Sizler evlerinize stoklarınızı yaptınız. Sürekli yiyorsunuz. Onları düşünen hiç kimse yok. Belediyeler hayvanseverlerden çekinmese; hepsini zaten zehirler.
Lütfen biraz duyarlı olun.
Onların dili yok.
Anlatamazlar. Ama gözleri ve vücutlarına iyi bakarsanız her şeyi çok iyi anlarsınız.
Biz onlara borçluyuz. Çünkü doğal yaşamlarını yok ederek, insan eline muhtaç ettik.
Hayırlı hafta sonları.
Erdal Bıçakcı yazıyor