Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile henüz çözümleyemediği hellim peyniri sorununu, şimdi Avrupa Birliği’nin başına bela etti.
Avrupa Birliği’nin Kanada ile ticaret konusunda imzaladığı ama 40 ülkenin oluruna sunduğu
Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması CETA, henüz sadece 14 ülke tarafından onaylandı.
Diğer ülkelerin de olurunu bekleyen Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden gelen ilk ret tepkisiyle şaşkına döndü.
Önceki gün Rum Parlamentosunda yapılan oylama görüşmelerinde, bizim ‘hellim’ olarak andığımız, Rumlar tarafından ise ‘hallumi’ olarak anılan peynir çeşidinin, tıpkı İtalyanlar’a uygulanan Parma Jambonu gibi, Kıbrıslı Rumlar’a özge bir isim olarak korunması istendi.
Kanada ile anlaşma aşamasında olan CETA’nın, ‘hallum’ adını tehlikeye sokacağı, bu peynir çeşidinin özellikle ABD, Danimarka, İngiltere ve Kanada’da imitasyon ile zarar göreceği görüşleri arasında oylanan teklif, çoğunluk tarafından ret edildi. Böylece CETA sözleşmesine ilk ret tepkisi Rumlar’dan gelmiş oldu.
TÜRK KESİMİ İLE YAŞANAN SORUN
Avrupa Birliği’nin başını çok ağırtacağa benzeyen bu konu, daha önce de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile de yaşanmıştı.
Hellim peynirinin başka yerlerde üretimine mani olmak için girişim başlatmış olan Rumlar, AB Komisyonu’na müracaat ederek ‘korunmuş menşe işareti’ (PDO) belgesi talep etmişti.
Rumların engellemeleri üzerine zaten birçok ekonomik sorun yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise söz konusu peynirin her iki ismiyle de tescillenmesine razı olmuştu.
Tartışma konusu olan peynire Türk tarafı ‘hellim’, Rumlar ‘hallumi’ adını veriyor. AB Komisyonu’nun peynire sadece Rum ismi olan ‘hallumi’ ile PDO vermesi durumunda Kıbrıslı Türk peynir üreticileri büyük bir mağduriyet yaşayacaktı.
Avrupa Parlamentosu’nun İngiliz üyesi Sarah Ludford bir açıklama yaparak AB’nin hellim peynirini sadece Rumlar’a mahsus bir ürün olarak tescil edilmesi halinde Türkler’in yeni bir ayrımcılık ve mağduriyetle karşılaşacağı uyarısı yapmıştı.
AB’nin, Türkler’in hellim Rumların hallumi dedikleri peynire eşit muamele yapması gerektiğine işaret eden Ludford, aksi durumda Kıbrıslı Türk peynir üreticilerinin büyük zarar göreceğine dikkat çekmişti.
Daha sonra yazılı bir açıklama yapan Ludford, Avrupa Birliği’nin 2004’te Kıbrıslı Türkler’in tecridine son vermek için kararlar aldığı halde, harekete geçemediğini hatırlatarak ‘hellime ayrımcılık yaparak Türklerin ekonomik durumunun kötüleşmesine’ AB’nin katkıda bulunmaması gerektiğini belirtmişti.
KKTC, ihracatının yaklaşık yüzde 18’ine tekabül eden hellim üretiminde, 12 bin kişi çalışıyor. AB’nin sadece Rumlar’ın hallumi peynirini tescillemesi durumunda, Türkler ürünün pazarlanmasından satışına kadar birçok alanda sorunlarla karşılaşacak.
Avrupa Birliğini CETA anlaşması konusunda çok yoracağı bilinen bu konunun, Rum parlamentosunda yeniden oylanması konusunda girişimler başlatıldığı öğrenildi.
CETA ANLAŞMASI
CETA Anlaşmasının önemini ortaya koymak için, başlangıçta yayınlanan bir haberi sunuyorum:
AB ve Kanada arasında yıllarca müzakere edilen Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması geçici olarak yürürlüğe girdi.
Avrupa Birliği (AB) ile Kanada arasında müzakereleri 7 yıl süren Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (CETA), bugünden itibaren geçici olarak yürürlüğe girdi.
Serbest ticaret anlaşması olan CETA kapsamında AB ile Kanada arasındaki gümrük vergilerinin ortadan kalkması, karşılıklı ticaret, yatırım ve istihdamın artması öngörülüyor.
Bugün itibariyle yürürlüğe giren CETA ile Kanada ve AB arasında karşılıklı olarak ürünlerin yüzde 98’i üzerindeki gümrük vergileri ortadan kalkacak. Bu durum, Avrupalı firmaların Kanada’da daha rekabetçi bir duruma gelmesini sağlayacak.
AB firmaları, Kanada’daki kamu ihalelerinde daha rahat bir şekilde teklifte bulunabilecek. Kanada hizmet sektörü, AB şirketlerine açılacak. Avrupa gıda ve içecek sektörünün Kanada’ya ihracatı kolaylaşacak. Avrupa’nın geleneksel coğrafi ürün ve işaretleri Kanada’da da koruma altına girecek. AB ihracatçılarının üretim standartları değişmeyerek maliyetleri azalacak. Tüketiciler, uygun fiyatlardan fayda sağlayacak.
Bazı mesleki gereksinim ve nitelikler karşılıklı olarak tanınacak ve Avrupalı profesyonellerin Kanada’da istihdam edilmeleri kolaylaşacak. AB ve Kanada, yatırımcılar için öngörülebilir koşullar ortaya koyacak. Böylece Avrupalı şirketlerin Kanada’da yatırım gerçekleştirmeleri kolaylaşacak.
Parça ve diğer girdilerin maliyetleri azalacak
CETA kapsamında AB ve Kanada arasında karşılıklı olarak ilk etapta gümrük vergilerinin yüzde 98’i kalkacak. Anlaşmanın 7’nci yılında ise sanayi ürünlerindeki bütün gümrükler son bulacak. Anlaşma ile Kanada, AB ürünlerinden tahsil ettiği yıllık 590 milyon euro civarındaki gümrük vergisini almayacak. Böylece ürünlerin, piyasalarda karşılıklı olarak ucuzlamasıyla daha rekabetçi olmaları sağlanacak. Avrupa firmalarının Kanada’dan tedarik edecekleri parça ve diğer girdilerin maliyetleri azalacak.
Kanada, AB’den ithal edilen çikolatadaki yüzde 10, pasta, bisküvi ve ekmek gibi hamur işlerindeki yüzde 15, giyim ve tekstil ürünlerindeki yüzde 16, otomotiv parçası, yedek parça, makine ve ekipman üzerindeki yüzde 9,5, tıbbi cihaz ve optiklerdeki yüzde 8, kimya ürünlerindeki yüzde 6,5 gümrük vergisini sıfıra indirecek.
Kamu ihaleleri geniş bir alanı kapsayacak
CETA kapsamında AB ve Kanada, karşılıklı olarak birbirlerinin kamu ihalelerine daha fazla erişim sağlayacak. Kamu ihaleleri federal seviyede olmakla kalmayıp yerel yönetimlere kadar geniş bir alanı kapsayacak.
Kanada federal hükümeti, her yıl yaklaşık 30 milyar euroluk kamu alım sözleşmesi yapıyor. Söz konusu ihalelere AB şirketlerinin katılımı sağlanacak. Kanada, AB şirketleri için kamu alımlarının tamamının bir listesini “rahatça” ulaşılır bir şekilde sağlayacak.
Ortak mesleki şartlar belirlenecek
AB hizmet sektörü, telekomünikasyon, finans, muhasebe, taşımacılık, mühendislik, mimarlık ve avukatlık gibi alanlarda Kanada’da daha iyi imkanlara kavuşacak. Karşılıklı olarak pek çok alanda ortak mesleki şartlar belirlenerek tanınırlık sağlanacak. Şirketlerin diğer tarafa çalışan göndermeleri kolaylaştırılacak.
Yatırım koruma ve uzlaşmazlık çözme
CETA’nın en fazla tartışılan yönlerinden biri, yatırımcıların korunması ve uzlaşmazlıkların çözülmesi için kurulacak tahkim mahkemeleri olarak öne çıkıyor.
Anlaşma, yabancı firmaların bir uzlaşmazlık durumunda kamuyu tahkim mahkemesine götürmesine imkan sağlıyor. Bunun yürürlüğe girmesi ile bazı Amerikan firmalarının, Avrupa’da yaşayacakları bir sorun karşısında Kanada’daki iştirakleri aracılığıyla AB ülkelerini mahkemeye verebilecekleri düşünülüyor. Tahkim sisteminin yürürlüğe girmesi için CETA’nın tam olarak yürürlüğe girmesi gerekiyor.
Belçika, bir süre önce, söz konusu tahkim prosedürünün AB hukukuna uygunluğunun değerlendirilmesi için Lüksemburg merkezli AB’nin en yüksek hukuki merci olan Avrupa Adalet Divanı’na başvuruda bulunmuştu.
AB’nin Kanada ile 7 yıl müzakere ettiği CETA, 30 Ekim 2016’da Brüksel’de imzalanmış, Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından da 15 Şubat 2017’de onaylanmıştı. Şu anda Danimarka, Letonya, İspanya ve Danimarka tarafından onaylanan CETA’nın kalıcı hale gelmesi için AB üyesi 28 ülkenin parlamentolarında tekrar onaylanması gerekiyor.
Valonya engeli
AB ile Kanada arasında Brüksel’de imzalanması planlanmış olan CETA, Belçika’nın Fransızca dilini konuşan Valonya bölgesinin onay vermemesi nedeniyle imzalanamamıştı.
Nüfusu 3,5 milyon olan Valonya bölgesi, AB’nin Kanada’yla imzalamayı planladığı ticaret anlaşmasına tarım ve hayvancılık ürünleri pazarına ve ihracatına zarar vereceği kaygısı ile karşı çıkmıştı.
Valonya’nın, CETA kapsamında devletler ile yabancı yatırımcılar arasında çatışmaların çözümü için kurulması öngörülen bağımsız mahkeme sistemi hakkında da çekinceleri bulunuyordu. Sistemin, çok uluslu şirketlerin çıkarlarını kollayacağından kaygı duyuluyordu. Tarım ekonomisinin hakim olduğu Valonya’da, Kanada’dan et ithalatı yapılması çekinceleri bulunurken, Valonlar, işsizlik oranının bu tür ticaret anlaşmalarıyla daha da artmasından endişe ediyordu. Valon Parlamentosu, yapılan görüşmeler sonrası anlaşmayı imzalamak için Belçika federal hükümetine yetki vermişti.
Anlaşmanın vize boyutu
CETA, Valonya bölgesi öncesinde Bulgaristan ile Romanya tarafından bloke edilmekle tehdit edilmişti. Bulgaristan ve Romanya, vatandaşlarına Kanada’nın uyguladığı vizelerin kaldırılmasını talep etmişti.
Yapılan müzakereler sonucu ticaret anlaşmasının imzalanması durumunda Kanada, söz konusu 2 ülkeye uygulamakta olduğu vize sınırlamalarını 1 Aralık 2017’de kaldıracağını açıklamıştı. Bunun üzerine Bulgaristan ve Romanya, anlaşmaya onay verme kararı almıştı.
AB’nin serbest ticaret anlaşmaları
AB’nin söz konusu ticari anlaşmayı Kanada gibi bir ülke ile bile yapamamış olması, referandumla AB’den ayrılma kararı alan İngiltere ile ayrılık süreci sonrası nasıl bir ticari anlaşma sağlanacağı konusunda da soru işaretleri ortaya koyuyor.
AB, küresel ticarette öncü rol oynamayı, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerle benzer ticaret anlaşmaları yapmayı planlıyor. Bu durum, Kanada ile yapılan anlaşma üzerinde kolayca uzlaşı sağlayamayan AB’nin, daha geniş ölçekli ve daha ihtilaflı olan ticari anlaşmaları onaylamakta da güçlükler çekeceği anlamını taşıyor.
ABD ile yapılması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması ise korumacı ekonomi politikalarını savunan Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle rafa kaldırılmıştı.
AB’nin, 4 milyon kilometrekarelik yüz ölçümü ve 28 üye ülkesinde toplam 508 milyon vatandaşı bulunuyor. Toplam geliri 16,5 trilyon euro civarında olan AB, dünya ekonomisinin 5’te birinden fazlasını oluşturuyor.
Kanada ise 9 milyon 985 bin kilometrekarelik alanda 35 milyonluk nüfusa sahip. Kanada’nın milli geliri ise 1 trilyon 550 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.
Avrupa Birliği’nin Kanada ile ticaret konusunda imzaladığı ama 40 ülkenin oluruna sunduğu
Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması CETA, henüz sadece 14 ülke tarafından onaylandı.
Diğer ülkelerin de olurunu bekleyen Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden gelen ilk ret tepkisiyle şaşkına döndü.
Önceki gün Rum Parlamentosunda yapılan oylama görüşmelerinde, bizim ‘hellim’ olarak andığımız, Rumlar tarafından ise ‘hallumi’ olarak anılan peynir çeşidinin, tıpkı İtalyanlar’a uygulanan Parma Jambonu gibi, Kıbrıslı Rumlar’a özge bir isim olarak korunması istendi.
Kanada ile anlaşma aşamasında olan CETA’nın, ‘hallum’ adını tehlikeye sokacağı, bu peynir çeşidinin özellikle ABD, Danimarka, İngiltere ve Kanada’da imitasyon ile zarar göreceği görüşleri arasında oylanan teklif, çoğunluk tarafından ret edildi. Böylece CETA sözleşmesine ilk ret tepkisi Rumlar’dan gelmiş oldu.
TÜRK KESİMİ İLE YAŞANAN SORUN
Avrupa Birliği’nin başını çok ağırtacağa benzeyen bu konu, daha önce de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile de yaşanmıştı.
Hellim peynirinin başka yerlerde üretimine mani olmak için girişim başlatmış olan Rumlar, AB Komisyonu’na müracaat ederek ‘korunmuş menşe işareti’ (PDO) belgesi talep etmişti.
Rumların engellemeleri üzerine zaten birçok ekonomik sorun yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise söz konusu peynirin her iki ismiyle de tescillenmesine razı olmuştu.
Tartışma konusu olan peynire Türk tarafı ‘hellim’, Rumlar ‘hallumi’ adını veriyor. AB Komisyonu’nun peynire sadece Rum ismi olan ‘hallumi’ ile PDO vermesi durumunda Kıbrıslı Türk peynir üreticileri büyük bir mağduriyet yaşayacaktı.
Avrupa Parlamentosu’nun İngiliz üyesi Sarah Ludford bir açıklama yaparak AB’nin hellim peynirini sadece Rumlar’a mahsus bir ürün olarak tescil edilmesi halinde Türkler’in yeni bir ayrımcılık ve mağduriyetle karşılaşacağı uyarısı yapmıştı.
AB’nin, Türkler’in hellim Rumların hallumi dedikleri peynire eşit muamele yapması gerektiğine işaret eden Ludford, aksi durumda Kıbrıslı Türk peynir üreticilerinin büyük zarar göreceğine dikkat çekmişti.
Daha sonra yazılı bir açıklama yapan Ludford, Avrupa Birliği’nin 2004’te Kıbrıslı Türkler’in tecridine son vermek için kararlar aldığı halde, harekete geçemediğini hatırlatarak ‘hellime ayrımcılık yaparak Türklerin ekonomik durumunun kötüleşmesine’ AB’nin katkıda bulunmaması gerektiğini belirtmişti.
KKTC, ihracatının yaklaşık yüzde 18’ine tekabül eden hellim üretiminde, 12 bin kişi çalışıyor. AB’nin sadece Rumlar’ın hallumi peynirini tescillemesi durumunda, Türkler ürünün pazarlanmasından satışına kadar birçok alanda sorunlarla karşılaşacak.
Avrupa Birliğini CETA anlaşması konusunda çok yoracağı bilinen bu konunun, Rum parlamentosunda yeniden oylanması konusunda girişimler başlatıldığı öğrenildi.
CETA ANLAŞMASI
CETA Anlaşmasının önemini ortaya koymak için, başlangıçta yayınlanan bir haberi sunuyorum:
AB ve Kanada arasında yıllarca müzakere edilen Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması geçici olarak yürürlüğe girdi.
Avrupa Birliği (AB) ile Kanada arasında müzakereleri 7 yıl süren Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (CETA), bugünden itibaren geçici olarak yürürlüğe girdi.
Serbest ticaret anlaşması olan CETA kapsamında AB ile Kanada arasındaki gümrük vergilerinin ortadan kalkması, karşılıklı ticaret, yatırım ve istihdamın artması öngörülüyor.
Bugün itibariyle yürürlüğe giren CETA ile Kanada ve AB arasında karşılıklı olarak ürünlerin yüzde 98’i üzerindeki gümrük vergileri ortadan kalkacak. Bu durum, Avrupalı firmaların Kanada’da daha rekabetçi bir duruma gelmesini sağlayacak.
AB firmaları, Kanada’daki kamu ihalelerinde daha rahat bir şekilde teklifte bulunabilecek. Kanada hizmet sektörü, AB şirketlerine açılacak. Avrupa gıda ve içecek sektörünün Kanada’ya ihracatı kolaylaşacak. Avrupa’nın geleneksel coğrafi ürün ve işaretleri Kanada’da da koruma altına girecek. AB ihracatçılarının üretim standartları değişmeyerek maliyetleri azalacak. Tüketiciler, uygun fiyatlardan fayda sağlayacak.
Bazı mesleki gereksinim ve nitelikler karşılıklı olarak tanınacak ve Avrupalı profesyonellerin Kanada’da istihdam edilmeleri kolaylaşacak. AB ve Kanada, yatırımcılar için öngörülebilir koşullar ortaya koyacak. Böylece Avrupalı şirketlerin Kanada’da yatırım gerçekleştirmeleri kolaylaşacak.
Parça ve diğer girdilerin maliyetleri azalacak
CETA kapsamında AB ve Kanada arasında karşılıklı olarak ilk etapta gümrük vergilerinin yüzde 98’i kalkacak. Anlaşmanın 7’nci yılında ise sanayi ürünlerindeki bütün gümrükler son bulacak. Anlaşma ile Kanada, AB ürünlerinden tahsil ettiği yıllık 590 milyon euro civarındaki gümrük vergisini almayacak. Böylece ürünlerin, piyasalarda karşılıklı olarak ucuzlamasıyla daha rekabetçi olmaları sağlanacak. Avrupa firmalarının Kanada’dan tedarik edecekleri parça ve diğer girdilerin maliyetleri azalacak.
Kanada, AB’den ithal edilen çikolatadaki yüzde 10, pasta, bisküvi ve ekmek gibi hamur işlerindeki yüzde 15, giyim ve tekstil ürünlerindeki yüzde 16, otomotiv parçası, yedek parça, makine ve ekipman üzerindeki yüzde 9,5, tıbbi cihaz ve optiklerdeki yüzde 8, kimya ürünlerindeki yüzde 6,5 gümrük vergisini sıfıra indirecek.
Kamu ihaleleri geniş bir alanı kapsayacak
CETA kapsamında AB ve Kanada, karşılıklı olarak birbirlerinin kamu ihalelerine daha fazla erişim sağlayacak. Kamu ihaleleri federal seviyede olmakla kalmayıp yerel yönetimlere kadar geniş bir alanı kapsayacak.
Kanada federal hükümeti, her yıl yaklaşık 30 milyar euroluk kamu alım sözleşmesi yapıyor. Söz konusu ihalelere AB şirketlerinin katılımı sağlanacak. Kanada, AB şirketleri için kamu alımlarının tamamının bir listesini “rahatça” ulaşılır bir şekilde sağlayacak.
Ortak mesleki şartlar belirlenecek
AB hizmet sektörü, telekomünikasyon, finans, muhasebe, taşımacılık, mühendislik, mimarlık ve avukatlık gibi alanlarda Kanada’da daha iyi imkanlara kavuşacak. Karşılıklı olarak pek çok alanda ortak mesleki şartlar belirlenerek tanınırlık sağlanacak. Şirketlerin diğer tarafa çalışan göndermeleri kolaylaştırılacak.
Yatırım koruma ve uzlaşmazlık çözme
CETA’nın en fazla tartışılan yönlerinden biri, yatırımcıların korunması ve uzlaşmazlıkların çözülmesi için kurulacak tahkim mahkemeleri olarak öne çıkıyor.
Anlaşma, yabancı firmaların bir uzlaşmazlık durumunda kamuyu tahkim mahkemesine götürmesine imkan sağlıyor. Bunun yürürlüğe girmesi ile bazı Amerikan firmalarının, Avrupa’da yaşayacakları bir sorun karşısında Kanada’daki iştirakleri aracılığıyla AB ülkelerini mahkemeye verebilecekleri düşünülüyor. Tahkim sisteminin yürürlüğe girmesi için CETA’nın tam olarak yürürlüğe girmesi gerekiyor.
Belçika, bir süre önce, söz konusu tahkim prosedürünün AB hukukuna uygunluğunun değerlendirilmesi için Lüksemburg merkezli AB’nin en yüksek hukuki merci olan Avrupa Adalet Divanı’na başvuruda bulunmuştu.
AB’nin Kanada ile 7 yıl müzakere ettiği CETA, 30 Ekim 2016’da Brüksel’de imzalanmış, Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından da 15 Şubat 2017’de onaylanmıştı. Şu anda Danimarka, Letonya, İspanya ve Danimarka tarafından onaylanan CETA’nın kalıcı hale gelmesi için AB üyesi 28 ülkenin parlamentolarında tekrar onaylanması gerekiyor.
Valonya engeli
AB ile Kanada arasında Brüksel’de imzalanması planlanmış olan CETA, Belçika’nın Fransızca dilini konuşan Valonya bölgesinin onay vermemesi nedeniyle imzalanamamıştı.
Nüfusu 3,5 milyon olan Valonya bölgesi, AB’nin Kanada’yla imzalamayı planladığı ticaret anlaşmasına tarım ve hayvancılık ürünleri pazarına ve ihracatına zarar vereceği kaygısı ile karşı çıkmıştı.
Valonya’nın, CETA kapsamında devletler ile yabancı yatırımcılar arasında çatışmaların çözümü için kurulması öngörülen bağımsız mahkeme sistemi hakkında da çekinceleri bulunuyordu. Sistemin, çok uluslu şirketlerin çıkarlarını kollayacağından kaygı duyuluyordu. Tarım ekonomisinin hakim olduğu Valonya’da, Kanada’dan et ithalatı yapılması çekinceleri bulunurken, Valonlar, işsizlik oranının bu tür ticaret anlaşmalarıyla daha da artmasından endişe ediyordu. Valon Parlamentosu, yapılan görüşmeler sonrası anlaşmayı imzalamak için Belçika federal hükümetine yetki vermişti.
Anlaşmanın vize boyutu
CETA, Valonya bölgesi öncesinde Bulgaristan ile Romanya tarafından bloke edilmekle tehdit edilmişti. Bulgaristan ve Romanya, vatandaşlarına Kanada’nın uyguladığı vizelerin kaldırılmasını talep etmişti.
Yapılan müzakereler sonucu ticaret anlaşmasının imzalanması durumunda Kanada, söz konusu 2 ülkeye uygulamakta olduğu vize sınırlamalarını 1 Aralık 2017’de kaldıracağını açıklamıştı. Bunun üzerine Bulgaristan ve Romanya, anlaşmaya onay verme kararı almıştı.
AB’nin serbest ticaret anlaşmaları
AB’nin söz konusu ticari anlaşmayı Kanada gibi bir ülke ile bile yapamamış olması, referandumla AB’den ayrılma kararı alan İngiltere ile ayrılık süreci sonrası nasıl bir ticari anlaşma sağlanacağı konusunda da soru işaretleri ortaya koyuyor.
AB, küresel ticarette öncü rol oynamayı, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerle benzer ticaret anlaşmaları yapmayı planlıyor. Bu durum, Kanada ile yapılan anlaşma üzerinde kolayca uzlaşı sağlayamayan AB’nin, daha geniş ölçekli ve daha ihtilaflı olan ticari anlaşmaları onaylamakta da güçlükler çekeceği anlamını taşıyor.
ABD ile yapılması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması ise korumacı ekonomi politikalarını savunan Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle rafa kaldırılmıştı.
AB’nin, 4 milyon kilometrekarelik yüz ölçümü ve 28 üye ülkesinde toplam 508 milyon vatandaşı bulunuyor. Toplam geliri 16,5 trilyon euro civarında olan AB, dünya ekonomisinin 5’te birinden fazlasını oluşturuyor.
Kanada ise 9 milyon 985 bin kilometrekarelik alanda 35 milyonluk nüfusa sahip. Kanada’nın milli geliri ise 1 trilyon 550 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.