Bir mezhebin faaliyeti tüm Müslümanlara malediliyor
İlhan KARAÇAY yazıyor
Hollanda, geçtiğimiz hata içinde, selefilik mezhebine ait okullarda verilen eğitim ile mücadele edilmesi gerektiği tartışmaları ile çalkalandı.
Belçika’da da hissedilen bu çalkalanma, medyanın en ilgi çeken konusu oldu.
Selefizme karşı sert önlemlerin alınması gerektiğine inanlar çoğunlukta iken, bazı yorumcular ve politikacılar da ‘abartı’dan kaçınılması gerektiğini vurguladılar.
Hollanda medyasında Selefi mezhebine ait camilerde, kadın ve eşcinsellerin aşağılandığı, Kuran kurslarında “kâfirlerin ve eşcinsellerin öldürülmeyi hak ettiği” yönünde sözler söylendiğine dair haberlerin çıkması üzerine, Amsterdam’ın Yeşil Sol partili bayan Belediye Başkanı Femke Halsema, bu görüşlerde ısrar eden camilerin kapatılacağını açıkladı.
Bu konuda Hollanda devlet TV’si NPO 2’nci kanalında Haber Saati (Nieuwsuur) programında bir söyleşiye de yer verildi.
TV programı ve bazı ana akım gazetelerin yaptıkları araştırmaya göre, bu okullarda ve kurslarda gençler, kafirlere, Hıristiyanlara, Yahudilere, eşcinsellere karşı şartlandırılıyor, kadınlar aşağılanıyor.
Belçika’nın Flaman Kesiminde ‘kadınların hafif şekilde dövülebileceği’ vaaz edilen caminin ruhsatının askıya alındığı bildiriliyor.
Camide görevli bir imamın, “itaatsizlik eden kadınların hafifçe dövülmesinde sakınca olmadığı” yönündeki vaazı üzerine, cami ruhsatı geçici olarak askıya alınmış.
Belçika’da eski devlet Bakanı Zühal Demir, ülkesinde de Hollanda’dakine benzer sorunların yaşandığını söyledi. Demir, sayıları giderek artan Kuran kursları konusunda kapsamlı araştırma yapılması için, Devlet Güvenliği Kurumu’na çağrıda bulundu.
Demir’e göre, eğitim müfettişlerinin denetiminden uzak olan Kuran kurslarında ‘radikal dini öğretiler’ çocukları hedef alıyor.
Medya, aşağıdaki köşe yazısında görüleceği gibi, Selefistler’in bu okullarda ve kurslarda at oynattığını savunuyor ve sözkonusu kuruluşların denetlenmesini istiyor.
Bu konuda De Telegraaf gazetesinde yayınlanan bir yorumu, eski Başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu’nun çevirisinden okuyalım.
KİN KUSAN OKULLAR
Ülkemizdeki radikal camiler gittikçe daha büyük sorun olmaya başladı. Geçtiğimiz yıllarda selefizmin çapı ve etkisi o kadar güçlü bir artış gösterdi ki, kin tohumları yayanlar, resmi olmayan İslami öğretime sızarak buraları ele geçirdi.
Güvenlik birimlerinin uyarısına rağmen Selefistler, Müslüman olmayanların ölümü hak ettiği konusunda gençlerin beyinlerini serbestçe yıkıyor. Kin ve müsamahasızlık propagandası demokrasiye zarar veriyor. Buna son vermek lazım.
Bazı siyasiler bu okulların, eğitim müfettişlerinin denetimi kapsamına alınmasını savunuyor. En büyük sorun, Selefist hareketin, dış mali destek sayesinde gelişmeyi sürdürmesidir.
Bunu önlemenin tek yolu, 2015 yılında dönemin İşçi Partisi milletvekili Marcoush’un önerdiği gibi, selefist kuruluşların yasaklanmasıdır. Yasak, pedofil derneklere ve motor kulüplerine uygulandığı gibi, mahkeme kararıyla olabilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, şeriatı aynen uygulamak isteyen Selefistler ve benzeri grupların, kapatılmasının hukuki olduğuna karar verdi. Zira Şeriat ‘fıtratında insan hakları sözleşmesine aykırıdır’. Yasaklama sayesinde çocukların, bu tehlikeli ideolojiye kapılmaları engellenmiş olacaktır.”
Sosyal demokrat görüşlü de Volkskrant gazetesinde yorum yazan
Jean-Pierre Geelen bakın neler diyor:
Bu okulları kapatmakla elimize ne geçecek?
Doğup büyüdüğüm reformcu köyde, bazı arkadaşlarımla Pazar günleri oynayamazdım. Zira onlar Pazar okullarına gitmeliydiler ve ‘İncil Okulu’na gitmeliydiler. Ne öğrendiklerini bilmiyorum ama çoğu iyi konumlara geldiler.
Geçtiğimiz günlerde TV’deki Haber Saati ve NRC Gazeteleri, İslam haftasonu okulları ile İslam ilkokullarından ürpertici haberler verdiler. Selefist düşünceyi lapa kaşığı ile bize yedirdiler.
Çocuklara doldurma fikirler aşılanan bu okullarda, kızlarla göz göze gelmenin zina olduğu, öldürmenin bir vaat olduğu, kızların kafirlere ait mayo giyemeyeceği, aids hastalığının Allah’ın bir lutfu olduğu, eşcinsellerin öldürülmesi gerektiği, Müslümanların Hıristiyan ve Yahudilerle arkadaşlık yapamayacağı öğretiliyormuş.
Eğitim soruşturmacıları, bu öğretiye ve kitaplara, demokratik hak olduğu için karışamıyor.
Haber Saati programı fazla reiting yapamıyor. Zira halk bu hikâyeler yerine, Eurovizyon Şarkı yarışmasını kimin sunacağını daha çok merak ediyor. Selefizmin varlığını yıllardır biliyorlar.
Ben de biliyordum ama programı ve gazeteyi görünce çok ürktüm. Ama ne mutlu ki burada Levi’s kot pantolon giye bir kızın elleri kesilmiyor.
Ben 8, kardeşim de 11 yaşındayken ebeveynlerimiz bize ‘Kiliseye gitmekten sıkılıyor musunuz’ diye sormuşlardı. Bizde ‘Eh işte’ der gibi cevap vermiştik.
Selefizm ilemücadele etmek için okulları kapatabilirsiniz. Ama bunun bir faydası olur mu? Hitler Almanya’sında ve Sovyetler Birliği’nde ve bazı ‘Demokratik Cumhuriyetler’deki yasaklar sonuç vermemişti.
Haber Saati, bir doçentin, ‘Hollanda İslam içinyanlış bir ülkedir’ dediği bir görüntü yayınladı.
Haber Saati’nde, ‘İslam doçentler gençlere bu ülkeyi terketmeleri için çağrıda bulunuyorlar’ dendi.
Programda kısaca, selefist çocuklara, ‘Sonunda bu ülkeyi terkedeceksiniz’ aşılaması yapıldı.
İyi ama, selefist düşünce o kadar da kötü değil ki.
SELEFİLİK NEDİR?
Bakınız Cengiz Göniltaş Selefiliği’i nasıl yorumlamış:
Selefilik mezhebi nedir ve ne zaman ortaya çıkmıştır?
Sıkça konuşulan selefilik mezhebi hakkında çokça şeyler söylenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ilmihalden edindiğimiz bilgilere göre selefilik mezhebi hakkında detayları sizlere sunuyoruz. İşte ayrıntılar…
Sözlükte selef “önceki nesil”, selefiyye de “bu nesle mensup olanlar” anlamı taşır. İslâmî literatürde Selef ilk dönemlere mensup bilginler ve geçmiş İslâm büyükleri anlamında, Selefiyye terimi ise iman esaslarıyla ilgili konularda ilk dönem bilginlerini izleyerek âyet ve hadislerdeki ifadelerin zâhiri ile yetinip bunları aynen kabul eden, teşbih ve tecsîme düşmeyen (Allah’ı yaratıklara benzetmeye ve cisim gibi düşünmeye yeltenmeyen), bunları başka bir anlama çekme (te’vil) yoluna gitmeyen Ehl-i sünnet topluluğunu belirtmek için kullanılır.
Allah’ın zâtî, fiilî ve haberî sıfatlarının hepsini te’vilsiz, nasılsa öyle kabul ettiği için Selefiyye’ye “Sıfâtiyye” de denilmiştir.
“Ehl-i sünnet-i hâssa” ismi ile kastedilen zümre olan Selefiyye Hz. Peygamber ve sahâbîlerin inançta takip ettikleri yolu doğrudan doğruya izleyen gruptur. Tâbiûn, mezhep imamları, büyük müctehidler ve hadisçiler Selefiyye’dendirler.
Eş‘arîlik ve Mâtürîdîlik ortaya çıkıncaya kadar, Sünnî müslüman çevrede hâkim olan inanç, Selef inancıdır.
İmam Şâfiî, Mâlik, Ahmed b. Hanbel -bir kısım görüşleri itibariyle Ebû Hanîfe, Evzaî, Sevrî gibi müctehid imamlar, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Dârimî, İbn Mende, İbn Kuteybe ve Beyhaki gibi hadisçiler, Taberî, Hatîb el-Bağdâdî, Tahâvî, İbnü’l-Cevzî ve İbn Kudâme gibi bilginler Selef düşüncesinin önde gelen isimleri arasında sayılabilir.
İlk dönem (mütekaddimûn) Selefiyye anlayışının en belirgin özelliği akaid sahasında akla rol vermemek, âyet ve hadisle yetinmek, mânası apaçık olmayan, bu sebeple de başka mânalara gelme ihtimali bulunan âyet ve hadisleri yorumlamadan, bunları bilmeyi Allah’a havale etmektir. Selefiyye’nin müteşâbihler konusundaki görüşüne şunlar örnek gösterilebilir: “Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir” (el-Feth 48/10) âyetini Selefiyye şöyle değerlendirir:
“Yüce Allah âyette elinin(yed) varlığını bildirmektedir. Allah’ın elinin olduğuna inanırız, fakat bu elden kastedilen mânayı Allah’a havale ederiz, bunu ancak Allah bilir, der, mahiyeti üzerinde düşünmeyiz. Başka bir mânaya yorumlamadığımız gibi, onu yaratıkların eline de benzetmez, Allah’ın kendine has bir sıfatı olarak kabul ederiz. Bu konuda soru sormaktan da kaçınırız”.
İmam Mâlik’e (ö. 179/795) “Allah Teâlâ Kur’an’da rahmân arşa istivâ etti (Tâhâ 20/5) buyuruyor. Nasıl istivâ etti?” diye sorulmuş o da şu cevabı vermiştir: “İstivâ bilinen bir şeydir (âyetle sabittir). Nasıllığı akılla kavranamaz. Allah’ın arşa istivâ ettiğine inanmak farzdır. Mahiyeti hakkında soru sormak da bid‘attır”.
Selefiyye, müteşâbih âyet ve hadisleri aklın ışığında yorumlayan kelâmcılarla filozofları da, keşf ve ilhamın ışığında yorumlayan sûfîleri de ağır biçimde eleştirmiş, onları bid‘atçı ve sapık olmakla suçlamıştır. Hicrî VIII. asırdan önce yaşamış olan Selef bilginleri akıl karşısında kesin tavır takınıp, nakli tek hâkim kabul ederken, sonraki Selef bilginleri akıl karşısındaki tutumlarını gözden geçirmişler, inanç konularında az da olsa akla yer vermişlerdir.
Selefiyye günümüze kadar az çok taraftar bulmuştur. Genellikle fıkıhta Hanbelî olanlar akaidde Selefî’dirler. Hadisle ilgilenen bilginler de çoğunlukla Selef inancını benimsemişlerdir. Günümüzde dünya müslümanlarının % 12’si Selefî’dirler. En yoğun oldukları ülkeler Suudi Arabistan, Küveyt ve Körfez ülkeleridir.