Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD, dünyada yine bir ilki gerçekleştirdi. Akademisyenler ve Sosyal Uzmanlar tarafından oluşan bir Jüri 60 yılın kahramanlarını onurlandırdı.
Hollanda’nın ünlü kabare sanatçısı Nigün Yerli’nin renklendirdiği ödül töreninde, ‘İz Bırakan Kahramanlar’ için anlatılanlar, duygusal anlar yaşattı.
İşte İz Bırakan 10 Kahraman: İlhan Karaçay, İbrahim Görmez, Mustafa Ayrancı, İnanç Kutluer, Emin Ateş, Bekir Cebeci, Cemal Kapıkıran, Necati Genç, Rahime Gülcü ve Anneler.
(Analizin Hollandacası Türkçe yayından sonra.
De Nederlandse versie van de analyse volgt de Turkse publicatie.)
İlhan KARAÇAY’ın analizi:
Fotoğraflar: Zeynel Abidin-Mehmet TOPÇU
Önceki gün servise koyduğum haberimde, Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD’ın, Karayiplerin incisi Curaçao’ya yapmış olduğu bir iş çıkarması yaparak, dünyada bir ilki gerçekleştirdiğini belirtmiştim.
Aynı HOTİAD, iki gün sonra yine bir başka ilke imza attı. Zira HOTİAD, ülkelerinin dışında yaşayan gurbetçiler arasında topluma yararlı olmuş kişileri, akademisyenler ve sosyal uzmanlardan kurulu bir jüriye seçtirmiş ve bir noter tarafından tastikletmiştir.
Hollanda ve Türkiye arasında 60 yıl önce imzalanan işgücü anlaşmasından sonra, 60 yıllık dostluk ve göç hikâyesi, sayısız başarı öyküsüyle doludur. Bu uzun süreçte, Türk toplumu yalnızca sayısal bir varlık olmaktan öteye geçmiş; sanattan bilime, iş dünyasından spora, siyasetten sivil topluma kadar pek çok alanda iz bırakan bireyler yetiştirmiştir.
Seçilen bu özel kişiler sadece kendi bireysel başarılarıyla değil, aynı zamanda toplumun ortak hafızasında bıraktıkları kalıcı izlerle de anılmayı hak ediyorlar. Onlar, geleceğe umut aşılayan öncüler, yeni nesillere yol gösteren rol modeller, toplumun kalbinde yer eden onur insanları ve tarih sayfalarına adlarını yazdıran gerçek birer miras bırakandır.
Bu seçki, yalnızca geçmişin başarılarını hatırlatmakla kalmayıp, aynı zamanda geleceğe ilham olma gücünü de taşımaktadır. Çünkü bu isimler, zorlukların üstesinden gelerek hayallerin nasıl gerçeğe dönüşebileceğini bizlere kanıtladılar.
Şimdi onların hikâyelerine birlikte kulak verelim…
Rotterdam’ın dünyaca ünlü ‘DÜNYA MÜZESİ’ salonlarında gerçekleştirilen ödül töreni, Hollanda’daki ünlü Kabare sanatçımız Nilgün Yerli’nin muhteşem skeçleri ile çok renkli bir havada geçti.

Sahneye, kucağında bir yığın kağıt ile çıkan Nilgün Yerli, jüri tarafından seçilenlerin, binlerce sayfalık okumalardan sonra tespit edildiğini şu cümleler ile anlattı:
“Binlerce iz birakan var… Her birinin öyküsü farklı…1000’den 50’e, 500’den 100’e,100’den 10 İz Birakanı seçmek zaten imkânsızdı.
Çünkü her insan kendi adımlarıyla, kendi mücadelesini vermiş, hepimizin bugünlere gelebilmemiz için.
Ama yine de bugün bazı önemli isimleri onurlandırmak istedik.
Ve bugün sizlerle, hepinizin azmini, inancını, kuvvetini, basarısını kutlarken…
Aslinda 60’larda, 70’lerde, 80’lerde ve 90’larda, her başarının en önemli en kutsal duygusunu kutluyoruz…Sabır duygusu….
SABIR
Ego onun kölesi
Gurur ise köle ötesi
Sessizliğin denizi
Esir almış nefsi
SABIR:
Suyun verdiği hayat örneği
Hayatın akımına kendini bırakma gereği
Beklentisiz bekleme yeteneği
Ama her şeyden çok O’na güven seçeneği
Ogünlerde adım atan ve bugün iz bırakanların sabrı ve azmi, hepimizi bugünlere getirdi.
HOTİAD BAŞKANININ KONUŞMASI
Nilgün Yerli, bu kısa sunuştan sonra HOTİAD’ın Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’nu sahneye davet etti.
Gürcüoğlu, konuklara şöyle hitap etti:
“Hotiad olarak 20 yıldır özellikle öğrenciler ve Hollanda Türk iş dünyasına yönelik proğramlar yaptık. Bu defa Hollanda Türk Toplumunun bize verdiği tarihi bir görevi yerine getiriyoruz.
Göçtük, konduk ve tutunduk diyoruz:
Bugünden geçmişe baktığımızda, aldığımız mesafenin büyüklüğünü görüyoruz.
Her fırsatta, ülkenin ileri gelenlerine ‘Hollanda’nın geçmişinde belki yoktuk ama bugün buradayız.
Ve hollandanın geleceğine sizinle birlikte talibiz’ diyoruz.
Göçtük, konduk, tutunduk diyoruz:
Bu tutunmada birinci neslin önemi ayrıdır.
Tabii ki birinci neslin tamamı bir göç emektarıdır. Fakat onların içindebirileri olmuştur ki onlar bir adım öndedir.
Yaptıkları ile toplumu sahiplenmişler, toplumsal kazanımlar sağlamışlar
ve yollar izler açmışlar. İşte bu çalışma ile birinci neslin tamamı adına bu gruba emekleri için plaket vereceğiz.
Peki onlar kim? Nasıl seçildiler?
HOTİAD olarak biz seçmedik.
Biz fasiliter kuruluş olduk.
Hollanda Türk Toplumunu temsilen tamamen bağımsız, her sosyal gruptan oluşan bir jüri seçti.
Seçimlerin duyurusunu bir yıl önceden sosyal medya yazılı ve görsel Türk medyası ve kurum ve kuruluşlar üzerinden yaptık.
Önerilen büyük sayıdaki isimler önceden belirlenmiş kriterler süzgecinden geçti.
35’e inen liste bir komisyon elemesi ile 20 ye indi. Ve bu isimler ilgi bilgiler ie beraber jüri üyelerine paket halinde gitti.
Her jüri üyesi kendi evinde incelemesini yaptı ve 9 kişilik bir seçme listesi yaptı.
Bu listeler doğrudan notere gönderildi.
Noter bizim için listeleri derleyerek en çok sayıda öne çıkan isimlerden 9 kişilik bir nihai liste çıkardı.
İşte bu isimler burada tüm GÖÇ EMEKTARLARI adına, gösterdikleri fedakarlık için plaketlerini alacaklar.
Biz de Hollanda Türk Toplumu olarak görevimizi yapmış, en büyük özelliklerimizden biri olan ahde vefa davranışımızı gösterip, onlara duyduğumuz saygımızı ifade etmiş olacağız.
İçlerinde vefat etmiş olanlar var Rahmetle anıyorum.
Bugün aramızda olanlar varonlara şükranlarımı sunuyor , sağlık dolu bir ömür diliyorum.
Selam olsun hepsine.”
Gürcüoğlu, daha sonra Jüri üyelerini tanıttı ve seçilenlerin isimlerini belirtti
(Bunların tamamını haberimin altında bulacaksınız)
ÖDÜL DAĞITIMI
Nilgün Yerli, program arasında yaptığı skeçler ile salonu kahkahalara boğarken, seçilen İz Bırakmış Kahramanlar için de tanımlayıcı sözler ediyordu.
Her ‘İz Bırakan Kahraman’, bir dost tarafından beş dakika anlatıldıktan sonra, sahneye davet edildi ve ödülü Hikmet Gürcüoğlu tarafından verildi.
60 yıllık göç tarihinin en yararlıları olarak ödüllerini alan İz Bırakmış Kahramanlar:
Üstte: İlhan Karaçay, İbrahim Görmez, Mustafa Ayrancı, Emin Ataş, Rahime Gülcü adına. Altta: İnanç Kutluer, Necati Genç adına oğlu, Cemal Kapıkıran, Bekir Cebeci ve Anneler adına kadınlarımız ödüllerini Hikmet Gürcüoğlu’dan alırlarken.
(İz Bırakan Kahramanlar’ın öykülerini, haberimin altında bulacaksınız.)

İşte seçilen, İz Bırakmış 9 Kahraman, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ve yönetmen Fadime Örgü ile toplu halde.

9 İz Bırakan Kahramanlar’n anneleri 10’nuncu olarak seçildiler. Anneleri temsilen sahneye eşler ve dostlar çıktılar.

Skeçleri ile ödül törenini renklendiren Nilgün Yerli’nin hoş skeçlerinden biri, Hollanda’da hak arayışını öğrenmiş olma skeci idi. Yerli elindeki iki protesto afişi ile şunları anlattı:
“Sabah salona girerken kapıdakiler, ‘Buraya protesto afişleri ile giremezsiniz’ diye beni durdurdular. Ben de durumu izah edince bıraktılar.”
Nacizane şahsımı muhteşem bir şekilde anlatan Yazar ve şovmen Yavuz Nüfel, daha önce dağıttığı 60’ıncı Yıl madalyalarından birini, Hikmet Gürcüoğluna benim boynuna geçirmemi istedi. İşte o andan bir fotoğraf.
60 YILLIK GÖÇ TARİHİNDE, HOLLANDA’DA TÜRK TOPLUMUNA YARALI OLAN “10 İZ BIRAKAN KAHRAMAN”I TANITAN YAZILARI ALTTAKİ KİTAPÇIKTA BULACAKSINIZ. HER ANLATIM ÖNCESİNDE, NİLGÜN YERLİ’NİN DE İLGİNÇ SKEÇ VE SUNUMLARI YER ALIYOR.
****************
İZ BIRAKAN KAHRAMANLAR İÇİN HAZIRLANAN KİTAPÇIK

Ödül töreni için hazırlanan bu kitapçıkta, ödül kazananların, Türk toplumana nasıl yararlı oldukları uzun uzun anlatılıyor.
Ben de burada bir atraksiyon yaptım ve Nilgün Yerli’nin, her anlatım öncesindeki tanımlamalarını yerleştirdim.
Ama önce kitabın girişinde yer alanlar:
HOTİAD, BİRİNCİ NESİLDEN İZ BIRAKANLARI SEÇTİ VE ÖDÜLLENDİRDİ
Hollanda Türk Toplumunun Hollanda’ya göç ve yerleşim sürecinde, birinci nesilden bazı isimler öncü olma görevi yapmışlardır. Bu isimler, değişik alanlarda, bir toplum emektarlığı yaparak, büyük bir özveri ve adanmışlık ruhu ile çalışıp, toplumsal kazanımlar sağlamışlardır.
Aynı isimler, bu kazanımlarla sürecin daha hızlı ve sağlıklı gelişmesine katkı sunmuşlardır.
Geçtiğimiz yıl, Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yılını kutlamanın gururunu yaşadık. 19 Ağustos 1964’te atılan bu imzalar, sadece iki ülke arasındaki iş gücü alışverişini değil, aynı zamanda bir milletin cesaret ve kararlılığının, bir başka coğrafyada kök salışının hikâyesini de başlattı. Bu hikâye, her biri ayrı bir destan olan binlerce hayatın birleşiminden oluşan büyük bir destandır.
60 yıl önce, Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkan ilk kuşak Türk işçiler, bilinmeyene doğru cesur bir adım attılar. Arkalarında sevdiklerini, alışkanlıklarını ve memleketlerini bırakarak, Hollanda’nın fabrikalarında, tarlalarında ve atölyelerinde yeni bir hayat kurmaya çalıştılar. Bu topraklarda, dilini bilmedikleri, adetlerine yabancı oldukları bir ülkede, yalnızca daha iyi bir gelecek umuduyla mücadele ettiler.
Onların hikâyeleri, zorluklarla baş etmenin, engelleri aşmanın ve yeni bir dünyada var olmanın hikâyeleridir. O ilk işçilerin fedakarlıkları, sadece kendi ailelerinin değil, gelecek nesillerin de kaderini değiştirdi. Bugün Hollanda’da kök salmış, başarılı olmuş, topluma katkı sağlamış pek çok Türk iş insanı, sanatçı, akademisyen ve girişimci varsa, bu, o ilk kuşağın teri ve gözyaşı sayesindedir.
Bu broşürde, topluma en çok yararı olmuş 10 değerli ismi onurlandırmak istedik. Seçilen 9 kıymetli kişi ve bunlara ek tüm annelerimiz, bu toplumun temellerini atan, değerlerimizi ve kültürümüzü bu yeni topraklarda yaşatan kahramanlardır. Annelerimiz, evlerinin sıcaklığını koruyarak, çocuklarını iki kültür arasında köprü kurarak yetiştiren adsız kahramanlardır. Bu nedenle 10’nuncu sıraya annelerimizi seçtik.
Ayrıca, 60’ıncı yıl nedeniyle, ilk 10’a giremeyen adaylarımızdan 60’ının adını da sizlere sunuyoruz. Onların da emeklerine ve katkılarına minnetlerimizi sunuyoruz. Bu isimler, Türk toplumunun ne denli geniş ve güçlü bir temel üzerine kurulu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Bu ödül töreni, yalnızca geçmişin bir kutlaması değil, aynı zamanda geleceğe dair bir ilham kaynağıdır. Bizler, ilk kuşağın bıraktığı mirası devralarak, onların emeklerini ve özverilerini asla unutmadan, daha aydınlık yarınlara doğru yürümeye devam edeceğiz.
Türk işçisinin Hollanda’daki 60 yıllık öyküsü, her birimizin yüreğinde ayrı bir yer tutan, derin izler bırakan bir hikâyedir. Bu hikâyeyi anlatmak, yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizim en büyük sorumluluğumuzdur.
Bu anlamlı törende, birinci nesil Türklerin ve onların izinden gidenlerin hikâyelerini onurlandırırken, hep birlikte daha güçlü ve daha bağlı bir topluluk olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Hepinize katılımınız ve destekleriniz için teşekkür ediyor, bu özel günün anılarına ve değerlerine sahip çıkmanızı diliyoruz.
HOLLANDA TÜRK GÖÇ ABİDESİ’NE TEMEL TAŞI KOYANLAR…
Pek çok kişi ve kuruluş, yaşadıkları yörelerde topluma yararı olmuş, başarılı insanları seçmek ve öne sürmek için çeşitli düzenlemeler ve yayınlar yaparlar.
Kimisi ‘En başarılı politikacı’yı seçer, kimisi ‘En güzel kadını veya erkeği’ seçer, kimisi de, ‘En Yararlı İnsan’ı….
Yaşadığımız Hollanda’da da, bu ‘En iyi, en güzel veya en yararlılar’ defalarca seçilmiş ve ilan edilmiştir. Tabii ki, ‘En büyük işadamları’ da…
Bu gibi etkinlikleri iyi niyet ile yapmaya çalışan kuruluşlar da vardır elbette.
İşte biz, HOTİAD olarak, belki de bir ilke imza attık ve Hollanda Türk göç tarihine altın harflerle geçmesi gereken insanları uzun araştırmalardan sonra, 11 kişilik jüri heyetine seçtirdik.
Hollanda’daki Türk toplumuna ülke çapında yararlı olmuş kişileri ilk 10 sıraya yerleştirmeyi tercih ettik. İlk 9’dan sonra 10’nuncu sıraya, bu fedakâr insanlara annelik yapmış cefakâr anneleri yerleştirmeyi uygun bulduk.
Bu yarışmanın adını da ‘İz Bırakanlar’ olarak saptadık.
Ayrıca, Hollanda’ya göç’ün 60’ıncı yılı olması nedeniyle, Türk toplumuna yöresel olarak yararı olmuş yüzlerce kişinin içinden 60’ının isimlerini de sizlere sunmayı yeğledik.
1964 yılında başlayan Hollanda’ya göç, kimi zaman olumlu, kimi zaman da olumsuz olaylar ile gelişmiştir. Acısı ve tatlısı ile bu ülkeyi kendilerine vatan olarak seçmiş olan Türkler, adeta bir ‘Göç Abidesi’ oluşturmuşlardır.
Mübalağa etmiyoruz, zira Türkler böyle bir ‘Göç Abidesi’ni Rotterdam’da dikmişlerdir.
JÜRİ ÜYELERİ
Hikmet Gürcüoğlu Hotiad, Songül Akkaya Hotiad, Fadime Örgü Siyasetçi, Veyis Güngör Sosyal Uzman ve Yazar, Bedri Doğaner Akademisyen, Kutlay Yağmur Akademisyen, Adil Akaltun Basın Danışmanı, Günay Uslu Eski Bakan ve girişimci, Zeki Baran IOT, Salih Dadak Kültür Danışmanı, İsmet Özkara Hukukçu.
(ve Bedri Doğaner )
Aşağıda onurlandıracağımız 9 kişinin listesi bulunmaktadır. Bu insanlar, çevreleri ve toplulukları üzerinde kalıcı bir etki bırakmışlardır.
“İz Bırakanlar” programı, çevreleri ve toplulukları üzerinde kalıcı bir etki bırakmış dokuz kişiyi onurlandırmaktadır. Ayrıca, tüm öncülerinin başarısının arkasındaki “sessiz güçler” olarak annelere özel bir takdir sunulmaktadır.
Annelerle ilgili bölüm, programın duygusal bir zirvesini oluşturmakta ve onların önemli rolü takdir edilmektedir. Bu program bölümü, annelerin katkılarına karşı minnettarlık ve saygı duygusu uyandırmaktadır. Tüm öncülerin başarısının arkasındaki “sessiz güçler” olarak annelere özel bir takdir sunulmaktadır.
… Ve işte kazananların hikâyeleri
Nilgün Yerli, sergilediği adımlar skecinden sonra, İlhan Karaçay’ı anlatacak olan Yavuz Nufel’i sahneye davet ederken şunları söyledi:
Soyadı gibi her yerde sevilen ve bulunan Karaçay…
Havada, karada ve suda adımlarını atmaktan korkmayan, hayatı haber olarak yaşayan ve yaşatan,
Çin’e giden vapurla başlayan gazetecilik serüveni, ve bugüne dek, halen adımlarını sağlam ve güçlü atmaya devam eden İlhan Karaçay’ı, buyrun hep birlikte
Yavuz Nufel beyden dinleyelim…
İLHAN KARAÇAY

İlhan Karaçay, 1942 yılında Mersin’de doğdu. Hollanda’daki Türk toplumunun en önemli ve etkili seslerinden biri olarak tanınan Karaçay, elli yılı aşkın bir süredir devam eden gazetecilik kariyeri boyunca Türk göçmenlerin haklarını savunmuş ve onların hikayelerini Hollanda toplumuna duyurmuştur.
1966 yılında ilk kez Hollanda’ya gelen Karaçay, kısa bir süre sonra Türkiye’ye geri döndü. Ancak, 1967 yılında Hollanda’ya yeniden dönüş yaptı ve burada Tercüman gazetesinde muhabirlik kariyerine başladı. 1969 yılında Hürriyet gazetesine geçiş yaptı ve aynı zamanda TRT için muhabirlik yaparak Türk toplumunun sesi oldu. Onun çalışmaları, Hollanda’daki Türk göçmenlerin yaşadıkları zorlukları ve karşılaştıkları sorunları gündeme taşıyarak topluma önemli bir katkı sağladı.
1975 yılında, Hollanda televizyonunda yayınlanmaya başlayan Pasaport programı ile ününe ün kattı. Bu program, Hollanda’daki Türk göçmenlerin sorunlarını sergileyerek geniş bir izleyici kitlesine ulaştı. Karaçay, sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda topluma hizmet eden bir ‘Ombudsman-Marko Paşa’ olarak da tanındı. Türk göçmenlerin karşılaştıkları bürokratik sorunları çözmek için onlara rehberlik ve yardım etti.

Karaçay’ın en dikkat çeken başarılarından biri, Hollanda’daki yasadışı Türk işçileri için gerçekleştirdiği genel af kampanyası oldu. Bu kampanya sayesinde birçok göçmen oturma izni aldı ve Hollanda toplumuna daha kolay entegre olabildi. Karaçay, bu başarı nedeniyle “Mr. General Pardon” olarak anılmaya başlandı.

Karaçay, Hollandalı siyasiler ve kraliyet ailesi ile doğrudan iletişim kurarak Türk toplumunun haklarını savundu. Kraliçe Juliana ve Beatrix’e yazdığı mektuplarla Türk göçmenlerin sorunlarına dikkat çekti ve bu sorunların çözümü için çalışmalar yaptı. Onun bu aktif rolü, Türk-Hollanda ilişkilerinde önemli bir köprü oluşturdu ve Hollanda medyası tarafından sürekli takip edildi.
İlhan Karaçay’ın gazetecilik kariyerindeki bir diğer önemli kilometre taşı, Hollanda’daki Türk toplumunun tarihini ve geleceğini ele alan bir kitap yayımlamasıdır. 2012 yılında, Hollanda’ya Türk göçünün 50. yılı anısına bir kitap yayımlamış ve bu kitapta Türk toplumunun geçmişini, bugününü ve geleceğini derinlemesine incelemiştir. Karaçay, aynı zamanda sosyal ve kültürel etkinliklere de öncülük ederek Türk ve Hollandalı topluluklar arasında köprüler kurmuştur.
KARAÇAY’IN DE TELEGRAAF İLE MÜCADELESİ
Çoğu zaman Türkler’e yapılan her haksızlığın karşısında artık Karaçay vardır. Öyle ki, Türkler’e ve Türkiye’ye karşı her zaman acımasız davranan, kasıtlı haberler yayınlayan bir milyon tirajlı en büyük gazete De Telegraaf’a âdeta savaş açar Karaçay. “Boşuna uğraşıyorsun, De Telegraaf’ı yola getiremezsin!” derlerse de aldırmaz, mahkemelere verilir; yılmaz, yıldıramazlar.
Çünkü Karaçay haklıdır ve adalet tecelli edecektir, eder de.
De Telegraaf’ın yöneticileri, Karaçay’ın kendilerini eleştiren yazılarına ilgisiz kalmaz.
Zamanın Genel Yayın Yönetmeni redaksiyonda bulunanlara sorar: ‘İçinizde Karaçay’ı tanıyan var mı’ diye sorar. Ünlü muhabir Jos van Noord, ‘Ben tanıyorum’ der. Genel Yayın Yönetmeni, ‘Davet et, konuşalım kendisiyle’ der. Sonunda bir öğle yemeğinde buluşma gerçekleşir.
İlhan Karaçay, gazetenin sürekli Türkiye ve Türk aleyhtarlığı yayınlarını dile getirir ve ‘Turizmcilerimiz size yılda 5 milyon euroluk ilan veriyor. Siz ise Türk turizmini baltalamaya çalışıyorsunuz’ der. Karaçay, kendisi ile bir röportaj teklifini geri çevirir ve ‘Büyükelçimiz ile röportaj yapın’ der.
Karaçay’ın bu mücadelesi sonucunda aynı gazete T.C. Lahey Büyükelçimiz ile yapılan röportajı tam sayfa olarak yayınlar. Hem de olumlu bir yaklaşımla.

İlhan Karaçay’dan, ‘gazeteciliğin Van Gogh’u
olarak söz ediliyordu artık…
2017 yılında Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik kriz sırasında arabuluculuk yaparak barış ve uzlaşı çağrısında bulunan Karaçay, sadece gazeteci kimliğiyle değil, aynı zamanda bir barış elçisi olarak da öne çıkmıştır. Onun bu yapıcı ve uzlaştırıcı yaklaşımı, Türk ve Hollanda toplumları arasındaki ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlamıştır.
İlhan Karaçay, öncü çalışmalarıyla hem Türk toplumu hem de daha geniş Hollanda toplumu üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Gazetecilik kariyeri boyunca doğru ve tarafsız habercilik anlayışıyla tanınmış, göçmen hakları savunucusu, köprü kurucu ve toplum lideri olarak her iki toplumda da büyük takdir toplamıştır. Onun azmi ve kararlılığı, birçok genç gazeteciye ilham kaynağı olmuştur.
*******************************************************
Nilgün Yerli, Kırşehirli olmak ve Neşet Ertaş skecinden sonra Bekir Cebeci’yi anlatması için Funda İleri’yi sahneye çağırdıktan sonra şunları söyledi:
Bekir Cebeci kendini bir çok önemli işlere adamış, ve çifte vatandaşlık konusunda başarılı olmuştur.
Tabii her başarıya halkımız hemen adapte olacak diye garanti yok.
Hem Türk hem Hollanda pasaportuna sahip olan bir delikanlımıza kız istemeye gidildiğinde, kızın babası, “Benim gâvura vercek kızım yok” cevabı ile karşılaşınca tabii ki afallar insan…
Bekir beyin bir çok attığı adım iz bıraktı. Bunları size hakkıyla anlatacak kişi, Sayın Funda İleri hanımefendiyi sahneye davet ediyorum.
BEKİR CEBECİ
Bekir Cebeci, 1947 yılında Türkiye’de doğmuştur ve Hollanda’daki Türk toplumu içinde önemli bir figürdür. 1980 yılında Hollanda’ya gelişinden bu yana, Cebeci Türk göçmenlerin eğitimsel, kültürel ve toplumsal gelişimi için çalışmıştır. Türk dili ve kültürünün korunması ile Türk göçmenlerin Hollanda toplumuna entegrasyonu üzerindeki etkisi derin ve kalıcıdır.
Cebeci kariyerine öğretmen olarak başlamış ve kısa sürede Türk çocukları için ek eğitim desteğinin gerekliliğini fark etmiştir. Bu çocuklar, dil engelleri ve kültürel zorluklar nedeniyle Hollanda eğitim sisteminde tam anlamıyla başarılı olamamaktaydı. Eğitim ve kültüre olan tutkusu ile 1980 yılında Türk Danışma ve Eğitim Vakfı’nı (SİOT) kurmuştur. Bu organizasyon, Türk ebeveynler ve çocukların Hollanda eğitim sistemine uyum sağlamalarına yardımcı olurken, kültürel kimliklerini korumalarını da sağlamıştır. Ayrıca, yetişkinler için dil becerilerini ve toplumsal katılımlarını artırmayı amaçlayan eğitim programları sunmuştur.
1988 ile 1996 yılları arasında, Cebeci Hollanda’da Türkçe konuşan yetişkinlerin eğitimi koordinatörü olarak görev yapmıştır. Bu rolüyle, Türk yetişkinlerin dil ve iletişim becerilerini geliştirmeye katkıda bulunmuş ve toplumda daha kolay entegrasyonlarını sağlamıştır.
Cebeci, Türk toplumu içinde bir lider olarak da önemli bir rol oynamıştır. 1990 ile 1995 yılları arasında Türkler için Danışma Organı (IOT) sekreteri ve geçici başkanı olarak görev yapmıştır. Liderliği altında, IOT ulusal düzeyde daha fazla etki kazanmış ve Türk göçmenlerin siyasi ve toplumsal katılımı güçlenmiştir.
Eğitim ve toplum çalışmaları dışında, Cebeci üretken bir yazardır. Yayınları çocuk haklarından vatandaşlığa kadar çeşitli konuları kapsar ve Türk göçmenlerin Hollanda toplumundaki hak ve yükümlülüklerini anlamalarına yardımcı olmuştur. Kitapları ve makaleleri, Hollanda’nın hukuki ve siyasi yapılarını daha iyi anlamaya katkıda bulunmuştur.
Siyasi alanda da aktif olan Cebeci, 2003 ile 2007 yılları arasında Güney Hollanda eyaletinde PvdA için eyalet meclis üyesi olarak görev yapmıştır. 2011 yılında Demokratlar Birliği adlı siyasi partinin başkanı olmuştur. Topluma yaptığı katkılar, 2012 yılında kendisine verilen Oranje-Nassau Şövalyesi unvanı ile tanınmıştır.
Bekir Cebeci’nin hayat çalışmaları, Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Eğitime, kültüre ve toplumsal entegrasyona olan bağlılığı, birçok kişi için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
**********************************************
Nilgün Yerli, Güvercin uçuverdi şarkısı ve skecinden sonra, Cemel Kapıkıran’ı anlatması için, kızı Yasemin’i sahneye davet etti ve şunları anlattı:
Hollandaya geldiğimde pazara gittik oda arkadaslarimla. 52 kişi bir yatakhaneyi paylaşıyoruz
Bir gün pazara gittik.Yav böyle pazar mı olur?
Bir tane hamal bile yok…Sonra anladık ki iş güvenliğine aykırıymış birini hamal olarak kullanmak.
İlk gördüğüm dükkân Vroom Dreesman marketiydi.
Hayatımda sadece bakkal görmüşüm. Bakkal Hasan’a ‘sigara ver’ diyom veriyor, ‘ekmek ver’ diyom veriyor.
Burda biri yok, ‘kendin pişir kendin ye’ gibi, alıp kasaya gidiyon….Garip bir sistem ama çalışan bir sistem.
İlk satın aldığım şey, kağıt ve kalem oldu…Memlekete mektup yazdım habire….
‘Bazen utanıyom baba, bu Türkler ne doymaz millet demesinler diye…
Bir tavuk almıyorlar…1 but, yada 1 kanat …Tüm tavuk alan yok…
1 ekmek alan yok baba, yarım ekmek alıyorlar…Biz 20-30 ekmek alıyoruz…Utanıyom almaya baba, Türkler ne doymaz millet demesinler diye.
Bugünlerimde nerden bilebilirdim, bir gün tüm bu yaşadıklarım gördüklerimin, kendi evladıma da yansıycağını…
Elbette ogünlerden bugünlere geleceğimizi bilemezdi Cemal Kapıkıran…
Kızı Yasemin’den dinleyelim Cemal Kapıkıran’ı kızı Yasemin’den dinleyelim:
CEMAL KAPIKIRAN

Cemal Kapıkıran, 1941 yılında Türkiye’nin Adana ilinde doğdu. Kasım 1964’te, Hollanda ile Türkiye arasındaki anlaşmanın imzalanmasından üç ay sonra, Hollanda’ya gelen ilk Türk işçilerden biri olarak Deventer’e ulaştı. 23 yaşında Ankersmit şirketinde çalışmaya başladı ve kısa sürede Türk göçmenler ile Hollanda toplumu arasında bağ kuran rolüyle dikkat çekti.
Kapıkıran, kısa sürede Hollandaca öğrendi ve bu sayede diğer göçmenlerin dil engellerini aşmalarına ve resmi kurumlarla ilgili sorunlarını çözmelerine yardımcı oldu. Bu alandaki çabaları, onu toplum içinde saygı duyulan bir figür haline getirdi. Aile birleşimi konusunda önemli bir rol oynayarak göçmenlerin aile üyelerini Hollanda’ya getirmelerine destek sağladı.
Kapıkıran’ın katkıları dil desteğiyle sınırlı değildi. Türk kadınları için dikiş ve dil kursları gibi eğitimler organize etti ve Deventer’deki Türk toplumu için spor aktivitelerine liderlik etti. Bu sayede kısa sürede toplumun “koruyucu meleği” olarak anılmaya başlandı. Öyle ki, çatışma ve diğer sorunlarda yardım talebiyle gecenin bir yarısı bile aranır hale geldi.
Kapıkıran ayrıca, profesyonel tercüme hizmetleri sunan bir seyahat acentesi kurarak öncülük etti. Bunun yanı sıra, Deventer’de bir Türk konsolosluğu kurulması için yapılan lobi çalışmalarında kritik bir rol oynadı. Konsolosluk için bir yer buldu ve şehre gelen Türk diplomatlara destek oldu.
Hollanda hükümeti, gösterdiği çaba ve bağlılığı Kraliyet nişanı ile ödüllendirdi. Kapıkıran, Türkler arasında “Türklerin belediye başkanı” olarak anılmaya başladı. Bu, onun Türk ve Hollanda toplulukları arasında köprü kuran rolüne verilen bir övgüydü.
Günümüzde Cemal Kapıkıran, hayatını Deventer’deki evi ile Türkiye’nin Mersin ilindeki tatil evi arasında bölerek sakin bir şekilde sürdürmektedir. Mirası, yardım ettiği sayısız insan ve öncülük ettiği projelerle yaşamaya devam etmektedir. Kapıkıran, Hollanda iş göçü tarihinin önemli bir figürü olarak, Türk toplumunun entegrasyonu ve refahı üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.
*********************************************
Nilgün Yerli, Emin Ateş’i anlatması için, eşi Mirjam’ı sahneye davet ederken şunları söyledi:
Emin’ini anlatan kişi Harm van Zuthem olacaktı. Ama maalesef gelemedi ve bir mektup gönderdi.
Övgü dolu sözlerin bulunduğu bu mektubu okuması için eşi Mirjam Ateş’i sahneye davet ediyorum.
EMİN ATEŞ
Emin Ateş, Hollanda’daki Türk toplumu içinde öne çıkan bir isimdir. Hayatı boyunca Türk göçmenlerin ve onların çocuklarının Hollanda toplumundaki konumunu iyileştirmeye adanmıştır. Farklı sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmaları, siyasi alandaki aktif rolü ve iş dünyasındaki kariyeriyle, Türk-Hollanda toplumunda kalıcı bir etki bırakmıştır.
Ateş, Hollanda’da Türk toplumunun çıkarlarını savunan bir organizasyon olan Türkler İçin Danışma Kurulu İOT (Inspraak Orgaan Turken) bünyesinde merkezi bir rol üstlenmiştir.
İOT, Türk azınlığı ile Hollanda hükümeti arasında bir köprü görevi görerek istihdam, eğitim ve toplumsal uyum gibi önemli konulara odaklanmıştır.
Onun liderliğinde İOT, Hollanda’daki Türklerin karşılaştığı zorluklara yönelik stratejik çözümler geliştirmiştir.
Ateş’in entegrasyon vizyonu, Türk kimliğini korumayı savunurken, aynı zamanda Hollanda toplumuna aktif katılımı teşvik etmiştir.
Emin Ateş ayrıca, uzun yıllar boyunca Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu (TİKF) başkanlığı yapmıştır. Onun liderliğinde bu federasyon, Türk toplumunun dini ve kültürel çıkarlarını temsil eden etkili bir organizasyon haline gelmiştir. Ateş, dinler arası diyaloğu ve kültürel alışverişi teşvik etmiş, TİKF’yi Hollanda’da Türk-İslam kimliğini güçlendiren bir platforma dönüştürmüştür.
Toplumsal katkılarının yanı sıra Emin Ateş, iş dünyasında da başarılı bir kariyer yapmıştır. Uluslararası teknoloji şirketi Ricoh’da uzun yıllar çalışmış, Orta Doğu’daki ticari faaliyetlerden sorumlu olmuştur. Bu rolde stratejik projelere liderlik etmiş ve bölgedeki iş geliştirme faaliyetlerinde önemli katkılar sağlamıştır. İş dünyasındaki liderliği ve uzmanlığı, ona uluslararası düzeyde de etki alanı yaratmıştır.
Emin Ateş, Hollanda toplumuna yaptığı yıllarca süren katkılar ve hizmetler nedeniyle kraliyet nişanı ile onurlandırılmıştır. Bu ödül, onun Türk toplumu adına liderlik rolünü ve farklı topluluklar arasında diyalog ve anlayışı geliştirme çabalarını resmen tanımıştır.
Emin Ateş’in mirası, Hollanda’daki Türk toplumunun toplumsal konumunun iyileşmesinde yatmaktadır. Eşitlik, kapsayıcılık ve Türk kökenli Hollandalılar için eşit fırsatlar için mücadele etmiş ve bu çalışmaları, gelecekte herkesin eşit bir sese sahip olduğu bir toplum inşa etmeye çalışan nesiller için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
******************************************
Nilgün Yerli, İbrahim Görmez’i takdim ederken önce
Tanrı bir gün toprağa, ‘Bir cayir doğur dedi’
Doğurdu toprak ana, çayır sanki cennetti… şiirini okudu ve şunları söyledi: Dini önyargılar birbirimizi ötekileştirmenin en kolay, aynı zamanda en acı yolu.
İnsanları birbirinden ayıran ama aynı zamanda insanları birleştiren din, elbette doğru bir şekilde sunulmalı. Hollanda Türk toplumunda adeta Din ve Kültür Ateşemiz olan İbrahim Görmez’in de büyük emeği var…Bugün burada olamasa da Süleyman Koyuncu, İbrahim bey adına bir film düzenlemiş…Buyrun birlikte izleyelim.
Görmez, bu filmde yaptığı hizmetleri anlatır.
İBRAHİM GÖRMEZ

25 Eylül 1939’da İzmir, Türkiye’de doğan İbrahim Görmez, 1964 yılında Hollanda’ya gelişinden itibaren Türk toplumu içinde öncü bir rol üstlenmiştir. Saygıdeğer bir lider olarak, Türk Müslümanlarının haklarını savunmak ve kültürel ile dini kimliklerini güçlendirmek için yorulmadan çalışmıştır. Görmez’in etkileyici kariyeri, toplumu güçlendirme ve kültürler arası diyaloğu geliştirme konusundaki derin bağlılığını yansıtmaktadır.
Hollanda’ya gelir gelmez, toplumsal organizasyona yönelik adımlar atan Görmez, Amsterdam’da Bozkurtlar Derneği’ni kurarak Türk göçmenler için önemli bir sosyal ve kültürel platform oluşturdu. Bu dernek, Türk toplumu için daha iyi organize olmanın temelini attı ve ilerleyen yıllardaki yapılanmalar için bir model oluşturdu.
1979 yılında Görmez, Hollanda’daki Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu (TİKDF)’nin kurulmasında kilit bir rol oynadı. Bu federasyon, binlerce üyesiyle etkili bir ağ haline gelirken, Hollanda’da yüzlerce caminin inşa edilmesine öncülük etti. Söz konusu camiler sadece dini merkezler değil, aynı zamanda topluluk inşası ve kültürel dayanışmanın önemli birer sembolü oldu.
1986 yılında Görmez, İslam Yayın Kurumu (Islamitische Omroep Stichting – IOS)’nu kurarak Hollanda’daki Müslüman toplumu için medya alanında bir temsil platformu oluşturdu. IOS, Türk toplumunun sesini duyurmasına katkıda bulunurken, aynı zamanda Hollanda toplumunda Müslümanların daha iyi anlaşılmasını sağladı ve kültürel görünürlüğü artırdı.
Görmez’in Türk toplumuna ve Hollanda toplumuna yaptığı katkılar geniş yankı uyandırdı.
2016 yılında, TÜRYAK (Türk Yaşlı Hakları Derneği) tarafından Örnek Kıdemli Vatandaş ödülüne layık görüldü. Bu ödül, topluma yaptığı üstün hizmetleri ve yarattığı kalıcı etkiyi takdir eden önemli bir onur oldu.
Görmez, Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu başkanı olarak, stratejik vizyonu ve organizasyonel becerileriyle fark yarattı. Onun liderliğinde birçok kültürel ve dini etkinlik düzenlenirken, kültürler arası uyum ve dini özgürlükler teşvik edildi. Görmez, farklı topluluklar arasında köprüler kurmada önemli bir rol oynadı ve çalışmaları Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde kalıcı bir iz bıraktı.
İbrahim Görmez, topluma olan bağlılığı, vizyoner liderliği ve kültürler arası işbirliği ile dini özgürlükleri destekleme konusundaki katkılarıyla takdir edilmektedir.*
*************************************************
Nilgün Yerli, Gülpembe skecinden sonra, İnanç Kutluer’i anlatması için kızı Alev’i sahneye davet ederken şunları söyledi:
Olduğum ben, olduğun sen,Gördüğün ben, gördüğüm sen,
Gördüğünü sandığın ben, gördüğümü sandığım sen,
Çünkü arada bir sürü yargı perdeleri vardır…
Gördüğümüz ve göremediğimiz gerçeklerle uzlaşmak, şimdi de zor almasına rağmen, 60-70 ve 80’lerde daha da zordu.
1969’da Hollanda’ya ve sonsuz azmiyle hedefleri ile mücadele eden pes etmeyen ve bizleri radyoda bilgilendiren İnanç Kutluer’i kizi Alev Kutler’den dinleyelim.
İNANÇ KUTLUER
İnanç Kutluer: Hollanda’daki Göçmen Organizasyonlarının Önde Gelen İsmi
İnanç Kutluer, Hollanda’daki göçmen organizasyonlarında etkili bir figür olarak tanınmakta ve göçmen hakları ile refahı konusundaki özverili çalışmalarıyla öne çıkmaktadır. Ankara’da doğan Kutluer, 1969 yılında Hollanda’ya yerleşmiş ve hem Türk toplumu hem de daha geniş Hollanda toplumu için önemli katkılarda bulunduğu etkileyici bir kariyer inşa etmiştir. Kendisi, Göçmenlere Yardım Organı, NOS ve Utrecht’teki Hollanda Göç Enstitüsü gibi kurumlarda üstlendiği rollerle tanınır.
Kutluer, toplumsal kariyerine Utrecht’teki Göçmenlere Yardım Organı’nda başlamıştır. Burada, göçmen topluluğunun entegrasyonunu ve desteklenmesini sağlamak için çalışmış; özellikle eğitim, istihdam ve sosyal katılım gibi temel konulara odaklanmıştır. Çalışmaları yalnızca pratik destek sağlamaya yönelik olmayıp, aynı zamanda göçmenlerin Hollanda toplumundaki sesini güçlendirmeyi de hedeflemiştir. Bu çabalar, onun göç politikaları üzerindeki erken ve kalıcı etkisini vurgulamaktadır.
Erkan Tapan’ın Türkiye’ye dönüşünden sonra, Kutluer NOS’taki Türkçe radyo programının sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu görevde, Türk toplumuna Hollanda ve Türkiye’deki sosyal, siyasi ve kültürel meseleler hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Radyo programı, entegrasyon ve göçmen hakları tartışmaları için bir platform sağlarken, topluluğun kültürel bağlarını koruma konusunda da kilit bir rol oynamıştır.
Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde, Kutluer Utrecht’teki Hollanda Göç Enstitüsü’nün (NMI) direktörlüğünü yapmıştır. Bu kurumda, 45 yaş ve üzeri göçmenlerin Türkiye’ye dönüşlerini desteklemek için yenilikçi bir geri dönüş programı geliştirmiştir. Program, göçmenlere finansal ve lojistik destek sunarak, onların memleketlerinde yeni bir hayat kurmalarına olanak tanımıştır. Bu girişim, Kutluer’i Türk diasporası içinde saygın bir figür haline getirmiş ve göç politikası ile entegrasyon üzerindeki etkisini pekiştirmiştir.
NOS ve Göç Enstitüsü’ndeki rolleri dışında, İnanç Kutluer, Hollanda’daki göçmen politikalarına önemli katkılar sağlamıştır. Özellikle sosyal ve ekonomik entegrasyon ile eşit fırsatlar konularında göçmenlerin adil bir şekilde muamele görmesi için mücadele etmiştir. Politika yapıcılar, araştırmacılar ve toplum liderleriyle iş birliği yaparak, göç ve göçmenlerin karşılaştığı zorluklar hakkında daha iyi bir anlayış geliştirilmesine katkıda bulunmuştur.
İnanç Kutluer, Hollanda’da kapsayıcılık, adalet ve göçmenlerin refahını artırma konularındaki çalışmalarıyla ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Onun çalışmaları, hem Türk toplumu hem de genel Hollanda toplumu üzerinde kalıcı bir etki yaratmıştır.
***********************************
Nilgün Yerli, Davul ve Müzik skecinden sonra, Mustafa Ayrancı’yı anlatması için Zeki Baranı sahneye davet ederken şunları söyledi:
“70’lerde İnsan hakları denen mefhumu keşfettik…Haksızlığı keşfettik, hakkımızı aramayı keşfettik, demokrasiyi keşfettik… Özgürlüğü keşfettik…. Çocuk parası denen yasayı, işsizlik ödeneğini keşfettik..
01 Kasım 1979’da meclise gittik…
Davul zurna ve binlerce kisiyle ….
Mücadele ve azim davul zurnanın sesinden dahada yüce ….
1979’da hep birlikte Parlementoyu işgal ettik, davulla zurnayla… Başlangıc da olsa başardık… Eşitliğin tadını keşfettik… İnsan olmanın, dini, dili, ırkı, rengi, tercihi ne olursa olsun, yargısızca insan olmanın güzelliğini keşfettik…
Haklarmızın güzelliğini keşfettik!
(sonra haklarımızı suistimal etmeyi de keşfettik… Köyümüzden 5-10 çocuğu üzerimize yazdırmayı, işsizlik ve hastalık ödeneğini suistimal etmeyi de keşfettik…)
İnsan olmann renk, ırk, din, dil, ne olursa olsun, insanlığın eşitliğini keşfettik…
…ve hâiâ bugüne dek, bunun keşfi ile meşgulüz.”
Bunlar tabii kendiliğinden olmadi…
Bunlari arastiran mücadele eden ve Yasatan Mustafa Ayranciyi sizlere anlatmak uzere: Zeki Baran beyi sahneye davet ediyorum.
MUSTAFA AYRANCI
Mustafa Ayrancı, Hollanda’daki Türk toplumu içinde etkili ve tanınan bir liderdir. Göçmen işçilerin hakları, sosyal adalet ve eşitlik ile özgürleşme konularındaki bitmek bilmeyen mücadelesiyle tanınır. Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB) başkanlığı ve geniş toplumsal katkılarıyla hem Türk diasporası hem de Hollanda toplumu üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.
Mustafa Ayrancı, 1974 yılında Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği’nin (HTİB) kurulmasında önemli bir rol oynadı. Başlangıçta Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) bağlı bir yapı olarak kurulan HTİB, Hollanda’daki Türk göçmen işçilerin haklarını korumak ve iyileştirmek amacıyla faaliyetlerine başladı. 2001 yılından itibaren liderliği devralan Ayrancı, HTİB’yi, adil ücretler, daha iyi çalışma koşulları ve sömürüye karşı mücadele eden bir organizasyona dönüştürdü. HTİB, onun liderliğinde yalnızca bir işçi derneği değil, entegrasyon ve eşit fırsatlar için bir platform haline geldi.
Ayrancı’nın en büyük başarılarından biri, göçmen işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi olmuştur. Onun liderliğinde HTİB, Türk işçilere haklarını öğretmek için birçok atölye ve eğitim programları düzenledi. Ayrıca işyerlerindeki anlaşmazlıklar için, hukuki destek sağladı ve göçmen işçilerin pozisyonlarını güçlendirmek, sömürü ve ayrımcılığı önlemek için politika yapıcılarla müzakereler gerçekleştirdi. Bu çabalar, göçmenlerin haklarının korunmasında ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinde önemli bir rol oynadı.
Mustafa Ayrancı, Türk toplumu içinde hoşgörü ve kabul kültürünün gelişmesine de önemli katkılar sağladı. 1980’lerde HTİB, Ayrancı’nın liderliğinde, Hollanda’da LGBTQ+ haklarını açıkça destekleyen ilk göçmen örgütü oldu. O dönemde hassas bir konu olan bu meselede, COC Nederland gibi kuruluşlarla iş birliği yaptı ve eşcinsellik üzerine farkındalık toplantıları düzenledi. Bu çabalar, toplumda daha fazla bilinç ve kabul oluşturulmasına katkıda bulundu. Ayrancı’nın bu alandaki çalışmaları, ona 2008 yılında COC Nederland tarafından verilen prestijli Bob Angelo Ödülü’nü kazandırdı.
Ayrancı’nın aktivizmi, göçmenlerin entegrasyonu ve Türk toplumu içinde hassas konuların konuşulabilir hale getirilmesi gibi diğer sosyal meselelere de uzanmıştır. 1985 yılında İnspraakorgaan Turken IOT (Türkler İçin Danışma Kurulu) ve Landelijk Overleg Minderheden LOM ( “Ulusal Azınlıklar Danışma Kurulu) gibi önemli platformların kuruluşunda yer aldı. Eşit haklar ve azınlıkların Hollanda’daki toplumsal pozisyonlarını güçlendirme yönünde çalışmalar yürüttü. Onun liderliğinde düzenlenen Prinsenhof Konferansı gibi girişimler, Türk toplumu içinde namus cinayetleri ve namus temelli şiddet gibi konuları gündeme taşıdı ve bu meselelerin ele alınmasına olanak sağladı.
Mustafa Ayrancı, Hollanda’da sosyal adalet, eşitlik ve insan haklarının korunması için verdiği mücadeleyle ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Adanmışlığı ve vizyonu, onu Türk toplumunun önde gelen temsilcilerinden biri ve kültürler arasında bir köprü inşa eden bir lider haline getirmiştir.
**************************************
Nilgün Yerli, piyanist Arthur eşiliğinde Alamam şarkısını söyledikten sonra, Necati Genç’i anlatması için Mustafa Cingöz’ü sahneye çağırıken şunları söyledi:
Necati Genc, ne yazık ki artık aramızda değil, 2014’de vefat etti. Nur içinde yatsın.
Kendisi artık yok, bir daha geri dönemez. Fakat bizlere bıraktığı izleri sonsuz.
1958’de vapurla Avrupa’ya iş aramak için yola çıkan Necati Genç, batan gemiden karaya yüzerek tek canlı olarak kurtulur.
Ve ogün karar verir; zor da olan insanlara her zaman yardım edeceğine dair…
1960’da Hollandaya yerleşir.
1965’de çalıştığı beton fabrikasından Hollanda heyeti ile Türkiye’ye giderler, Türkiye’den fabrikaya 500 işçi getirmek için.
Necati Genç’i daha net benimsemek için
Sözü Mustafa Cingöz’e vermek istiyorum.
NECATİ GENÇ
Necati Genç, 13 Şubat 1932’de Gümüşhane, Türkiye’de doğmuş ve Hollanda’ya yerleşen ilk Türk göçmenlerden biri olarak kabul edilmiştir. Genç, Hollanda’daki Türk toplumunun oluşumunda ve Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerin güçlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Tercüman, sosyal hizmet uzmanı ve işçi alım uzmanı olarak, Türk işçilerinin Hollanda’ya göçünde ve iki ülke arasındaki bağların gelişiminde derin bir etki bırakmıştır.
Hayatında önemli bir dönüm noktası, 11 Şubat 1958 tarihinde, Fransız yolcu gemisi Charles Tellier‘de gerçekleşmiştir. Şiddetli hava koşulları nedeniyle gemi batmış, mürettebattaki beş kişiden yalnızca Necati Genç hayatta kalmıştır. Genç, kıyıya yüzerek kurtulmuş ve bu travmatik olay, insanlara yardım etme kararlılığını güçlendirmiştir.
Bu olayın ardından Türkiye’ye dönen Genç, 1960 yılında Hollanda’ya kalıcı olarak yerleşmeye karar vermiştir. Hollanda’daki Türk toplumunun öncülerinden biri olarak tercümanlık ve sosyal hizmet alanında çalışmaya başlamıştır. Kariyerindeki önemli bir adım, 1965 yılında bir beton fabrikasının yöneticileriyle birlikte işçi alımı için Türkiye’ye yaptığı seyahattir. Konya ve Trabzon gibi şehirlerde, Hollanda’ya getirilen 500 Türk işçisinin seçimine aktif olarak katılmıştır. Bu girişim, Hollanda’daki Türk toplumunun şekillenmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Necati Genç, resmi kariyerine 1960 yılında Lahey’deki Türkiye Büyükelçiliği’nde başlamıştır. Burada, Türk göçmenler ile Hollandalı kurumlar arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Çeviri çalışmaları ve kültürel engelleri aşma konusundaki yeteneğiyle birçok göçmene yardımcı olmuştur. Elçilikten sonra Rotterdam’daki bir hastanede çalışarak Türk göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmıştır.
1970 yılında, Genç, Hollanda’daki Türk göçmenler için ilk resmi tercümanlık bürosunu kurmuştur. Yeminli tercüman olarak, özellikle hukuk, sağlık ve sosyal konularda binlerce yeni göçmene yardımcı olmuştur. Dilde ve kültürde zorluk yaşayan bu işçilere yönelik hizmetleri, onun toplumdaki değerini ve önemini artırmıştır. Genç, kariyeri boyunca hizmetlerini büyük ölçüde gönüllü olarak sunmuş ve topluma olan katkılarıyla derin bir iz bırakmıştır.
Necati Genç, Türk göçmenlerin hakları ve refahı konusundaki kararlılığı nedeniyle hem Türk toplumu içinde hem de Hollanda’da büyük takdir toplamıştır. Türk ve Hollanda kültürleri arasında bir köprü olarak görülmüş ve iki ülke arasındaki dostluk bağlarının güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Tercümanlık çalışmalarının yanı sıra, toplumsal girişimlerde ve kültürel organizasyonlarda da aktif rol almış, Türk toplumunun Hollanda toplumuna entegrasyonu için çaba göstermiştir.
Necati Genç, Hollanda’da göçmen desteği alanında bir öncü ve azim simgesi olarak hatırlanmaktadır. 2014 yılında hayatını kaybeden Genç, mirasıyla gelecek nesillere ilham vermeye devam etmektedir.
***********************************
Nilgün Yeli, otobüste yaşanan bir skeçten sonra, Rahime Gülcü’yü anlatması için Catharina Geelen’i sahneye davet ederken şunları söyledi:
Türkçe dili hakkında büyük uğraşlar veren Rahime Güllü, aynı zamanda sosyal yardım konusunda da çok faal bir kişiydi.
Bir gün kapsı çalınır ve ‘Rahime abla yardımına ihtiyacımız var. Çocuğumun kolu kırıldıne yapalım?
Hastaneye götürelim mi diye düşündük ama bununu sensiz yapamayacağımızı anladık’ diyen acılı bir gruba nasıl yardım ettiğini bilmek lazım.
Bu konuları anlatması için Catharine Geleen’i sahneye davet ediyorum. Merhumun ödülünü ise oğlu Taner Yıldız alacak.
RAHİME GÜLCÜ
Rahime Gülcü, Hollanda’daki Türk çocukları için eşit eğitim fırsatları sağlanması konusunda öncü bir eğitimci ve savunucuydu. 1970’li yıllarda genç bir öğretmen olarak Türkiye’den Hollanda’ya göç etti. Türkiye’de öğretmenlik yeterliliğine sahip olmasına rağmen, Hollanda’da yeniden eğitim almayı tercih etti. PABO’yu (Pedagojik Akademi) tamamladıktan sonra, eğitimine Leiden Üniversitesi’nde Türkoloji ve Tilburg Üniversitesi’nde Dilbilim alanında devam etti. Bu sayede dil eğitimi ve çok dillilik üzerine uzmanlaştı ve bilgi birikimini derinleştirdi.
Rahime Gülcü, hem ilkokul hem de ortaöğretim seviyelerinde 40 yılı aşkın bir kariyere sahipti. Türk çocuklarının karşılaştığı dil bariyerlerini aşmalarına yardımcı olmak için yorulmadan çalıştı. Türkçe dersleri sunarak çocukların anadillerini korumalarına yardımcı olmasının yanı sıra diğer derslerdeki başarılarını da artırdı. Onun çabaları sayesinde Türkçe, ortaöğretimde seçmeli ders olarak tanındı ve eğitim sisteminde yerini aldı.
Eğitim alanındaki katkıları sınıfla sınırlı kalmadı. CITO’da (Merkezi Sınav Kurumu) sınav uzmanı olarak, ortaöğretimde kullanılan Türkçe sınavlarının geliştirilmesinde aktif rol aldı. Levende Talen Derneği’nde Türkçe bölümünün başkanlığını ve ardından mali işler sorumluluğunu üstlenerek, Türkçe’nin Hollanda eğitim sisteminde resmi bir yer kazanmasını sağladı. Bu çalışmalar, Hollanda’da çok dilliliğin güçlendirilmesine ve kalıcı bir etki yaratılmasına büyük katkı sağladı.
Rahime Gülcü, eğitim alanındaki çalışmalarının yanı sıra, birçok toplumsal girişimde de aktif bir rol oynadı. Göçmen kadınların entegrasyonuna ve kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olmak için ilk dikiş kurslarını organize etti. Ayrıca, Humanitas ve Rijnmond İslam Platformu ve Organizasyonları Vakfı’nda (SPIOR) yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı. Bu çalışmaları, Türk kadınlarının toplumsal hayatta daha güçlü bir şekilde yer almasını ve Türk toplumunun Hollanda’da daha sağlam bir yer edinmesini sağladı.
Bunun yanı sıra, Türk kültürünü Hollanda’da tanıtmayı hedefleyen Avrasya Vakfı gibi kültürel projelerde de yer aldı. Dile ve kültüre olan tutkusu, yaptığı tüm çalışmaların itici gücüydü.
Rahime Gülcü’nün Hollanda’da eğitim ve Türk toplumu üzerindeki etkisi kalıcı olmuştur. Çabaları sayesinde Türk çocukları daha iyi eğitim fırsatlarına kavuşmuş, kültürel kimliklerini korurken Hollanda toplumuna entegre olmayı başarmışlardır. CITO ve Levende Talen Derneği’ndeki çalışmaları, Türkçe’nin Hollanda eğitim sisteminde yer edinmesini sağlamış ve çok dilliliğin önemini vurgulamıştır.
2016 yılında hayatını kaybeden Rahime Gülcü’nün mirası, öğretmenler, politika yapıcılar ve toplumsal liderler için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Eğitime, dil gelişimine ve toplumsal kapsayıcılığa olan bağlılığı, dokunduğu birçok insanın hayatında yaşamaya devam eden bir miras bırakmıştır.
********************************
ANNELER: TOPLUMUMUZUN SESSİZ KAHRAMANLARI
İki Kültür Arasında Bir Köprü Kurarken, Fedakârlık ve Sevginin İzleri…

Anne Karaçay Anne Cebeci Anne Ateş
Türk toplumunun Hollanda’daki 60 yıllık öyküsü, sadece bir göç hikayesi değil, aynı zamanda cesaretin, fedakârlığın ve kimliğini koruma mücadelesinin eşsiz bir destanıdır. Bu destanın gerçek kahramanları arasında, hiç şüphesiz, annelerimiz özel bir yere sahiptir. Seçilen 9 değerli ismin ardından onurlandırdığımız annelerimiz, yalnızca ailelerinin değil, aynı zamanda bir toplumun kaderini şekillendiren isimlerdir.

Anne Ayrancı Anne Kapıkıran Anne Görmez
Annelerimiz, bir yandan evlerinin sıcaklığını korurken, diğer yandan dışarıda çetin şartlar altında var olabilmek için büyük bir mücadele verdiler. Kimi zaman yalnızlık, kimi zaman dil ve kültür engelleriyle savaştılar, ancak her anlarında ailelerine olan sevgilerini, sorumluluklarını ve inançlarını hiç kaybetmediler.
İşte bu kahraman anneler, büyük bir sabır ve kararlılıkla çocuklarını büyütürken, onlar için sadece bir anne değil, aynı zamanda bir kültür elçisi oldular. Çocuklarının iki dilde, iki kültürde büyüyebilmesi için bir köprü oldular. Bugün Hollanda’da başarılı olan, kendini her alanda kanıtlayan bir Türk toplumu var ise, bunun arkasında bu annelerin emeği ve özverisi bulunmaktadır.
Bizler, HOTİAD olarak bu yıl göçün 60’ıncı yılında, sadece başarılarıyla iz bırakan liderleri değil, aynı zamanda toplumumuzun arka planda ama her zaman güçlü ve etkili olan annelerini de onurlandırıyoruz. Toplumumuzun temellerini atan bu annelerin, her türlü fedakârlığa rağmen her zaman sevgiyle ve güçle yol gösterici olduklarını unutmamalıyız.
Annelerimiz, bilinmeyenin ortasında ayakta duran, köklü bir çınar gibi ailelerini her şartta gölgesinde toplayan kahramanlardır. Onlar, evlerin dört duvarı arasında kalan sessiz emeğin değil, aslında toplumun temelini oluşturan dayanışmanın sembolüdür. Bir yandan vatan hasretiyle yoğrulan yüreklerini teselli ederken, diğer yandan çocuklarının geleceği için yorulmak bilmeden çalıştılar, öğrettiler, örnek oldular.
Onların emekleri, bir memleketin kültürel mirasını yaşatmanın ötesinde, iki farklı dünyayı birleştiren köprüler inşa etti. Annelerimiz, yalnızca çocuklarının eğitimiyle ilgilenmekle kalmadılar, aynı zamanda komşuluk ilişkileriyle, günlük hayatta verdikleri mücadeleyle ve topluma uyum sağlama çabalarıyla, Hollanda’da Türk toplumunun izlerini şekillendirdiler. Onların elleriyle yoğrulan ekmekler, aile sofrasını sıcak tutarken, kalplerinden taşan sevgi, nesillerin kalplerine işledi.
Zorluklarla dolu bu yolculukta annelerimiz, yalnızca fiziksel bir varlık olmanın ötesine geçti.
Onlar, kültürel kimliğimizin koruyucusu ve bir sonraki neslin değerlerini şekillendiren öğretmenleri oldular. Çocuklarını iki kültür arasında büyütürken, hem Türk geleneklerini yaşatan hem de Hollanda toplumuna değer katan bir dengeyi sağladılar. Onların bu çabaları sayesinde, bugün Hollanda’da topluma katkı sağlayan sayısız Türk iş insanı, akademisyen, sanatçı ve girişimci bulunmaktadır.
Annelerimizin hikayesi, sadece bir aileyi ayakta tutma hikayesi değil; bir milletin değerlerini ve özünü yeni topraklarda filizlendirme hikayesidir. Onların özverisi ve sevgisi, Türk toplumunun Hollanda’daki köklerini güçlendiren görünmez bağlar olmuştur. Eğer bugün bu başarıları kutluyor ve geleceğe umutla bakıyorsak, bunu büyük ölçüde annelerimizin sessiz, ancak etkisi nesiller boyunca hissedilecek çabalarına borçluyuz.
Bu nedenle annelerimizi yalnızca 10. sıraya yerleştirmek değil, her başarı hikayesinin tam kalbine koymak, onlara duyduğumuz minnettarlığın bir ifadesidir. Annelerimiz, kimlikleriyle, değerleriyle ve sevgileriyle bu büyük destanın kalıcı kahramanlarıdır. Onların emeğiyle büyüyen bu toplum, yarınlara daha aydınlık bir miras bırakacaktır.
Hollanda’daki Türk işçisinin 60 yıllık öyküsü, annelerimizin sevgi dolu ellerinde yeniden şekillenirken, onların adı, bu hikayenin ayrılmaz bir parçası olarak sonsuza dek yazılı kalacaktır. Bu, yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda geleceğe uzanan bir köprü inşa etme görevimizin de hatırlatıcısıdır.
Anneler, bizim her şeyimiz, gücümüz ve yol göstericimizdir. Onlara olan minnettarlığımızı, sevgimizi ve saygımızı bir kez daha ifade etmek için bu programda onları anmak bizler için bir onurdur.
Sevgili anneler, toplumuza kattığınız her şey için teşekkür ediyor, size duyduğumuz sonsuz saygıyı bir kez daha dile getiriyoruz. Bizlere gösterdiğiniz sevgi, fedakarlık ve gücünüz, hiçbir zaman unutulmayacak ve her zaman en derin saygı ile anılacaktır.
DİĞER İZ BIRAKANLAR

NDSM tersanesi salonlarındaki töreninde çekilmiştir.
Erkan Tapan: Amsterdam Atatürk Yurdu’nda müdür idi. NOS’te Türkler için radyo programı yaptı. Daha sonra Türkiye’ye döndü ve Unilever’de müdürlük yaptı. Daha sonra Sümerbank’ın başıa geçerek, bu bankaya tarihinde elde edemediği büyük bir kâr sağladı.
Erkan Tapan: Hij was directeur van het Amsterdam Atatürk Internaat. Hij maakte een radioprogramma voor Turken voor de NOS. Later keerde hij terug naar Turkije en was hij directeur bij Unilever. Daarna werd hij directeur van Sümerbank en hij heeft ervoor gezorgd dat deze bank een winst behaalde die het nog niet eerder had behaald.
Raman Domaniç: Utrecht’te yayınlanan Boğaziçi adlı dergide yöneticilik yaptı. Yabancılara Yardım Kurumu’nda çalıştı. Daha sonra dökümanter programlar yapan bir firmanı sahibi oldu.
Raman Domaniç: was leidinggevende bij het tijdschrift Boğaziçi, wat in Utrecht werd uitgegeven. Werkte voor het Orgaan Steun aan Allochtonen. Werd later de eigenaar van een firma die documentaire programma’s maakt.
Kamil Sulu: Kamil Sulu, 1938 yılında doğdu ve Türkiye’de büyüyerek eğitimini ve altyapısını burada geliştirdi. Daha sonra Hollanda’ya geldi. 1960’lı yıllarda Hollanda’ya gelen birçok göçmenden biri olarak, kısa sürede Türk topluluğunda önemli bir rol oynadı ve vatandaşlarının yaşam koşullarını iyileştirmek için çalıştı. Sulu, özellikle Türkiye ve Fas gibi ülkelerden gelen misafir işçilere destek olmayı amaçlayan Stichting Buitenlandse Werknemers Midden-Nederland (SBWMN) adlı bir vakıfta çalıştı. Bu vakıf, çalışma koşulları, sosyal entegrasyon ve konut sorunları gibi konularda yardım sağlamaktaydı.
Kamil Sulu werd geboren in 1938 en groeide op in Turkije, waar hij zijn opvoeding en achtergrond ontwikkelde voordat hij in Nederland arriveerde. Als een van de vele migranten die in de jaren 60 naar Nederland kwamen, speelde hij al snel een belangrijke rol in de Turkse gemeenschap en zette zich in voor de verbetering van de leefomstandigheden van zijn landgenoten. Sulu werkte bij de Stichting Buitenlandse Werknemers Midden-Nederland (SBWMN), een stichting die zich richtte op de ondersteuning van gastarbeiders, voornamelijk uit landen als Turkije en Marokko. Deze stichting bood hulp bij arbeidsomstandigheden, sociale integratie, en huisvestingskwesties.
Sabri Kenan Bağcı: Türk Spor ve Kültür Federasyonu ile çeşitli diğer kuruluşların kurucusu. 1 Mart 1946’da Türkiye’nin Boğazlıyan ilçesine bağlı Yazıçekme köyünde doğmuş, Hollanda’daki Türk toplumu içinde etkili ve saygıdeğer bir lider olmuştur. Hayatı ve çalışmaları, sporun ve kültürün geliştirilmesine ve yaşlı göçmenlerin ihtiyaçlarına odaklanmıştır. Kendini adamış çalışmaları, Hollanda’daki Türk diasporası üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.
Sabri Kenan Bağcı: oprichter van de Turkse Federatie voor Sport en Cultuur en verschillende andere organisaties. geboren op 1 maart 1946 in Yazıçekme, Boğazlıyan, Turkije, was een invloedrijke en gerespecteerde leider binnen de Turkse gemeenschap in Nederland. Zijn leven en werk waren gericht op de bevordering van sport, cultuur en de zorg voor oudere migranten. Zijn inzet heeft een blijvende impact gehad op de Turkse diaspora in Nederland
Seçil Arda: Seçil Arda, 1 Ocak 1951’de Türkiye’de doğmuş, eşitlik ve özgürleşmeye olan derin bağlılığıyla tanınan önde gelen bir mühendis, feminist ve politikacıdır. Kişisel ve mesleki mücadelelerinden siyasi katılıma uzanan yolu, onu sosyal adalet ve kadınlar için eşit fırsatlar arayışında bir öncü olarak konumlandırmıştır.Secil Arda: Secil Arda, geboren op 1 januari 1951 in Turkije, is een vooraanstaande ingenieur, feministe en politica wiens leven en carrière getuigen van een diepgaande toewijding aan gelijkheid en emancipatie. Haar pad van persoonlijke en professionele strijd naar politieke betrokkenheid markeert haar als een pionier in de zoektocht naar sociale rechtvaardigheid en gelijke kansen voor vrouwen.
Semih Arıkan: Ankara doğumlu olan Semih Arıkan, hem Türk hem de Hollanda müzik dünyasında iz bırakmış çok yönlü bir müzisyen ve müzik öğretmenidir. Adapazarı’nda ortaöğrenimini tamamladıktan sonra 1974’te Marmara Üniversitesi’nde müzik öğretmenliği eğitimi almak için İstanbul’a taşındı. Burada ünlü Türk müzisyen Ruhi Su’dan ders aldı. Öğrenciliği sırasında Kadıköy Belediyesi Halk Korosu’nu yönetti, bu da müziğe olan erken dönem bağlılığını gösterir.
Semih Arıkan: Semih Arıkan, geboren in Ankara, is een veelzijdige muzikant en muziekdocent die zijn stempel heeft gedrukt op zowel de Turkse als Nederlandse muziekwereld. Na zijn middelbare schoolopleiding in Adapazarı, verhuisde hij in 1974 naar Istanbul om aan de Marmara Universiteit te studeren. Daar voltooide hij zijn opleiding als muziekdocent en kreeg hij les van de gerenommeerde Turkse muzikant Ruhi Su. Tijdens zijn studie dirigeerde hij ook het gemeentelijke volkskoor van Kadıköy, wat zijn vroege betrokkenheid bij de muziek onderstreept.
Türker Atabek: Türker Atabek, 1964 yılında Hollanda’ya gelmiş ve hem Türk hem de Hollanda vatandaşlarının entegrasyonu ve desteklenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Atabek, Hollanda’daki Türk toplumu içinde bir öncü olarak tanınır ve hayatı, kültürler arası bağlar ve sosyal adalet için derin bir bağlılığı yansıtır.
Türker Atabek: Türker Atabek, geboren in Turkije, kwam in 1964 naar Nederland en speelde een cruciale rol in de integratie en ondersteuning van zowel Turkse als Nederlandse burgers. Atabek wordt erkend als een pionier in de Turkse gemeenschap in Nederland en zijn levenswerk getuigt van een diepgaande inzet voor interculturele verbinding en sociale rechtvaardigheid.
Hasan Güney: Türkiye doğumlu Hasan Güney, Hollanda’daki Türk toplumu içinde öne çıkan ve etkili bir figür olmuştur. Hayatı, Türk Müslümanları için dini ve kültürel altyapıyı geliştirme ve Hollanda’daki yeni gelenleri destekleme konusunda derin bir adanmışlığı yansıtır. Güney’in mirası, kurduğu ve desteklediği birçok proje ve girişimde yaşamaya devam etmektedir.
Hasan Güney: Hasan Güney, geboren in Turkije, was een vooraanstaande en invloedrijke figuur binnen de Turkse gemeenschap in Nederland. Zijn leven getuigt van een diepgaande toewijding aan het ontwikkelen van religieuze en culturele infrastructuur voor Turkse moslims en het ondersteunen van nieuwkomers in Nederland. Güney’s nalatenschap blijft voortleven in de vele projecten en initiatieven die hij heeft opgezet en ondersteund.
Nihat Karaman: 1946 yılında Erzurum’da doğan Nihat Karaman, Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği’nin (HTİB) başkanlığıyla tanınmış ve Hollanda’daki Türk toplumu içinde etkili bir figür olmuştur. Türk göçmenlerin haklarına olan bağlılığı ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik katkıları, onu göçmen örgütleri tarihinin önemli bir figürü yapmıştır.
Nihat Karaman; Nihat Karaman, geboren op 1946 in Erzurum, Turkije, was een invloedrijke figuur binnen de Turkse gemeenschap in Nederland, vooral bekend om zijn rol als voorzitter van de Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB). Zijn inzet voor de rechten van Turkse migranten en zijn bijdragen aan de verbetering van arbeidsomstandigheden hebben hem een prominente plaats verworven in de Nederlandse geschiedenis van migrantenorganisaties.
Muharrem ve Ahmet Oguray: Türkiye doğumlu Muharrem ve Ahmet Oguray kardeşler, Hollanda’daki Türk göçmenlerin entegrasyonunda önemli bir rol oynamışlardır. Her iki kardeş de 1960’lı yıllarda Hollanda’ya gelmiş, Muharrem 1963’te, Ahmet ise 1965’te ülkeye yerleşmiştir. Onların bu yolculuğu, hem kendi yaşamlarını hem de topluluklarının yaşamını derinden etkileyen bir süreç olmuştur.
Muharrem Oguray en Ahmet Oguray: Muharrem Oguray en Ahmet Oguray, geboren in Turkije, hebben een cruciale rol gespeeld in de integratie van Turkse migranten in Nederland. Beide broers arriveerden in de jaren zestig in Nederland, waarbij Muharrem in 1963 en Ahmet in 1965 het land binnenkwamen. Hun aankomst markeerde het begin van een impactvolle reis die zowel hun eigen leven als dat van hun gemeenschap zou veranderen.
Özden Yalım: 23 Nisan 1946’da Kayseri’de doğan Özden Yalım, Hollanda’da kadın hakları, azınlık politikaları ve sosyal adalet alanlarında etkili bir figürdür. Sosyal hizmet alanında etkileyici bir kariyere sahip olan Yalım, kadınların özgürleşmesi ve azınlıkların Hollanda toplumuna entegrasyonunda önemli bir etki yaratmıştır.
Özden Yalım: Özden Yalım, geboren op 23 april 1946 in Kayseri, Turkije, is een invloedrijke figuur op het gebied van vrouwenrechten, minderhedenbeleid en sociale rechtvaardigheid in Nederland. Met een indrukwekkende carrière in het maatschappelijk werk heeft Yalım een significante impact gehad op de emancipatie van vrouwen en de integratie van minderheden in de Nederlandse samenleving.
Kamber Uludağ: Hep ‘Tercüman baba’ olarak anıldı. Pek çok fabrikada Türkler için tercümanlık yaptı.
De eerste voorzitter van de Turkse Vrouwen Commissie: Afet Yeğenoğlu, Zaandam 1972
İlk Türk Kadın Komisyon Başkanı Afet Yeğenoğlu, Zaandam 1972
Eerste Turkse schilder Nuray Atas, 1966
İlk Türk ressam Nuray Ataş, 1966.
De eerste Turkse drukkerij. A. Fikret Topaç Arnhem, 1 sepotember 1983
İlk Türk Matbaası. A. Fikret Topaç Arnhem, 1 Eylül 1983
Fotoğraf temsilidir, Ahde vefa töreninde çekilmiştir.
Ali Sarı; (Karamanlılar Federasyon Başkanı
Nedim Doruk; (Türk Federasyon Genel Sekreteri
Abdurrahman Özsoy;(Demircilik Köyü dernek başkanı
Ahmet Evsen; (Türk Evi Başkanı
Necati Koçak; (LAPON Dernek Başkanı
Ata Uslu: Hollanda Emirdağlılar Ağası
Nafiz Sungur: (rahmetli) Rotterdam mevlana Camii Başkanı, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu yöneticisi, İslam Yayın Kurumu yöneticisi
Hamit Taş: Amsterdam Fatih Camii yöneticisi, Federasyon yöneticisi, İslam yayın Kurumu yöneticisi
Şerif Taşdan: Zwolle Camii yöneticisi, Federasyon yöneticisi
Osman Bahadır: Federasyon Başkanı, Türkler İçin Danışma Kurulu Başkanı
İsmet Biçer; Amsterdam Ulu Camii yöneticisi
İbrahim Baygör: Vlaardingen Camii yöneticisi, Federasyon yöneticisi
Cafer Yavuz: (rahmetli) Den Haag Mescid-i Aksa kurucusu, Federasyon kurucu üyesi
Mehmet Yılmaz:(rahmetli) Den Haag Mescid-i Aksa kurucu üyesi
Şükrü Tetik: (rahmetli)Amsterdam Milliyetçi İşçiler Derneği kurucu üyesi Amsterdam kültür merkezi yöneticisi
Osman Türkmen: Amsterdam Fatih Camii
Osman Çakır: Amsterdam Fatih Camii Başkanı
Ramazan Özsoy: Amsterdam Süleymaniye Camii Başkanı
Ömer Korkmaz: Amsterdam kültür merkezi yoneticisi
Abdurrahman Özsoy: Amsterdam İslam Merkezi kurucu üyesi
Sabri Mercümek: Amsterdam Noord Camii yöneticisi
Cemal Emir Mustafa:(rahmetli) Amsterdam Fatih Camii Başkanı
Kazım Gezer: Amsterdam Atatürk Kampı Başkanı
Arif Yüksel: Zaandam. Hoorn ve Medemblik cami yöneticisi
Muhittin Biber: (rahmetli)Amsterdam İslam Merkezi kurucu üyesi
Hayrettin Alpagot: (rahmetli) Amsterdam Milliyetçi İşçiler Derneği kurucu Başkanı
Arslan Coskunsu: Hengelo HDV Camii Baskanı.
Mustafa Dokudur: (rahmetli) Milliyetçi İşçiler Derneği üyesi, Ulu Camii Başkanı
Ahmet Aktaş: Amsterdam Selimiye Camii Başkanı
Mürsel Turhal: Amsterdam Ulu Camii, Amsterdam Noord Camii yönetim kurulu üyesi
Metin Eroglu: Zwollo Ulu Camii Başkanı.
Hüseyin Dede Aksar: (rahmetli) Hollanda Türk Federasyon Başkanı
Yusuf Küçükşen: Leiden’de tercüman. (Rahmetli)
Gökhan Germeyan, Hasan Gülşen, Hasan Gümüş;
Osman Kuzucuoğlu, Veyis Şenyürek, Şaban Sevinç, Yılmaz Kahvecioglu, Nuri Bakaryıldız, Metin Eroğlu, Veli Çınar (Rahmetli), Mehmet Telli, Memduh Kahraman, Arif Kahyaoğlu, Atiye Hamudoğlu, Arife Kayış, Nuran Turan, Hasip Turan.
**********************************************
DE 10 MEEST NUTTIGE PERSONEN UIT 60 JAAR NEDERLANDSE MIGRATIEGESCHIEDENIS GEKOZEN
De Nederlandse Turkse Ondernemersvereniging HOTİAD heeft opnieuw een wereldprimeur gerealiseerd.
Een jury bestaande uit academici en sociale deskundigen eerde de helden van 60 jaar migratiegeschiedenis.