*Rotterdam’daki ‘Atatürk sokağı’nın iptal
edilmesini isteyen ırkçı başaramadı
*Belediye Meclisi oylamasında 12 siyasi parti
önergeye hayır derken, ırkçı parti tek başına kaldı
*Meclis üyelerini ikna kampanyasında Zeki Baran
takdir toplarken, Bülent Türker sempati kazandı
*Atatürkçü Düşünce Derneği’nden hiç ses çıkmadığı
gibi, televizyonda bile konuşmak istemediler
ROTTERDAM,- Varsın, bazı kendini bilmezler Atatürk’ümüze hakaret etsinler. Varsın, bazı kara cahiller, Atatürk’ümüz için çeşitli iftiralar yaratsınlar. Varsın, Atatürk’ümüze yapılan bu haksızlıklara başta göz yumanlar, şimdi gerçeği görmüş olsunlar ve Atatürk’ümüze saygıda kusur etmemeye başlasınlar. Halkımızın büyük bir kesiminin, daha doğrusu tamamına yakınının yüreklerindeki Atatürk sevgisi, sadece anavatınımızda değil, dünyanın dört bir yanında, aynı duygularla yaşatılıyor.
Atatürk’e önem veren ve sokaklarına adını veren ülkelerdeki sevgi hikâyelerini sizlere yarın sunacağım. Ama bugün size Rotterdam’da gelişen olaydan söz edeceğim.
Hollanda’nın çeşitli kentlerinde olduğu gibi, Rotterdam’da da bir sokağa Atatürk adı verilmiş. Hem de kentin en güzel semtindeki bir sokağa.
Prinsland adlı bu semtteki Atatürk sokağı, Gerd Wilders’in ırkçı partisinin gözüne batmış. Bu partinin Belediye Meclis Üyesi Maurice Meeuwissen, o sokaktan Atatürk tabelasının kaldırılması için bir önerge verdi.
Ermenilerin ve ayrılıkçıların etkisi altında kaldığı sanılan PVV’li meclis üyesi bakınız önergesinde neler yazmış:
‘Mustafa Kemal Atatürk, sözümona modern Türkiye’nin kurucusu olmanın yanında, binlerce Ermeni ve Kürd’e yapılan baskılardan da sorumludur.
Bu Atatürk, birbuçuk milyon Ermeni ve diğer Hıristiyan azınlıkların ölümüyle sonuçlanan soykırım için hiç af dilememiştir.
Rotterdam sokakları despotların isimleri ile anılmamalıdır.
Bu nedenle, sokak isimleri komisyonunundan, adı geçen sokağa verilen ismin kaldırılmasını talep ediyorum.’
Irkçı siyasetçinin bu önerisi geçtiğimiz 2 temmuz günü mecliste görüşüldü ve oylandı.
Ama isterseniz, bu oylamadan önce neler yaşandığına bakalım.
Hollanda’daki faaliyetleri ile sempati kazanan Bülent Türker, organize ettiği etkinliklerle Atatürk Sokağı’nı cıvıl cıvıl fotoğraflamaya başladı.
Zeki Baran
Daha önce Belediye Meclis Üyeliği yapmış olan ve Şimdi de 8 Türk kuruluşundan oluşan Türkler İçin Danışma Kurulu’nun başkanlığını yapan Zeki Baran da siyasi lobiyi yürüttü.
Önce kendi partisi olan İşçi Partili üyeleri aradı. İşçi Partili üyeler, ‘Senden hemen bilgi almamız lazım’ dediler ve kendisiyle görüştüler. Atatürk’ün emperyalizme karşı verdiği mücadelenin, diğer ezilen halklar için bayrak olduğunu, kadın haklarını pek çok ülkeden önce Türkiye’de uyguladığını anlatan bir rapor sunan Zeki Baran, diğer partililer ile de görüşmeler yaptı. Sosyalist Parti ve Yeşil Sol parti üyeleri, Baran’dan bilgi almayı istemeden ret oyu vereceklerini belirttiler. İslam Partisi Nida da ret oyu vereceğini bildirdi.
Öldürülen ırkçı Pim Vortuin’in partisi Leefbaar, üyelerini serbest bırakacağını belirtti.
İşte, meczubun önergesi Oylama sonucu
2 temmuz günü yapılan oylamada, mecliste yer alan 12 siyasi parti teklife ret oyu verirken, önerge sahibi PVV tek başına kaldı.
Bu karar üzerine çok sevinen Türkler, yine Bülent Türker’in inisiyatifi ile sokakta şenlik gösterileri yaptılar.
Rotterdam’da yayın yapan Rijmond Telev,zyonu, sokakta bulunan Hollandalılar’a fikirlerini sordu. Halkın tamamı, Atatürk adından rahatsızlık duymadıklarını, Türkiye’nin kurtarıcısı ve kurucusu olan bir insanın, kendi vatandaşları tarafından yaşatılmak istenmesine sempati ile baktıklarını belirttiler.
Peki, bütün bunlar olurken, ‘Hollanda’daki Atatürkçü Düşünce Derneği ne yaptı’ diye soracak olursanız, bunun karşılığında kocaman bir ‘HİÇ’ cevabını alırsınız.
Oylama öncesinde günlerce ses çıkarmayan bu derneğin yöneticileri, bırakın ses vermeyi, Rijmond televizyonunun mülakat teklifini bile, ‘Hollandacamız iyi değil’ bahanesi ile kabul etmediler. Kaldı ki, teklif edilen kişi bir öğretim üyesiydi.
Değerli okurlarım, dikkat ettiyseniz, Atatürkçü Düşünce Derneği’nden söz ederken, ne başkanın adını, ne de televizyona çıkmak istemeyen diğer yöneticinin adını, polemiğe girmemek için açıklamadım.
Ne var ki, böylesi konularda lakayd kalmanın da ne kadar tehlikeli olduğunu bilmemiz lâzımdır.
İlhan Karaçay yazıyor