Başkan Muharrem Cengiz, “Binamızdan sadece Aleviler değil, toplumun diğer kesimleri de yararlanacaktır” dedi.
Hollanda’da ‘Semt evi’ (Buurthuis) olarak adlandırılan HALKEVİ, sosyal ve kültürel etkinliklerin yanında, her türlü hakkın arandığı bir mekân olacak. Çalışma yelpazesi çok geniş olan dernek, Hindistanlılar’ın 149 yıl önce Surinam’a göç zorunluluğunu anlatan bir konferans düzenledi.
İlhan KARAÇAY yazdı:
LAHEY,- Hollanda’da sayıları bin beş yüze ulaşan Türk dernekleri içinde sadece biri, bir Halkevi binasına sahip oldu.Lahey Belediye Meclisi’nin kararı ile açılan Halkevi’ne, burada Semt Evi (Buurthuis) deniliyor. Hollanda’da bir ilk olan, Türklere tahsis edilmiş olan Lahey Halkevi’nin açılışı, Belediye yetkilileri tarafından yapıldı. Başkanlığını Muharrem Cengiz’in yaptığı Den Haag Alevi Bektaşi Kültür ve Tanıtma Derneği (Dab Der), 1994 yılında kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.
Başkan Muharrem Cengiz, “Alevilik tarihsel olarak, kendisini kaide, kural ve kitaplarla ortaya koyan inançların aksine, aydınlanmayı, paylaşımı, dayanışmayı, özgürleşmeyi, kadın-erkek eşitliğini esas alır, ve ‘benim kâbem insandır’ der ve felsefesini olayların akıl yoluyla sonuçlar üretmesine bağlar.” diyor. Lahey’de yürüttükleri faaliyetlerin çoğunda, kadın erkek eşitliği, din, dil ve mezhep hürriyeti mücadelesi olduğunu belirten Cengiz, “Alevilik felsefesi sol sosyalist değerlerin ortaya henüz çıkmadığı o dönemlerde toplumsal tarihe ışık tutmuştur. Ezilen sömürülen horlanan toplumsal kesimlerin kendilerini ifade etmelerine kaynaklık etmiş hem de yol göstermiştir. “ diye devam ediyor.
Lahey’deki Alevi Bektaşi Kültür ve Tanıtma Derneği (Dab Der), sadece kendi mensuplarının değil, mahalledeki diğer din ve milletlere ait sorunlar ile de uğraşıyor. Mahallede ikamet eden Hindistan asıllı Surinamlılar’ın, 149 yıl önceki göçünü anlatan bir konferans da düzenleyen dernek, gönüllerde taht kuruyor. Muharrem Cengiz’in başkanlığını yaptığı Den Haag Alevi Bektaşi Kültür ve Tanıtma Derneği (Dab Der)deki diğer yöneticler şunlar: Başkan Yardımcısı Zeynep Yıldırım, Başkan Yardımcısı Necdet Yüksekbaş, Sekreter Pelin Yıldırım, Sekreter Yardımcısı Gönül Yıldırım, Sayman Nur Biever, Sayman Yardımcısı Mehmet Şahin, İnanç Kurulu Sorumlusu Mürşit Arslan, Halkla İlişkiler Ceyhun Özçelik, Sosyal Kültürel Faaliyet Sorumlusu Mustafa Kırmızı, Sosyal ve Kültür Sorumlusu Zeynep Yıldırım, Halkla İlişkiler Sorumlusu Hakan Yildirim, Bina sorumlusu Ali Ergül.
Disiplin Kurulu: 1-Hasan Sarıkaya 2-Serdar Kutlutürk 3-Sinan Urtekin 4-Rasim Şahin 5-Celal Tekin
Denetleme Kurulu: 1-Eylem İmeci 2-Zahide Şahin 3-Hasan Basri 4-Bora Çelik 5-Gullu Pala
ALEVİLİK DÜSTURLARI
Tarih boyunca ayrımcılığa maruz kaldıklarına ve horlandıklarına inanan Aleviler, kendileri için ‘defolup gitsinler’ diyen çevrelere karşı şöyle bir ironiyi benimsemişler:
“DEFOL ALEVİ..!
Defolsun mu Alevi?
Gitsin mi?
Gitsin!
Giderken yanında Aleviliğin edep ve erkânını da götürsün.
“İncinsen de incitme” diyen edebi götürsün mesela.
“Her ne arar isen kendinde ara” diyen edebi götürsün…
“Çalışmak ibadettir” diyen edebi götürsün.
“Kadın erkek sorulmaz muhabbetin dilinde” diyen edebi götürsün…
“Kız çocuklarını okutunuz” diyen edebi götürsün.
“72 millete bir nazarla bak” diyen edebi götürsün…
“Taş taşı laf taşıma, taş ye haram yeme” diyen edebi götürsün…
“Misafir 9 nasiple gelir, birini yer, 8’ini bırakır, misafiri geri çevirme” diyen edebi götürsün.
“İnsan gönlü kıbledir, kâbedir, gönül kırma” diyen edebi götürsün.
“Yuva yıkma, kurdun kuşun yuvasını dahi bozma” diyen edebi götürsün.
“Kibirlenme, gösteriş yapma, israf etme” diyen edebi götürsün.
Gitsin!
Giderken, ne kadar bağlaması varsa, alsın götürsün.
Ozanlarını, âşıklarını…
Şiirlerini, demelerini, koşmalarını, semahlarını…
Mesela Sivas ellerinden Aşık Veysel’i, Ali İzzet’i, Ruhsati’yi, Agahi’yi…
Maraş ellerinden Mahsuni’yi, Meftuni’yi…
Urfa ellerinden Sıdkı’yı…
Üsküdar’dan Muhyi’yi…
Eskişehir’den Yunus’u…
Malatya’dan Battal Gazi’yi, Ankara’dan Hüseyin Gazi’yi, Nevşehir’den Hacı Bektaş Veli’yi, Antalya’dan Abdal Musa’yı, Tokat’tan Hubyar’ı, Dersim’den Baba Mansur’u, Sivas’tan Ali Baba’yı yanında götürsün.”