İranlı çok dostum var.
Sürekli gidip gelirler.
Onlar sayesinde; İran’da olan tüm gelişmelerden haberdar oluyorum. Özellikle kadınlar, yaşamlarından çok şikayetçi. İran’da uçağa çarşafla binip, Türkiye’ye son derece modern kıyafetlerle inmektedir.
İranlı kadınlar, ülkemizde son derece modern görüntü sergilemektedirler. Oysa İran’da çağ dışı kıyafetler giymektedirler.
Havalimanında tekrar ucube kıyafetlerini giyerek, uçağa mutsuz bir şekilde binip, ülkelerine geri dönmektedirler.
Onlar için kurtuluş çok zor görünmektedir.
Pers kültürü çok yüksektir.
Bizim sanat, kültür ve edebiyatımızı çok etkilemiştir.
İran uzun yıllar monarşi ile idare edilmiştir.
Şah Rıza Pehlevi Ailesi, ülkede idareyi uzun yıllar elinde tutmuştur.
Fakat Fransa’da muhalefet lideri olarak yaşayan Molla Humeyni’nin 1978 yılında ülkeye dönmesi ile yobaz devrimi gerçekleşmişti.
Tudeh yani İran Komünist Partisi monarşinin yıkılması için dincilerle işbirliği yapmasına rağmen, devrim tamamlanınca tüm yöneticileri yobaz mollalar tarafından idam edilmiştir.
Yani öngörüleri sıfırdı.
Doğu Perinçek’i onlara benzetiyorum.
Dini hedefleri olan bir siyasal görüşün asla şeriat hedefinden vazgeçmeyeceğini herkesin bilmesi gerekir.
Çünkü siyasal İslam’ın amacı; son kişi Müslüman olana kadar savaşa yani “Cihad”a devamdır.
İran Şii mezhebinin hakim olduğu bir ülkedir.
Yani bizdeki Alevilere benzerler.
İbadet ve anlayışları Sünni’lere göre çok farklıdır.
Şah Rıza zamanında çok modern bir yaşamı olan İran; Humeyni ile birlikte karanlığa gömülmüş, İran halkı şoka girmiştir.
Dimyat’a prince giderken, evdeki bulgurdan olmuşlardır.
Rıza Pehlevi Amerikan yanlısı biri idi.
Molla devrimi Fransa destekli anti-Amerikancı bir faşist devrimdir.
Ve o günden bugüne ABD ile yıldızları hiç barışmamıştır.
Devrim ile birlikte tüm Amerikalılar ülkeden atılmıştı. Rıza Pehlevi’nin sert uygulamaları ülkede Amerikan düşmanlığı yaratmıştı. Bu hava ile ABD ülkeden silindi. Oysa tüm İslam ülkeleri ABD kontrolü altındaydı.
O günden bu güne ABD, İran’ın rejimini değiştirmek için mücadeleye girişmiştir.
İran’ da tüm kapılarını dünyaya kapatarak, sert bir teokratik rejim uygulamıştır. En ufak farklı düşünceye asla taviz vermemiştir. Şii mezhebine uygun olarak tüm yönetim dini esaslara göre şekillenmiştir.
Kadın hakları yoktur.
Sanat ve kültür anlayışı değişmiştir. İçten içe muhalefet gelişip direnişler olmuşsa da hepsi en vahşi şekilde kanla bastırılmıştır.
En son ayaklanmada 2500 ‘e yakın insan sokakta başlarından vurularak öldürülmüştür.
Farklı düşünen sanat ve siyaset insanları meydanlarda asılarak idam edilmiştir.
Başını açan kadınlar en acımasız şekilde dövülmüş, hapse atılmıştır. Anlayacağınız İran halkı esir hayatı yaşamaktadır.
Bizdeki şeriat isteyenlerin bunları iyi okuması lazımdır.
Molla izni olmadan kadın, erkek görüşemez. Bu izin çoğu kez mollanın kadınla yatma karşılığında verilmektedir.
Eğitim Şii mezhebi esaslarına uygun yapılmaktadır.
İran, Suudi Arabistan ile bölgede güç kavgası vermektedir. Suudilerin arkasında ABD vardır.
Yemen Şii bir devlettir. İran yanlısıdır. Suudi ablukası altındadır. Suriye Şii mezhebinin hakim olduğu bir ülkedir. İran etkisi burada da görülür.
Irak’ta da Şii mezhebi yaygındır.
İran burayı da hakimiyet bölgesi içine almak istemektedir. Karışında Suudi Arabistan, yani ABD vardır.
İran’ın arkasında da Rusya ve Çin.
Bölgede adeta satranç oynanmaktadır. ABD son hamlesini İranlı generali öldürerek yapmıştır. Şimdi herkes İran dan gelecek misillemeyi beklemektedir. Ben acil bir yanıt geleceğini sanmıyorum. Şayet ülke karışırsa fakir İranlılar bize, zenginler Avrupa’ya kaçacaktır. Zaten şu anda milyonun üzerinde İranlı Türkiye’de yaşamaktadır. Bizim hükümetin onlara Suriyeli ve diğer göçmenlere gösterdiği şefkati göstereceğini sanmıyorum. Çünkü onlar Şii’dir.
İran yönetiminden nefret ediyorum. İnsan hakları ve özgürlüklerden çok uzak bir ülke.
Kasım Süleymani de kasabın teki faşist biri idi. Fakat ABD’ nin onu bu şekilde öldürmesini de tasvip etmiyorum.
İsterdim ki İran halkı onu keşke bağımsız mahkemelerde yargılayarak gereken cezayı verseydi.
Sonuç olarak, Ortadoğu yüzyıllardan beri kaynayan kazan.
Kan, gözyaşı hiç bir zaman durmuyor.
Herkes Müslüman ama, hepsi birbirini yiyor!.
İranlı arkadaşlarımız özellikle Atatürk’ ü çok kıskanıyor.
Bizim de geçmişimizde böyle bir lider olsaydı, biz de huzurlu bir ülke olurduk diyorlar.
Ama Biz de onun kıymetini bilemedik!.
Karşı devrimciler burada da şimdilik galip gelmiş gözüküyor.
Ama öyle sağlam temeller üzerine kurmuş ki bu devleti; bu kadar oyuna rağmen yıkılmıyor.
Fakat bizim için de çanlar, yavaş yavaş çalmaya başlıyor.
Milletçe uyanık olmalıyız.
ABD’ nin bizim için yazdığı oyunu bozmalıyız!.
Erdal Bıçakcı yazıyor