Kadına Yapılan Şiddet, Aileye ve Topluma Yapılır…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünya Kadınlar Günü Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 8 Martta kutlanan uluslar arası gündür. 1917 yılında Sovyet Rusya’da kadınlar oy hakkı aldıktan sonra 8 Mart orada ulusal bayram oldu. ABD’nin NewYork kentinde, tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması ve patronların emri ile işçilerin fabrikaya kilitlenmesi , çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle dışarıya kaçamaması nedeniyle 120 kadın işçinin ölmesi…

Bazı zamanlar, kadına uygulanan şiddet olayları gazete sayfalarına düşüyor. Kimi kadın boşanmak istiyor ve öldürülüyor. Kimi kadının mal varlığına ve parasına göz dikiliyor ve yakılıyor. Geçmiş yıllarda bir ilde, bir genç kız bir genci sevdi diye babası ve kardeşleri tarafından tarlada kesildi. Kadın istemiyorsa bir evliliği sürdürmek zorunda değildir. Ailesinin istediği birisi ile evlenmek zorunda değildir. Kadının parası, kazanımları, zenginliği kendisine aittir. Sevgilisine vermek zorunda değildir. Hiç kimse emeklerini kimseye vermek zorunda değildir isterse verir.

Kadın-erkek herkesin kendine yaklaşan insanlar konusunda dikkatli olması ve hayır demeyi bilmesi gerekir.

Kadına şiddet neden uygulanıyor?

*Kadın, erkekle kıyaslandığında fiziksel olarak güçsüzdür.

*Kadın sorunlarını konuşarak ve tartışarak çözmeye çalışır, erkeğe karşı fiziksel şiddete baş vurmaz. Baş vuran da vardır. Benim ablam sayılacak olan bir dostumla yıllar önce şiddeti konuşuyorduk. Karı-koca kısa boylu ve kadın güçlü kuvvetli görünen, dost canlısı, çok kitap okuyan, çağdaş modern bir ailedeydi. Şöyle dedi ‘Biz Nihat ile üniversitede nişanlanmıştık. Nihat bana bir tokat attı. Canım çok yanmıştı, bir hızla döndüm ve Nihat’a bir tokat attım. Nihat yere yıkıldı ve bir daha bana el kaldırmadı’ dedi.

Ailenin ve toplumun yetiştirdiği şiddete meyilli insanlar vardır. Şiddete meyil, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile daha çok körüklenir, daha çok sinirli ve şüpheci olurlar.

* Bazen erkekler gerek babalarından annesine, gerek kendisine karşı şiddeti görerek büyümüştür. Büyüdükçe psikolojik çatışmaları artar. Bazen de annesinin intikamını almak ister. Karısına şiddet uygulayarak kendi düşüncesince ‘benim annemin ne suçu vardı dayak yiyecek, sen de yiyeceksin’ demiştir.

* Kadın, kendisi şiddet gördü ise aynısını oğlunun gelinine yapmasını istemektedir. Şiddet görüp bunu gelinine asla yapılmasını istemeyenlerde vardır.

* Bence; şiddet öğreniliyor. Yaşadığım yerlerde, gözlemlediğim kadarıyla göçmenlerde , Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ve bazı etnik gruplarda kadına şiddet yok denilecek kadar az. Burada muhteşem bir hoşgörü hakim. Güzel-çirkin, becerikli-beceriksiz her kadın eşi ve eşinin ailesi tarafından saygı görüyor. Olumlu özelliklere sahipse daha bir kadri kıymeti biliniyor. Peki; bu toplumlarda yok mu alkol, uyuşturucu kullanan , şiddete meyilli insan? Her toplumda bu özelliklere sahip insanlar bulunur. Toplum; erkeğin ilgisizliğini ve uyguladığı şiddeti dışlıyor. Eski zamanlarda kadına şiddet daha fazladır. Maksim Gorki’nin bir romanında yazıyor. Bir erkek karısını sürekli dövermiş. Babası engel olduğu için geceleri dövermiş ve sonunda kadın ölmüş. Kuşkusuz o zamanlar o toplumda yaygındı ki Maksim Gorki yazmıştır.

Benim çocukluğumda ege bölgesinin köylerinde şiddet yaygındı. Kızlar çok küçük yaşta evlenir. Ona güzel elbiseler alınırdı. Düğün ertesi günü gelinliğini giyer ,çocuklara gelin başı süslemesinde kullanıla parlak tel dağıtırdı. Buna çırgan denirdi. Ben çırgan almaya giderdim. Düğün öncesi ve sonrası geline çok değer verilirdi. Bir müddet sonra evde kavga başlar, bazıları annesinin evine küser gelirdi. Bu, köyde adeta bir kural gibiydi. Ben çocukken evlenenleri beklerdim, ne zaman küsüp gelecek diye. Kadınların büyük çoğunluğu şiddet görüyordu. Beni şaşırtan beceriksiz, konuşurken iki kelimeyi bir araya getiremeyen, karıncayı incitmekten korkan, gerçekte asla şiddet eğilimi olmayanlar , çalışkan, becerikli ve kendinden güçlü kadına şiddet uyguluyordu. Öyle kadına tekme atışları vardı ki kurgulanmış oyun gibiydi. Bunu erkeğe çevresi yaptırıyordu.

Ege bölgesinin evlerinin önünde üstü kapalı yanları açık adına hayat denilen, serin olan bir yapı bulunur. Aile orada tütün işi yapar, çay içer ve yemek yer. Birgün karşılaştığım bir olayda, annesinin kışkırtması ile adam, kusursuz, çalışkan temiz ve çocuklarına çok iyi bakan karısını içeriye götürdü ve içeride dayak attı. Kadın içeriye giderken ne olacağını biliyordu. Sonra ağlayarak çıktı geldi. Kadına bu çaresizliği yaşatan toplumdur.

Toplum şiddeti, kadına saygısızlığı dışlasa ve boşanan kadına toplumda bir yer verse, bunlar yaşanmazdı. Bu olayı müsvedde olarak bile yazarken hep duygulandım. Yaşanmış çok daha kötü olaylar var, insanları üzmek istemiyorum.

Toplumumuzda artık sevindirici olan; kadının köylerde ve şehirlerde eskisi kadar şiddet görmeye sessiz kalmaması… Eskiden kol kırılır yel içinde kalırdı, artık böyle değil! Bunda televizyon ,sosyal medya ve kadının çalışma hayatına katılmasının etkisi büyüktür. Şiddete meyilli, psikopat ve vicdan duygularından yoksun kişiler belki halen kadına şiddet uygulamaya devam ediyor olabilirler.

Artık bizim toplumumuzda kadın hakimiyeti bir parçada oluşmuştur. Yaşlı anne-babalara köyde ve şehirde olsun kızlar bakmaktadır. Orta yaşlı anne-babalar kendisi ile daha çok kızının ilgilendiğini ve keşke bir kızım daha olsaydı diye, dile getirmektedir.

Daha önce görev yaptığım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde toplumda kadın hakimiyeti vardır. Evlenen gençler, ekonomileri düzelinceye kadar ailesiyle oturmaktadır. Anne-baba kızı ve damadı ile oturuyor. Kadın eşini annesinin babasının evine götürmüş orada yaşamaktadırlar. Orada erkek karısına danışmadan hiçbir şey yapmaz ve ‘ben bir patrona danışayım’ der. Şiddete uğrayan kadınların kimisi kocasını saplantılı bir şekilde sevdiği için( psikolojik durumu bozuk kişi ,kadının özgüvenini zedeleyerek hastalıklı bir sevgi oluşturmuş olabilir), kimisi ailesi boşanmasını istemediği için, korktuğu için, çocukları için, toplumun kendisini dışlayacağını düşündüğü için, bazıları da eşini değiştireceğini umut eder. Ailesi durumu görür nerdeyse kızlarını kucaklayıp götürmek ister. Bu şiddet uygulayan kişiler rahatlıkla yalan söyleyip, toplumu kandırabilirler.

Toplum şiddet gören kişiyi anlamalı destek vermeli ve cesaretlendirmelidir. Şiddetin hiçbir gerekçesi yoktur ‘bana karşı geldi, diklendi’ şiddetin mazereti olamaz. Bazen psikolojik şiddet o kadar fazla olur ki, kadın o kadar ruhsal acı duyar ki, göreceği fiziksel acı umurunda mı olur zannediyorsunuz?

Ben yeğenlerime ; ‘ Sevdiğiniz kızla evleneceksiniz, ona saygı göstereceksiniz, özgüveni zedelenmiş, yetenekleri becerileri aşağılanmış bir kadından sizin kuracağınız ailenize ve size hiçbir hayır gelmez’ derim. Şiddete uğrayan kadın, hak ettiği ilgiyi görememeyi saplantı haline getirme ve bunları başkalarına anlatma dışında hiçbir şey yapamaz. Kadının yetileri yok edilmiştir.

Ben; ailede, kadının baş tacı yapılan bir göçmenle evliyim. Güzel-çirkin, zengin-fakir, becerikli-beceriksiz bütün kadınlara saygı gösterilir. İyi olanlar çok daha takdir görür. Bir kişiye zarar verecek fiziksel güce de sahiptir ama ben hiç eşimden fiziksel yada psikolojik şiddet görmedim. Ailesine beni koşulsuz şartsız kabul ettirdi. Bana iş olmasın diye küçük balıkları bile temizlettirerek eve getirir. Beslenmemi ihmal ettiğimi söyler akşamdan bana okulda yemem için köfte ekmek hazırlar. Yağışlı günlerde, sınav görevim varsa ikiyüz metre ilerideki okulun kapısına kadar bırakır, karşı çıkmama rağmen. İşte bunlar sevginin bir başka dilidir.

Aslında bunları benim için değil, kendisi için yapmaktadır. Bilir ki bana gelecek zarar kendisine gelecektir ve bilir ki beni mutlu edecek her şey onu da mutlu edecektir…

Hatice SAĞLAM ÖZDEMİR(06.03.2021)

 
[quote bgcolor=”#ededc0″] haticesaglamozdemir.com  [/quote]
 
 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Kadına Yapılan Şiddet, Aileye ve Topluma Yapılır…