Dün Kavala sokaklarında eğlence vardı. Tüm esnaf ızgaralarını sokağa çıkarmış, etini alıp pişiriyor. Tüm şehirden müzik sesleri geliyor. Esnaf pişirdiği etleri yoldan gelip, geçen herkese ikram ediyordu. Yanında alkollü veya alkolsüz içki de bedava. Kurban kesmemişlerdi. Kasaba gidip, hayvanın en güzel yerlerini hazırlatıp, ikram olarak sunuyorlardı. Ben de onlarla yedim, içtim. Sohbet ettim. Dinimi falan soran da olmadı. Sadece nereden geldiğimi sordular. Halk olayı kanıksamış, kimse ızgaraların başına yumulmuyordu. Etlere saldıran, birbirini ezen yoktu. Başkasının önüne geçmeye çalışan da yoktu. İkramdan bir parça alan, teşekkür edip, ızgaranın başından ayrılıyordu. Sakın beni Yunan hayranlığı ile suçlamayın. Ben her iki ülkede gördüklerimi yazıyorum. Karnı aç olan, sakince yaklaşıp, yemek istediğini belirtiyordu. İkramı yapanlar, gelenlerin, pişirdiklerini yediğini görünce,
; mutlu oluyordu. Eti tükenen yeniden et alıyordu. Sokaklar gün boyu et ızgaraları ile doldurulmuştu. Bu Yunanistan’da dini bir adettir. Düşündüm bizim ülkede esnaf böyle bir ikram yapsa; sonuç ne olurdu? Hepimiz biliyoruz ki; polis bile talanı engelleyemezdi. Ama dini günlerin öncesinde fırsatçı mümin esnafımız sebep yokken sadece zam yapar. Esnafın bakış açısı ile siyasi iktidarın bakış açısı asla değişmez. Her ikisi de halkı yolunacak kaz gibi görür. Burasu da fakir ülke. Yeni yıl geldi. Ama hiç bir şeye zam gelmedi. Peki gelseydi ne olurdu? Buranın halkı bizim halka benzemez. Sokaklara dökülür. Hükümeti protesto ederdi. 35 yıldır sürekli gider gelirim. Buradaki fiyat artışları çok önemli sebeplere dayanır. Çünkü halk; hayatı ile oynayan iktidarı bir yıl sürmeden indirmektedir. Otoban gişelerinin fiyatını, zeytinyağının fiyatını ezbere bilirim. 20 yıldır hiç değişmedi. Şimdi bize “barbar” denilince niçin kızıyorsunuz?
Erdal Bıçakcı yazıyor