Çeşitli programlara katılmak üzere Ordu’ya gelen Kılıçdaroğlu, Boztepe’deki bir otelde STK temsilcileri ve muhtarlarla bir araya geldi.
Çeşitli programlara katılmak üzere Ordu’ya gelen Kılıçdaroğlu, Boztepe’deki bir otelde STK temsilcileri ve muhtarlarla bir araya geldi ve şu başlıklar altında konuştu;
“Ülkenin yarısı terörist, yarısı vatansever.”
Kılıçdaroğlu, herkesin oyuna talip olduklarını belirterek “Çünkü toplumu ötekileştirirseniz, toplumun bir kesimini dost, bir kesimini düşman olarak görürseniz bu doğru değil. Bugün geldiğimiz nokta maalesef bu. Ülkenin yarısı terörist, yarısı vatansever. Nasıl oluyor bu? Böyle bir şey yok. Bu ülkede kim bayrağını seviyorsa, vatanını seviyorsa, insanını seviyorsa benim başımın üstünde yeri vardır. Hangi partiye oy verirse versin. Sonuçta demokrasidir.” diye konuştu. Devamında “Şu soru aklınıza gelebilir. Genel Başkan neden muhtarlarla, neden sivil toplum örgütlerinin saygıdeğer başkanlarıyla özel bir toplantı yapmak ister? Nedeni şu; Sizler toplumun kanaat önderisiniz. Kanaat önderi olmak kolay bir şey değildir. Her bir kanaat önderinin bu toplum için bir sorumluluğu vardır çünkü beraber huzur içerisinde yaşayacağız. Ayrıştırmak değil toplumu birleştirmek, topluma huzur eksenli bir hayat tarzı sunmak. Kavgayı değil barışı engel kılmak. Onun için Sivil Toplum Örgütleri’nin yöneticilerinin, meslek odaları ve muhtarların bu bağlamda sorumlukları var.”
“84 milyon insan hep beraber bir avuç insana çalışıyoruz.”
Asıl sorunumuz memleketin yönetimi. Türkiye düşündüğünüzden zengin bir ülke. 2018’de yeni bir sisteme geçtik. Bu sistem kimin için çalışıyor? Kimlere çalışıyor? Bunun sorgulanması lazım. 84 milyon insan hep beraber bir avuç insana çalışıyoruz. Milyar dolarlık ihale yapıyorsunuz. Çağırıyorsunuz dostunuzu, partinize yardım edeni ‘Sana bu ihaleyi verdim’ diyorsun. Adrese teslim iş yapıyorsun. Adam ‘param yok’ diyor. ‘Git dışardan borç al ben garanti olacağım’ diyor. Bir de dolar ve euro bazında gelir garantisi veriyorsun. ABD’deki enflasyonu da bu milletin sırtına yıkıyorlar.
İktidar değişir birisi gelir bizden hesap sorar diye yetkili mahkemeleri İngiliz mahkemeleri yapıyorlar. Bunların hepsi sözleşmelerde var. Söz veriyorum bu haksızlığı ve adaletsizliği ben çözmezsem, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin burnundan fitil fitil getirmezsem ben niye siyaset yapıyorum, getireceğim.” dedi.
“Liyakat olmazsa adalet olmaz.”
Devlette liyakat nedir? Devlette memur olmak için KPSS’ye gireceksiniz, kazanacaksınız, memur olarak atanacaksınız, belli süre stajınız olacak. Sonra şef olmak için 7-8 yıl memuriyet yapacaksınız. Şeflik sınavına gireceksiniz en düşük kademe şef olacaksınız. Bakan olmak için iki şeye ihtiyaç var. İlkokul diploması ve iyi hal kağıdı o kadar. O yüzden siyaset ile devlet yönetimi ayrıdır. Partiler devleti yönetmek üzere gelirler, devlet olmak için değil. Yetkiyi halktan alırlar. Liyakat olmazsa adalet olmaz. Güreşçinin banka yönetiminde ne işi var? Arkeologun Merkez Bankası’nda ne işi var? Bir kişi çıkıp ‘her şeyi biliyorum’ derse bilin ki hiçbir şey bilmez.
“Fındık sorunu ben bildim bileli var, bir türlü çözülmüyor”
Bir siyasal partinin 17 yıldır iktidarda olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Özellikle geçmiş seçimlerde AK Parti’ye oy vermiş kardeşlerime seslenmek isterim. 17 yıl omuzunda taşıdın. 17 yıldır ne istediysen verdin. 17 yılda Allah’a aşkına bu fındık sorunu çözülmez mi? Bir yılda çözülecek olaydır, altı ayda çözülecek olaydır. 17 yıldır niye çözmüyorlar? Yakında fındık ithal ederlerse hiç şaşmayın.” görüşünü dile getirdi. “Akılınıza hiç gelir miydi nohut, mercimek ithal etmek? Aklınıza gelir miydi bu memleket bir gün soğan ithal edecek, 200 bin ton sıfır gümrüksüz patates ithal edecek? Bademin yüzde 96’sı ithal ediliyor. Bir devlet planlama ile yönetilir. Devlet liyakat ve adaletle yönetilir. Fındık sorunu ben bildim bileli var, bir türlü çözülmüyor. Çözmüyorlar. Fındık üreticileri de sorununu çözmeyen iktidara sahip çıkıyor. Ağustos ayında fındığı topluyorsunuz, ağustosun sonunda eylülde de satıyorsunuz. Ekimin de sonunda fındık fiyatları açıklanıyor. Zaten vatandaş fındığını sattı. Düşünerek sandığa gitme zamanı.”
Kılıçdaroğlu, şimdi sıranın silah fabrikalarını satmaya geldiğini savunarak şunları kaydetti:
“Hepsini sattılar, bir şey kalmadı. Silah fabrikası. O fırtına obüslerinin yapıldığı fabrika. Bugün ki değeri 20 milyar dolar. Dünyada tank üreten 5 fabrikadan birisi. Yapılan bütün incelemelerde de en başarılı görülen fabrikalardan birisi. ‘Bu fabrikayı Katar ordusuna neden peşkeş çekiyorsun?’ dedim. Milliyetçi arkadaşlara ve ülkücü arkadaşlara da sesleniyorum. Bizi terörist olarak suçluyorlar. Her türlü suçlamayı yapıyorlar. Ama bu ülkenin silah fabrikalarını savunmak sadece bana mı kalacak? Niye diğerleri de savunmuyor? Şimdi ben sormak istiyorum. Vatansever ben miyim, sen misin kardeşim? Milliyetçi ben miyim, sen misin? Ülkücü ben miyim, sen misin? Ben bu ülkenin taşına toprağa kurban olurum. Ben bu ülke için her türlü fedakarlıkta bulunurum. O fabrikada imalatın nasıl yapıldığını kimse bilmez. Hiçbir yabancı devlet bilmez. Bir ülkenin silah fabrikası o ülkenin namusudur ve onurudur. Sen Suriyelilere 35 milyar dolar buluyorsun, 50 milyon dolar para yok. Niçin? Katar ordusuna veriyorum ben bunu. Bunun adı açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ihanettir. O sözleşmeyi iptal et. Vallahi billahi 50 milyon doları ben sana bulacağım. Katar sözleşmesini iptal et, 50 milyon doları bir hafta içerisinde bulmazsam ben siyaseti bırakacağım.”
“İki elim iki yakanızda olur.”
Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 2019 yılında 21. yüzyılda planın olmadığını ileri sürdü. Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını da bildiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, “O derdin çözülmesi için İYİ Parti ile birlikte kanun teklifi verdik. AK Partili ve MHP’li milletvekillerin oylarıyla reddedildi. Benim şimdi şimdi sizden isteğim, bir tane EYT’li gider de onlara oy verirse benim iki elim iki yakanızda olur. Bunu da gayet net ve açık söylüyorum.” şeklinde konuştu.
“BU MEMLEKETE 6 AYDA NEFES ALDIRIRIZ”
“Bu memlekete 6 ayda nefes aldırırız. Her şeyimiz var. Birikimli insanlar bir köşeye atılmış. Fiyat istikrarı diyoruz. Fiyat istikrarından Merkez Bankası sorumlu. Merkez Bankası Başkanı ne yapıyor? ‘Faizi düşüreceğiz’ diyorlar. Tam tersi. Beylerin ne yaptığını biz çok iyi biliyoruz. Birisi ‘Fiyatlar düşecek’ diyorsa bilin ki zam gelecek. ‘Enflasyon düşecek’ diyorsa bilin ki yükseliyor. ‘Faiz düşecek’ bilin ki artacak. Çünkü yönetemiyorlar.”sözleriyle bitirdi.
(Basın yayın, ajanslar)