Bugün ırkçılık konusunu işleyen YEŞİL REHBER adlı bir film izledim.
Çok keyifliydi. Filmden aldığım tek bir cümle oldu; “dünya ilk adımı atmaktan korkan, yalnız korkaklarla dolu”. Çok güzel bir cümle.
Geçmişinizi şöyle bir düşünün; kırıldığımız, kızdığımız, Tepki koyup uzaklaştığımız o kadar çok arkadaşımız, dostumuz, kardeşimiz, ailemiz veya bir sevgilimiz mutlaka vardır.
Sadece gurur, kibir, “acaba ne der”, “ilk adamı o atsın” diye kendimizi frenleriz. Aslında aramaya korkarız. Yanlız kaldığımız çok sıkıldığımız ve keşke yanımda olsa dediğiniz kimse yok mu? Benim var. İçimizde ilişki arsuzu olsa bile; o ilk adımı atmaktan korkarız.
Aslında hayat çok kısa. Günler su gibi akıp gidiyor. Bu yüzden bir çok insan yalnız yaşıyor. Bazıları da yanlız başına beklerken ölüyor. Belki böyle bir sorununuz yoktur. Sözüm olanlara değil.
Ben yanlızlara sesleniyorum.
Çünkü ben de bazen yalnızım.
Bırakın korkaklığı ve kibiri. Vakit geçirmeden kimi seviyorsanız, kaybolup gitmeden arayın onu.
Ve doya doya sarılın.
Önemli değil, haklı siz de olabilirsiniz.
Bunu kafaya takmayın.
En büyük acı sevgisizlik ve yalnızlıktır.
Erdal Bıçakcı yazıyor
KULAĞA KÜPELİK:
“Kur’an ile dalga geçen elçi yapıldı. Provake “Mekke afişi astılar” diye 150 öğrenci içeri atıldı!”