Türk halkı önce pastırmasını, sucuğunu, daha sonra da etini kaybetti. Sonra çaresizlikten ucuz balık ve tavuğa yöneldi.
Balık ve tavuk fiyatları da uçunca; onları da terk etmek zorunda kaldı. Orta sınıf sebze, bakliyat ve meyve ile idare etmeye başlarken; beklenen ekonomik krizle beraber onları da sofralarında göremez oldu.
Bu arada yoksul ve mutlu kesim A Haberin narkoz etkisi ile sosyal yardımlarla sürünüyordu.
Ama onlar hep umut içindeydi.
Hiç bir zaman şikayetçi olmazlar.
Kaderlerine iman ederler.
Şimdi halkımızın sofrasında sadece karbonhidrat kaldı.
Yani makarna ve ekmek vs.
Bu gidişle yakında onları da bulamayacaklar gibi geliyor bana.
Karbonhidratla beslenen toplumlar sömürge toplumlardır.
Batılı gelişmiş sömürgeci toplumlar Afrika ve diğer fakir ülkelerin doğal kaynakları sömürüp, aptallaştıran ekmeği onlara öğretmiştir. Sürekli karbonhidratla beslenen bu toplumlar aptallaşmışlardır. Aptallar sürünmeye mahkumdur. Ülkenizin de ana besin kaynağı artık ekmek ve karbonhidarat olmuştur.
Tedavi edilemez bir topluma dönüştük.
Bu insanlar niçin böyle?
Nasıl düşünemiyorlar, uyanamıyorlar demeyin.
Geri dönüş artık çok zor.
Her sabah Tv kanallarında programlarında çok bilmiş doktorlarımız halkın gerçeklerinden uzak diyet önerileri yapmaktadır.
Halkın büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında yaşamaktayken; bu diyet önerileri komedi programları gibidir. Bence onlar sadece halkın yüzde beşine hitap etmektedir.
İşin tuhafı mutfağında hiç bir şey olmayanların bu programları her gün düzenli izlemesidir.
Orada önerilen yiyeceklerden evlerinde pek azının olduğuna eminim.
Pandemi dolayısı ile dünya gıda fiyatları artmaktadır.
Öte yandan ülkede üretim bitmiştir.
Ekmeğin hammadesini bile artık yurt dışından alıyoruz.
Bu gidişle kuru ekmeğe muhtaç bir duruma geleceğimiz uzak değildir.
Erdal Bıçakcı yazıyor