Ortaokul sıralarındayken, “Tarih
Dersine” olan ilgim ve sınıfta,
en başarılı üç kişi arasında yer almam
sebebiyle, arkadaşlarımın da bana
Tarihin babası olarak anılan
Yunanlı bilgin “Herodot” diye
takılmalarından olacak herhalde,
(3 ciltlik) “Enver Paşa,,.”
(3 ciltlik) “Tek Adam…”
Akabinde “Menderes’in Dramı…”
“Suyu Arayan Adam…”
ve şu anda da, yine 3 ciltlik
“İkinci Adam…” kitaplarını
okuduğumda, bu gün ile örtüşen
o kadar olay ve anektod yakaladım ki…
*
Ve gördüm ki, tarih, maalesef
ibret alınmadığı içindir ki,
sanki tekerrür ediyordu…
*
Nedense, liderler ve o liderlerin
karakteristik özellikleri, devletlerin,
ulusların, kaderini belirliyor…
Verilen kararlar sonrası, bir
bakıyorsun, 600 yıllık imparatorluklar
batıyor, bir bakıyorsun, yepyeni
tap taze Cumhuriyetler doğuyordu…
*
Maalesef, doğanda da, batanda da
O “Tek Adam” faktörü en birinci
husus oluyordu…
*
Ben de, bu yazımda, sizlere
Osmanlı ve devamı olan
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde
müspet ve menfi yönleriyle,
birbirleriyle benzerlik taşıyan üç
tarihi kişiliği, öne çıkaracağım…
*
Bunlardan birincisi, Balkanlarda
aleyhimize giden savaşı, Bulgar,
Makedon, Arnavut ve Rum
çetelerini, yerle bir ederek,
kaybedilmekte olan Balkan Harbini,
lehimize çeviren ve Hürriyet Kahramanı
unvanını alan, bu sebeple ailelerin
çocuklarına ismini vermekte
yarış eden ENVER PAŞA’dır…
Padişah Abdülmecid’in torunu
Naciye Sultan’la evlenerek, başlayan
yükselişi, 24 yaşında Yüzbaşı,
25 yaşında Binbaşı,31 yaşında da
General ve bundan kısa bir süre
sonra da, Harbiye Nazırı rütbelerini
alması ve dağınık, bitik bir orduyu
ayağa kaldırmasıyla, müthiş
bir güç olmuştu Enver Paşa…
*
Ve, işte, bundan sonra
“Güç Zehirlenmesi” hastalığına yakalanan
diktatörler gibi, ego sahibi olmanın yanı sıra,
akıl almaz (Alman hayranlığı
sebebiyle, sonradan, Yavuz ve Midilli
isimlerini alan Alman zırhlılarının
Rusya’yı bombalamaları sonucu ve
bu emri veren kişi olarak Enver Paşa,
“600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun”
yıkılmasının en büyük sebebi oluyordu…
*
Türki Cumhuriyetlerinden, Hindistan’a
kadar genişleme arzusu, ve
90 bin vatan evladının SARIKAMIŞ’ta
göz göre göre, donarak, şehit olması
sebebiyle, ÜLKE’yi terk ediyor ve
sonrasında da, yabancı topraklarda
vefat ediyordu, bu bir zamanların
çok başarılı, vatansever Osmanlı Paşası…
* * *
27 yıllık Tek Parti, Tek Lider, Milli Şef
idaresinde yıpranmış, yorgun CHP
iktidarından sonra “Yeter…Söz Milletindir”
anlayışıyla, Türk Halkının özlemi olan
rahatlık zenginlik ve baskılardan uzak
bir yönetim vaadiyle iktidara gelen DP
ve onun lideri ADNAN MENDERES de
Türk Halkı için umut olmuştu…
*
1950-54 seçim zaferlerinden sonra,
rehavete, kibre, sonrasında da, diktatörlüğe varan uygulamalarıyla
tıpkı Enver Paşa gibi yoldan çıkıyor
*6-7 Eylül tarihlerinde, azınlıklara
karşı talan, yağma, cinayetler…
*Üniversite baskınları ve polisin silah
kullanması ile Ali İhsan Kalmaz isimli
öğrencinin öldürülmesi,..
*Kırşehir vilayetinin oy vermemesi
sebebiyle ilçe yapılması…
*Basın mensuplarının ve Hüseyin Cahit
gibi bir yazarın 80 nci yılını ceza evinde
geçirmesi…
*Örtülü ödenekteki paraları
zimmetine geçirmesi…
*Ayhan Aydan ve Suzan Sözen gibi
kadınlarla yasak aşk ve bebek davaları…
*Tahkikat komisyonlarıyla kurulan baskıcı
rejim sebebiyle maalesef o istenmeyen
sona doğru hızla yol alıyordu…
*
Bugüne geldiğimizde ise,
Ecevit başkanlığındaki hükümetin
beceriksizliği sonucu çıkan kaos ile
bir umut olmuştu Türk Halkının
gönlünde AKEPE ve onun lideri
RECEP TAYYİP ERDOĞAN…
*
Oysa…
Ne kadar da güzel başlamıştı.
Bütün ekonomik eksi göstergeler
yerli yerine oturmuş ülke
istikrara kavuşmuştu…
*
Halkın büyük kesimin umudu olan
AKEPEnin, dinin siyasallaştırması ile
*Uc veren “Fetö Belası” patlamış…
*PKK terörü seçim malzemesi
olarak kullanılmak istenmiş
*17-25 deki para kasaları,
Bakan’ın kolundaki 700 bin liralık kol saati,
ayakkabı kutuları içerisindeki
dolarlar mahkemeler baskı altında
tutularak aklanarak paklanmış…
*Man Adaları, Gemicikler, orta yerde
durmakta…
*Kaybedilen büyük şehir
Belediyelerinde, bir ve beraber olmamız
gereken bu kritik dönemlerde dahi
uzlaşmaz siyasi yapısıyla tıpkı
Enver Paşa ve DP lideri Adnan
Menderes’in zafer sarhoşlukları sebebiyle
uzlaşmazlıkları ve diktatörlüğe giden
yol gibi, AKEPE de, yaşattığı uzlaşmaz
tavrı ve kurucu değerlere gösterdiği
“İki ayyaş” gibi yakıştırmalarla hakarete
varan ve en son da 23 Nisan gibi
Türk Ulusunun bir ve beraber olduğu
değerine, ne, Birinci Meclis Binasındaki,
ne, TBMM, ne de, Anıtkabir’de törenlere
katılmaması ile Cumhuriyet değerlerine
sıkı sıkıya bağlı Türk Ulusunu üzmüş
hatta kahretmişti…Neden katılmamıştı..?
Bir açıklama da yapılmamıştı…
*
Ve Ülkem Koronalı şu üzgün ve yorgun
günlerinde bir de böyle sapmalarla
bayağı rahatsız olmuştu ve soruyordu
NEDEN..?
*
Temennim odur ki ; Türk Halkı, bundan böyle yaşadığı yüz yıllık demokrasi tecrübelerden sonra, lider ve iktidar değişikliklerini, ne Enver Paşa, ne de Adnan Menderes gibi sonlarla değil, sandıkta göstereceği sağ duyulu kutsal tercihiyle belirleyecektir…
Muzaffer Tatlı yazıyor