Dünya siyasetini, hem okurum, hem de takip ederim. Evimde dört adet dünyanın büyük bölümünü kapsayan uydu antenimle değişik ülke haberlerini izlerim. Arada da bizimkilere bakarım.
Bizim siyasilerle gelişmiş ülke siyasilerini mukayese edersek; aralarında hiç bir benzerlik olmadığını görürüz.
Ülkemizde kasaba politikacılarından muhtarlara kadar, bağırarak konuşma hastalığı yaygındır.
İktidar veya muhalefet olsun hiç bir farkları yoktur.
Yüksek, sert bir ses tonu ile insanın kulaklarını ve ruh sağlığını rahatsız eden bir konuşma biçimi kullanır bizim büyük siyasiler.
Oysa batı seçimlerinde lider veya diğer siyasiler tartışma programları hariç son derece sakindir. Bizim siyasiler, agresif, diğer parti ve liderini suçlayıcı söylemleri kulakları tırmalarcasına yüksek sesle adeta Hitler gibi bağırarak anlatırlar.
Tüm insanları rahatsız eden bir yöntem.
Benzerlerini sadece faşist diktatörlüklerde görebilirsiniz.
Konuşmaların içeriği günlük boş şeylerdir. Temsil ettikleri düşüncelerle son derece uyumsuz konuşmalar yaparlar.
“Sosyal demokratım” diyen; en gerici fikirleri savunur.
“Muhafazakarım” diyen ülkenin tüm değerlerini yok eder.
“Milliyetçiyim” diyen ümmetçiliği savunur.
Hemen hemen hepsinin bir davası vardır. Ama bu dava halk tarafından bilinmez. Bitmeyen davalardır bunlar.
Ama ülke ekonomisi bu dava mücadelesi içinde bitirilmiştir.
Peki niçin bağırarak konuşur bu siyasiler? Bilgi ve çağa uygun olmadıkları için.
Bunu size şöyle açıklayayım; “malı değerli olan satıcı bağırmaz, değersiz olanlar bağırır”. Yani domates ve hamsi satan bağırır.
Ama altın ve pırlanta satan bağırmaz.
Yani bizim siyasilerin konuşma şekli ile salı pazarındaki esnafın satış şekli bire bir aynıdır. Pazarda sebze ve ucuz eşyalar satılır. Siz bağırarak satış yapan kuyumcuya rastladınız mı? Ben görmedim.
Bizim siyasiler genelde yeterli eğitim ve sosyalleşmeyi yaşamamış kişilerden oluşmaktadır Kısacası bu siyasi anlayıştan kurtulmadan ülkeye huzur gelmeyecek, stres, kin ve düşmanlıklar artarak sürecektir. Bunlardan sebep bir millet olma özelliğimizi kaybedeceğiz.
Bize Atatürk gibi bilgili, entelektüel aynı zamanda bir öğretmen gibi konuşmasını bilen liderler gerekiyor.
Yakın tarihimize bakınca bu kalitede bir tek Bülent Ecevit’i görüyorum.
Devleti ve ülkeyi temsil etmeye soyunmuş kişiler; çok özel küçük yaşta seçerek eğitililen çocuklardan yapılmalıdır.
Yoksa daha çok dinleriz “bayrak, ezan” masallarını.
Erdal Bıçakcı yazıyor