Niçin yaşıyoruz?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aslında bu soruyu Türk insanına; “dünyaya niçin geldin” diye sormalıyız. Bir çoğumuz yanıt olarak “mutlu olmak için” şeklinde yanıtlarız.
Peki mutluluk nedir?
Mutluluk; insanın tüm özlemlerine, sürekli olarak ulaşması duygusudur. Peki Türk insanı bunu başarabiliyor mu?
Bence başaramıyor!.
Yaşamdan keyif alan çok az bir kesim insanımız var.
İnanın bunun para ile de ilgisi yok değil. Ama para da fazla etken değil. Bu tamamen yetişme ortamı ve yaşam tarzı ile ilgili bir durum.
1987 de bir turla güney İspanya’da Costa Brava diye turistik bir yere gitmiştik. Her yer bar, disco, eğlence mekânı. Tüm Avrupa buraya akıyor. İspanyollar akşam yemeklerini saat 22.00 den sonra yerler. Ve şarap içmeyi çok severler. O dönem bizden daha geri durumdaydılar. Ama halkı inanılmaz mutlu idi. Herkes eğleniyordu. Merakımdan gidip DJ ye “sizin de durumunuz kötü. Ama sürekli eğleniyorsunuz. Hiç mi derdiniz yok” diye sormuştum. O da bana “biz İspanyollar akşama kadar çalışırız. İşten çıktıktan sonra, işi ve sorunları unutur, içip eğlenmeye başlarız” demişti. Yaklaşık 33 yıl önce.
Bu sözler adeta beni uykudan uyandırdı.
Çünkü bizim toplum kendi için yaşamıyordu. Sürekli gereksiz bir endişe içinde gelecekte ne olacak korkusu ile bugünü yaşayamıyorduk.
Bunu da sadece kendimiz için değil, çocuklarımız ve etrafımız için yapıyoruz. “Çocuklara daire alalım. Yazlık alalım. Arabayı değiştirelim. Para biriktirelim” diye düşünürken hayatımızı bitiriyoruz.
Hiç bir şeyin farkına varamadan yaşlanıyoruz.
Bırakın çocuklarımızın da hedefleri olsun.
Onlar da; kendi dünyalarını kendileri kursun. Bu düşünce ile onlar da size benzeyecek. Sizden kalanların yanında onlar da çocukları için çalışacaklar. Yani gelmeyen yarınlar için. “Çocukların evini de alıp, evlendireyim, bir de emekli olursam, ondan sonra yaşamaya başlayacağım. Hanımla gezeceğim”. Kusura bakmayın da o gün hiç gelmeyecek. Gelse bile götünüz, beliniz tutmayacak. İsteseniz de eğlenemeyeceksiniz. Bunun yanında önemli bir kesim de ahiret için yaşamı tercih ediyor.
Bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu düşünüyor. Yaratılmış bütün güzelliklerden ve duygulardan uzak bir yaşam tarzını benimsiyor.
Özetle, hayatınızı “gelecek endişesi” ile yok ediyorsunuz!.
Yaşamıyorsunuz!.
Bir insan hafta içi çalıştığı gibi her hafta sonu eğlenmeli. Bedeninde birikmiş stresi atabilmeli. Düğüne giden bir aile takı takar, evine kaçar. Müzik çalmış ilgilenmez. Çünkü ruhu ihtiyarlamıştır. Yapamaz. İstese de başaramaz. Çünkü o yaşta oynamak ayıptır, günahtır fikri artık beynine işlenmiştir.
O doğuştan bir ölüdür. Tek farkı cenaze namazı kılınmamış ölü.
Dünya’da yaygın bir söz vardır.
“Türkler valiz gibi gezer!”.
Yani ha valiz, ha bir Türk değişmez.
Gittiği yerin tarihini incelemez.
Okumaz.
Sanat tarihi bilmez.
Ruhsuzdur.
Komşu veya eş dosta nazire olsun diye gezer bir çoğu.
Bazıları gezdiği ülkenin haritadaki yerini bile bilmez.
Çok kötülüyorum sanmayın?.
Genelimiz böyledir.
Kendimiz için hiç bir şey yapmıyoruz. Tüm yaşantımızı geleceğe yönelik planlıyoruz. O geleceği de göremeden ölüp gidiyoruz.
Lütfen değiştirin kafalarınızı.
Yaşamın alternatifi yok.
Siz Yoksanız dünya da yok.
Kendinizi kafa olarak geliştirin ve değiştirin. Yaşadığınız gün mutlu olmaya bakın.
Yatağınızdan uyanamayabilirsiniz.
Erdal Bıçakcı yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Niçin yaşıyoruz?