Bundan 49 yıl önce Allende, Şili’ye başkan seçilmişti. Gençliğinde sıkı bir Sosyalist eylemciydi Allende.
Ülkesinde ‘yoksulların savunucusu’ diye çağrılıyordu. O’nun zaferi Şili işçi sınıfının devrim ateşiydi. öğrenciler, işçiler, ‘ötekiler’ arkasındaydılar. Kahramanları Che ve Lumumba idi.
Allende iktidarı sırasında yoksulluğu ve sömürüyü yok etmeye adamıştı kendisini. malikanelerin arazilerini yoksul çiftçilere dağıtmış; ücretleri artırmış, fiyatları dondurmuştu; sağlık ve eğitimi daha fazla erişilir kılmıştı. Başta çelik, kömür ve bakır sanayilerini ulusallaştırmıştı ki bu alanların kontrolleri yılda 80 milyon dolar kârı ülke dışına kaçıran amerikan şirketlerindeydi.
Bu, Amerikan kapitalizminin sabrını taşıran son damlaydı ve CİA eliyle 70 bin kamyonla ‘örgütlettirdikleri’ grevle nakliyatı felce uğrattılar. Aslında bugün Venezüella’da olduğu gibi gerçekte Allende hükümetinin ekonomi politikasını sabotaj etmeyi hedefleyen patronların bir lokavtıydı bu!
Sonunda askeri bir darbeyle devirdiler Allende’yi.
Allende faşist general Pinochet’nin tosuncuklarının eline düşmemek için, elinde Fidel Castro’nun hediye ettiği ve çenesinin altına dayayacağı tüfekle, “teslim olmayacağım! Bu tarihi dönemeçte, halka olan sadakatimin bedelini hayatımla ödeyeceğim… Onlar şimdilik güçlüler ve bize üstün gelecekler, ancak tarih bizimdir, tarihi toplumlar yapar!” biçimindeki ünlü radyo konuşmasını yaparken, uçaktan yağan bombalarla yıkılan sarayın enkazına gömüldü.
Aradan 36 yıl geçmişti ki, devrim ateşi Bolivya’ya da sıçramıştı. Halkların eşitliği, adaletli gelir dağılımı, eğitim, sağlık, barınma haklarının sağlanması için çabalayan ilk yerli devlet başkanı Evo Morales iktidara geldiği günden bu yana ülke bağımsızlığı adına birçok alanda kamulaştırma politikaları izlemişti. Kaynakları yoksullarla paylaşmayı planlamış; fakirliği % 65’ten 30’a geriletmişti. stratejik hidrokarbon şirketlerini kamulaştırmıştı. Yerli gelenekleri esas alan toprak anayasasıyla milyonlarca insanı sevindirmiş, çevre duyarlılığını artırmıştı. kamulaştırdığı şirketler arasındaki doğalgaz dağıtım şirketi ve yeraltı kaynakları Amerikan kontrolündeydi. Dünyadaki lityum rezervinin yüzde 60’ına sahip Bolivya’da, Almanya merkezli çokuluslu şirketin anlaşmasını durdurmuştu Morales. bu, Latin Amerika’daki standart ve sol çizgideki ülkeleri emperyal sistemin içine çekmek, kamulaştırılan alanları yeniden özelleştirip küresel şirketlere açmak, yoksullara yönelik programlara son vermek, karbon yataklarını sermayeye sunmak, halkları İMF anlaşmalarına mahkum etmek isteyen Amerika için çok fazlaydı. Bunun için, genelkurmay başkanının ses kayıtlarından da anlaşıldığı üzere ABD’nin kaosa ve kalkışmayı koordine etmeye yönelik entrikaları sonucunda, aynı anda Venezuela ve Nikaragua’yı da hedefe koyan Trump’ın tehditleriyle ve ordu-kilise eliyle geçen haftaki darbe örgütlendi.
İlk yerli başkan Morales “yerli halkımın hayatını tehlikeye atmamak ve daha güçlü dönmek için” ülkesini terk etti.
Ülke şu anda şeytana ruhlarını satmış faşistler ve darbeye direnen halklar arasında iç savaşa sürükleniyor. Morales’in Sosyalizm Hareketi Partisi’nin olmadığı meclis oturumunda senatörler meclisi başkan yardımcısı ırkçı faşist Jeanine Anez, ‘bu ülke yerlilere göre değil’ diyerek kendisini devlet başkanı ilan ediverdi. Bu arada lityum pili alıcısı çok uluslu Tesla şirketinin hisseleri zirvelere sıçradı!
Biz, Sosyalist İnternational grubu hala kişilerle uğraşıyoruz…
Zuhal Kayhan yazıyor