Sözün kısası…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Millet olarak 1800’lerden beri hak mücadelesi veriyoruz. Tanzimat dedik, Birinci, ikinci Meşrutiyet dedik çaba gösterdik. İğneyle kuyu kazdık. Bu çekişmeler içinde az daha vatanı kaybediyorduk. Vatan işgal edildi. Bir yiğit adam Mustafa Kemal çıktı, yedi düveline de yetti, padişahına da yetti, cemaatlerine de, işgalcilerle işbirliği yapan tarikatlarına da yetti. Hepsini temizledi, Cumhuriyet diye de bir rejim getirdi. Ey halkım dedi; bundan sonra Egemenlik Kayıtsız Şartsız sende. Gençliğine de; Cumhuriyeti biz kurduk, onu koruyup, kollayıp, yaşatacak olan da sizlersiniz dedi. Öğretmenlere, yeni nesil sizin eseriniz olacak dedi. Köylü de üretecek, milletin efendisi olacak dedi. Fabrikalar kurdu, yerli malları haftası düzenletti. Kapitülasyonları kaldırdı, kimseye muhtaç olmak yok, biz bize yeteriz dedi. Yobazlara, ajan yuvası yabancı okullara geçit yoktu. Dini, diyaneti, her türlü eğitimi millileştirdi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimine verdi. On yıl geçmeden yurdu, demir ağlarla, yollarla, fabrikalarla donattı…
Bu gün, bize daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha müreffeh bir hayat, Avrupa Birliği standartları vadeden 19 yıllık bir iktidarla 1876’ların ll. Abdülhamit dönemiyle yarış eder hale geldik. Gazeteciler, aydınlar, iktidarı eleştirenler içeride. Köylü, kendisine destek olması, sahip çıkması gereken ne kadar kurum varsa, hepsiyle icralık, kıtlık zamanlarının teröristleri. İşçi kesimi tamamen işverenlerin insafına bırakılmış, modern çağın köleleri. Memurlar huzursuz, yandaş sendikalarının, iktidar sahiplerinin tahakkümü altında. Emekliler yoksulluk sınırının çok altında sefalet hayatına mahkum. Bir ülke düşünün ki, çalışırken 1300 lira prim ödeyip de, emekliliğinde 1800 lira maaş alsın. On milyon işsiz, üniversite mezunları sokaklarda ve aldıkları kredileri ödeyemedikleri için devletiyle icralık. Yangın yerine dönen mutfaklar, açız diye bağıran insanlar…
1980 öncesinde ülkücü bir üniversite öğrencisi olarak komünizme karşı her gün mücadele verdik. Her gün sokak olaylarının ve çatışmaların içinde olduk ki, memlekete komünizm gelmesin diye…
Kapitalizm dünyayı öyle sardı ki, kapalı rejimler ve komünist sistemler nefes alamadı. 1990’larda kendiliğinden yıkıldı. Kanunlarımız önünde en büyük suçlardan biri komünist olmaktı. Yasal partisi ve teşkilatları yasak olduğu için hepsi illegaldi. Şimdi ülkeye bakıyorum, eğer önüne devletçilik ve komünist rejim seçeneği koyulsa 85 milyonun en az 20 milyonu derhal kabul eder. İnsanlar ev kiralarını, faturalarını ödeyemiyor, beslenme ihtiyaçlarını gideremiyor, en temel hakları olan, yaşama haklarından emin değiller. “ Devlet bana başımı sokacak bir yer göstersin, karnımı doyursun, ihtiyaçlarımı gidersin ben ona köle olayım” diyebilecek milyonlarca insan oluştu ülkemizde…
Kavgayla, tehditle, çatışmayla gelemeyen komünizm işte böyle gelir bir ülkeye…
Nasıl bu hale geldik?
Dört halife devrinden, Hz. Ali dönemi, ona karşı çıkan Muaviye ile çatışmalarla geçmiştir. Ali Küfe’de halife, Muaviye Şam’da onu devirmek isteyen bir vali. Bir gün Küfeli bir adam devesiyle Şam’a gelir. Şamlı bir adam, bu adamın erkek devesini, bu dişi deve benim diye almak ister. Adam, kardeşim görmüyor musun bu deve erkek, der. Bir tartışma, bir kavga başlar. Etrafa millet toplanır. İş kadıya derken Muaviye’nin huzuruna kadar gelir. Herkes miting gibi toplanmış, erkek deve orta yerde duruyor ve onun erkek olduğunu herkes görüyor. Muaviye topluluğa döner, Ey cemaat bu dişi deve Şamlı adamındır, değil mi? der. Topluluk hep bir ağızdan “ Evet bu dişi deve Şamlı adamındır” diye bağırır. Adam yalvar yakar anlatmaya çalışır, kurban olayım görmüyor musunuz bu deve erkek, dişi değil! Kiminmiş, der! Bu dişi deve Şamlınındııır. Adamın elinden bağırta bağırta deveyi alıp Şamlıya verirler. Muaviye adamı yanına çağırır. Bak der, ikimiz de bu devenin erkek olduğunu ve senin olduğunu biliyoruz. Ama neden mi yaptım der, git Ali’ye de ki; Muaviye’nin yanında erkekle dişi deveyi ayırt edemeyen ve o ne derse evet diyen 10 bin adamı var. Ayağını ona göre denk alsın!
Evet bu gün memleketimizin hali budur. Ülkemizde bu gün; hoca efendi muhteremdir deyince, muhterem, hain deyince hain diyen; Ergenekona savcı olup sonra kumpas diyen; sözleşme haktır deyip, sonra aile düzenini bozuyor diyen; mahkeme kalksın deyince kalksın diyen; kardeşim dediğine, düşman diyen; şehitlik bir lütuf, fakirlik imtihandır diyen biri ve onu tasdik eden bir topluluğu, ne derse el kaldıran mecliste 350 kişilik bir grubu var. Batan yok, çöken yok, her şey güllük, gülistanlık, ekonomi çok iyi. Kanalı da yaparız, uzaya da çıkarız. Hem de inadına yaparız.Yat, yat, kalk, kalk, yeme içme biat et…
Bu gruba soruyorum! Arkadaş sizin “ar” kabul ettiğiniz bir şey var mı? Sizde azcık beyin, azcık utanma yok mu? Ekonomistinden, askerine, savcısına kadar hiç kimsenin düşünmesine, akıl yürütmesine gerek yok. Gel, gel. Git, git. Sözün kısası hal-i pür melalimiz…
Necmettin Özgürsoy

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Sözün kısası…