‘İŞİD-HORASAN’ ABD’NİN BÖLGEDE YARATICI KAOS ÇIKARTMAK İÇİN KULLANDIĞI BİR MANİVELADIR.
ABD, önümüzdeki dönemde, daha doğrusu bugünden başlayarak, önümüzdeki on yıllık süreç içinde, hedefindeki ve büyük rekabet içindeki Çin ve Rusya’yı kuşatmak için, başta Afganistan merkezli olarak, İran, Pakistan, Türkiye, Azerbaycan, Rusya, Çin, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan. Tacikistan ve Özbekistan’a karşı ‘İŞİD-Horasan’ (CİA vekaletli) örgütü vasıtasıylan, aynen Suriye ve Irak’ta olduğu gibi ‘yaratıcı kaos’ çıkartmak ve sözde resmi olarak Afganistan’dan ayrıldığı tarih olan 30 Ağustos tarihinden bir kaç ay önceden itibaren, bölgede kendi çıkarlarını gütmek ve gerçekleştirmek amacıyla bir manivela olarak kullanmak için tedavüle sokmuştur.
Şu anda Afganistan’da. ABD’nin önümüzdeki stratejilerini icraa etmek için 13.000 Black Water unsuru, CİA operatif timleri, 10.000’nin üzerinde Afganlı olmayan ama yukarıda saydığımız ülke vatandaşlarıda olanlarinda dahil oldugu çok sayıda islamcı yabancı savaşçı tam techizatlı olarak bulunmaktadır.
ABD resmi olarak Afganistan’dan ‘giderken’ bıraktığı yaklaşık ‘80 milyar dolarlık’ çok modern ABD yapımı olan mühimmat ve silahları, 200 yakın uçak ve helikopterleri sadece Taliban’a bırakmış değildir.
Bunlar ABD tarafından, bölgede ABD’nin beslediği kullanışlı ve yaratıcı kaos çıkaracak olan ‘İŞİD – Horasan’ adlı terörist unsurlarada silahlar imha edilmeyerek yada götürülmeyerek ama gayri resmi bir biçimde sözde ortada bırakılan silahlar olarak bırakılmıştır ( esasında verilmiştir).
İŞİD-Horasan adlı bu ABD manivelası olan örgüt, bir porsiyon terör yemeği olarak zaten ABD için bölgede yaratıcı kaos çıkartacak ve ileride de ABD’ye yeniden bölgeye müdahale davetiyesi çıkaracak olan bir örgüt olarak son eylemleri le yeni bir manivela oldugunu gostermis ve yeni görevinede zaten Kabil Havaalanı çerçevesinde bombaları patlatarakta hızla başlamıştır.
Burada dikat cekilmesi gereken en önemli konu Kabil’de ki Havaalanı çevresindeki ABD kontrollü İŞİD-Horasan örgütünün terör eyleminde 13 ABD askerinin ölmesi olayıdır.
Bu olay başkaları için belki iz şaşırtılması anlamında zihinleri bulandırsa bile, emperyalist ABD için bu olay, ABD tarafından oynanan oyundaki ölen 13 ABD askerin, ABD için askerlerin bilmeden vatani görevlerini icraa etmeleri olarak görülür.
Evet hemde olay ABD yönetimi tarafından aynen böyle görünür.
Bu olay zamanı geldiğinde ve açıklandığında ve bir gün tam olarak tüm dünya kamuoyu tarafından bilindiğinde, ABD ‘ye ilişkin olarak kamuoyu tarafından yapılacak suçlamalar dolayısı ilede ya bu ABD ne kadar vicdansız bir devlet kendi askerine bile acımıyor şeklinde algılanılanabilecek olsada, bugünkü Kabil Havaalanındaki terör eyleminde ABD askerlerininde ölmesine göz yuman gerçek durum, kimse inanmaya çalışmasada gerçektende böyledir.
ABD girdiği tüm ülkelerde bunu yapmıştır.
Daha öncedende bilindiği gibi, ABD o kadar acımasız bir mantık ve aparata sahiptirki bu gibİ konularda kendi askerleri üzerinde bile, örnegin Irak’ta ki işgal sırasında ve sonrasında çeşitli kimyasal silahlarını bile denemiştir.
11 Eylül’ün, bir ABD ve İsrail projesi olduğu Fahrenheit 11/9 filminde ve bir çok belgeselde de ortaya çıktığı gibi, bu olayın daha öncedende ABD’nin Afganistan coğrafyasına müdahelesi ve bölgedeki rekabet edecek güçleri hedef almak için kendi yarattığı El Kaide aracılığı ile yapılan bir eylem olduğunu ve resmi rakamlara göre 2000’nin üzerinde kişinin terörle yıkılan İkiz Kule’lerde yaşamlarını yitirdiğinide düşünürsek, tüm bunların ABD yönetimi için bu tip olaylar büyük emperyalist fotoğrafta, insani olarak 11 Eylül’de ikiz kulelerde ölen 2000 kişi gibi, Kabil Havaalanında ki terör saldırısında ölen 13 askerin ölmeside hiç bir şey ifade etmemektedir. Bırakın insani olarak hiç bir şey ifade etmesini, ABD için bu tip ölümler sistemin kazanç hanesine bile yazılmaktadır.
Yani Kabil’deki patlamalarda ki olayda ölen ABD askerleri , ABD’nin kurduğu yeni oyunda bu oyunun işe yarayacak bir parçası olarak ABD yönetimi tarafından bilerek feda edilmiştir ve bu anlamda askerler haberleri olmadan sistem tarafından oynanan bir kurgulu oyunun önemli bir parçası bile olmuştur.
ABD bu olayı bile görüldüğü gibi şimdilik bir madur devlet rolünde kendi lehine çevirmiştir.
Bu konuda gücünü göstermek için daha olaydan saatler sonra üç hedefi vurduğunu ve sorumluları nasil oluyorsa birden bire cezalandırdığının muammasını ortaya atmıştır.
ABD yönetiminin, birden bire bir kaç saat içinde garip bir telaşla yaptığı sorumluları ’bulduk ve vurduk’ açıklamalarını ve teröristleri sözde cezalandırma ’operasyonunu’ aslında, daha şimdiden ABD’nin İŞİD-Horasan ile ilişkilerini saklamak istediği ve ilerde hem Amerika içinden ve hemde uluslararası alanda yapılabilecek suçlamalardan kurtulmak için yaptığı bir çeşit taktik ön alma girişimiyle örtbas etme çalışması olarak ele alınmalıdır..
Bu durumda ABD tarafından son günlerde yapilan açıklamalar ve ‘karşı operasyonlar’ gibi bizzat kimsenin şahit olmadığı ama ABD‘nin bizzat yaydığı bu duyumlar inandırıcı değildir.
Çünkü bu bir ABD propaganda çalışmasıdır.
ABD her konuda oldugu ve her zaman olduğu gibi yine klasik bir psikolojik harp, yalan ve savaş sanatıni bu konuda da işletmiştir. Cünkü ortada IŞİD -Horasan’a yönelik yaptıkları ‘operasyon’ ile ilgili bir kanıt yoktur.
Bu konuda ki referans her zaman olduğu gibi nedense sadece kendileri ve işbirlikçileridir.
Yani bu olay ve sonrası yapılan açıklamalar her anlamda ABD’nin hem kendi hemde dünya halklarını kandırmak için her seferinde baş vurduğu ve ürettiği yalancı bir yöntemdir.
Ama bu olay, ileridede herkesinde şahit olacağı gibi, ABD’nin bölgeye karşı ataklarında ve stratejilerinde iyi bir bahane olacaktır.
Bu olay esasında bölge için çok kanlı olaylara gebe olacak olan yeni bir başlangıçtır.
Yani ABD resmen çekilmeden önce, Afganistan’ı ortada bıraktığı silahlarla, Mısır, Tunus, Irak ve Suriye’den Afganistan’a taşıdığı taze İŞİD unsurları ile, kendi asıl amacı olan Çin’i ve Rusya’yı ve bölgedeki diğer Milli devletleri kuşatmak ve onları her düzeyde depresyona sokmak için, bölgeyi yüzer gezer olan, bunun içinde İŞİD- Horasan örgütü de dahil olmak üzere kendine bağlı Aşiretler ve Taliban unsurlarıyla adeta ‘mayınlamıştır’.
Bu mayınlama vasıtasıyla Afganistan’da ki istikrarsizlik önümüzdeki dönemde de ABD’nin bizzat kendi kurumları tarafından sevk ve idare ettiği İŞİD-Horasan gibi yüzer gezer terörist unsurlarla, Afganistan Coğrafyasından başlayarak terör ve kanlı savaşlar büyük bir hırsla bütün bölgede yayılacaktır.
ABD’nin bölgede yıllardır döşediği bu terörist mayınlar, bütün bölgeyi rahatsız edecek bir biçimde önümüzdeki süreçtede kullanılacak, bir terör ve istikrarsızlık manivelası olarak özellikle Çin ve Rusya’yı bölgede dizginlemek, bu iki ülkede istikrarsızlık çıkartmak ve bu iki ülkenin bölgede ve dünyada ki projelerinden ABD lehine vazgeçirilmesini sağlamak için bölgede peyder pey ve kontrollü bir şekilde de yayılarak değerlendirilecektir.
Ama ABD’nin Çin ve Rusya ilgili kuşatma stratejisini fiilen sadece Afganistan üzerinden yapmadığı ve yapmayacağıda bir gercektir.
ABD, hedefindeki Çin ve Rusya’yı sadece Afganistan’dan degil cok yönlü olarak, hemen hemen her yerden kusatmaya çalışmaktadır
ABD bunu, Güney Kore, Japonya, Taivan, Taylan, Avusturalya, Filipinler, Çin ve Hint denizleri sahasına güç yığarak, Çin’in ve Rusya’nın kendi uluslararasi emellerini gerçekleştirtirtmemek içinde yapmaktadır.
Ama ABD’nin Afganistan stratejisi burada bugünlerdeki en gündemdeki konu olarak, bir çok bölge ülkesini doğrudan ilgilendirdiği gibi Türkiye’yi de çok yakından ilgilendirmektedir ve bundan dolayıda Afganistan krizi konusu bölgede ve dünyada devamlılığını ve güncelliğini korumaktadır.
Yani ABD, Afganistan stratejisini bundan sonra yaratıcı bir terörizm menüsü ile ‘yaratıcı bir kaos’ yaratmak için değiştirmiştir.
Ve ABD bunu resmi olarak daha Afganistan’dan ‘ayrılmadan’ önce ve kendisine daha ucuz maliyetli olacak olan bu terör unsurlarını ( mayınları) Kabil Havaalanı’nda geçen hafta bir terör eyleminde bizzat kullanarak bölgeyi çok yogun buhranlara sokacak bir biçimde de şimdiden uygulamaya sokmuştur.
Burada bölgedeki buhrandan en çok zararı görecek olanlar ise başta Afganistan olmak üzere, Pakistan’ın, Iran’ın, Hindistan’in, Rusya’nın, Çin’in, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin, Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin olacağı aşikardır.
Bu bölgelerde ABd tarafından İŞİD-Horasan gibi örgütlere yaptırılacak olan terörizm faliyetleri, ABD menfaatleri icin Irak ve Suriye’de oldugu gibi birer manivela olarak kullanılacaktır ve bunun sonucunda da tüm bölgede tetiklenecek olan kitlesel büyük göçler ilede bölgede yeni demografik tehditler oluşturulacak ve bölge her anlamda ve tamamen istikrarsızlaştırılacaktır.
Bu gerginliler sayesindede Halklar ve devletler bir birine düşman edilecektir.
Bu konu Suriye ve Irakta’da görüldügü gibi ABD’nin bu yuzyildaki yeni savaş stratejilerinden birisidir.
2017 yılında ABD Deniz Piyadeleri için hazırlanan ve dağıtılan bir buroşürde de bu, aynen ve bilerek düşman ülkelere karşı kaos için tetiklenen kitlesel göçlerin hedef seçilecek ülkelere karşı yapılacak olan yeni ve en etkili bir savaş şekli olduğu yazılmaktadır.
Yani ABD bu işin stratejik ilmini ve planını son 10 yıldır yapmış bulunmaktadır.
İlk uygulamalarını da, Irak ve Suriye üzerinden bölgede yapmıştır.
Bu kitlesel göçler, ABD’nin bölgedeki stratejisinin ( BOP) bir gereği olarak, ABD tarafından bölgede de yıllardır yarattığı işbirlikçiler sayesinde de yıllardır kurgulanarak uygulanmıştır.
Sonuç, Türkiye’de görüldüğü gibi de ortadadır.
Ve ABD’nin bu anlamda Suriye, Irak ve Afganistan’da ki icraatlarından dolayıda şu anda Türkiye’de bu konuda adı konmamış bir yaratıcı kaos hakimdir.
Bu tipte, bölgeye ilişkin savaş ve rekabet planını ABD, bu anlamda yeni Afganistan stratejisi çerçevesinde yapmaktadır.
Ve bunu bölgede ABD kendi elindeki terör örgütlerini kullanılarak derinleştirilmek istemektedir.
Bu günlerde yeniden Türkiye’ye, diğer Türk Cumhuriyetlerine, İran ve Pakistan’a doğru yönlendirilen ve tesadüf olmayan, planlı ve programlı Afganistan merkezli her göç olayının, bölgede demografik yapıları nasıl sarsacağı, çıkaracağı sosyal, siyasi, kültürel, ekonomik ve güvenlik kaoslarının ne olacağı da bir bir hesaplanırsa, ABD’nin nasıl bir vahşi ve kurnaz bir savaş stratejisi içinde oldugunu, bunu acımasızca bölgeye karşı kullandığını ve uyguladığını eski CİA Başkanı’nın ABD, Türkiye ile tüm Afgan göçerleri Türkiye’ye alması için anlaştılar sözleri de bunu ispatlamaktadır.
Bu durum ABD stratejileri ve planları çerçevesinde bölgede uygulanan ve daha önce Suriye ve Irak’tan yöneltilen göç örneklerinde olduğu gibi Afganistan örneğinde de açıkça görülmektedir.
Yani kısaca, ABD sahadaki CİA, Black Water ve İŞİD- Horasan gibi güçler ve doğrudan kendine bağlı olan Aşiretler ve Taliban unsurları vasıtasıylada önümüzdeki dönemde, Afganistan merkezli bir yaratıcı kaos ve bölgesel yıkım için son gelişmelerdende anlaşılacağı gibi 30 Ağustos’tan bir kaç ay önce düğmeye basmıştır.
Önümüzde ki kısa ve orta vadedeki süreçlerde, eğer Çin, İran, Hindistan, Pakistan, Rusya, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri Afganistan’da ki bu yeni durumla ilgili olarak ortak menfaatler doğrultusunda, Afgan Halkının olumlu unsurlarını destekleyip, beraber hareket etmez ve sadece Şeriatçı bir faşizm’den başka aklı başka bir şeye çalışmayan Taliban’a sarılırlarsa, kendileri ve Afganistan için en büyük hatayı yapacaklardır.
Bölgede ki devletlere ve Halklara yazık olacaktır.
Bu yapilmaz ise, bu ihmalkarlığın bedelinide bütün bölge ağır bir biçimde ödeyecektir.
Bunun için şimdiden bölge devletleri, ABD’nin bölgede kendi ürettigi ve kendi kontrolündeki ‘yaratıcı manivelalarıyla’ birlikte ‘yaratıcı terörizmi’ kullanarak, bölgede bugüne kadarkinden dahada büyük ‘yaratıcı kaoslar’ çıkartmadan ve bu olmasi muhtemel olan çok kötü durumun önüne geçmek için bölgesel işbirliğini ivedilikle yapmaları gerekmektedir.
Ve bu konuda Afganistan’da demokratik bir sistemsel yapı ve modern bir Millet yapısı kurulmasını, Afgan Halkı içindeki olumlu unsurlar ile birlikte hareket edip, inşa etmeye yardımcı olmaları ve bunu Afganistan’da teşvik etmeleri gerekmektedir.
Aksi taktirde, ABD’nin son 20 yıldır ektiği yüzer gezer ‘terörist mayınlardan’ sadece Afgan halkı değil kendileride kurtulamayacaklardır.
Bu konuda tüm bölge ülkeleri ABD bölgeden ‘çekildi’ ve ‘yenildi’ rehavetine ve aldatmacasına asla kapılmamalıdır.
Ve kendi bölgesel planlarını, sadece kendi milli çıkarlarıyla degil, bölgedeki ülkelerinde ortak menfaatleri doğrultusunda birlikte düşünmeli ve yapmalıdır.
Cünkü durum cok kaygan ve tehlikelidir.
ve şuda hiç unutmamalıdırki ABD’nin son 50 yıldır dünyaya yaydığı terörizm menüsü hala çok doludur.
Bu konuda dünya artık çok tecrübe sahibidir.
Bölge ülkeleride ona göre davranmalıdır.
Son olarak her zaman olduğu gibi:
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın.
Sefa Yürükel yazıyor