Belçika Türk Toplumu bireylerinden olan ve kendi kişisel çalışmaları ile toplum sorunlarını irdeleyen Vatandaş Mustafa Üner Sarı, sanal gazetelerimizden “www.belcikabelhaber.be” üzerinde yayımlanan konuk yazarımız Zuhal Kayhan’ın yazını irdeleyerek, bize bir mektup gönderdi.
Mektup içeriğini okurlarımız ile paylaşıyoruz..
Arzu edenlere ise Sayın Mustafa Üner Sarı’nın sözünü ettiği Fransızca mektubu da okurlarımıza gönderebiliriz..
Saygılarımızla..
İnter-Media Bruxelles Yayınları
“….
Yillardir dogru ve adaletli olduguna inandigim yolda ne pahasina olursa olsun hiç kimseye hiç bir konuda hiç bir ödün vermeden, kimsenin hosuna gitmek veya birilenin takdirini kazanma çabasinda olmadan yuruttugum mucadele cercevesinde bir aydir sizi ve Brukselli meslekdaslarinizi çok rahatsiz ettigimin bilicindeyim. Ve insallah son defa Belçika Turk Toplumu’na duyurulmasinin çok onemli olduguna inandigim bir olayi size burada sunmak geregini duydugum için gercekten uzgunum.
Gazeteniz « Belhaber » de 3 ocak 2021 de yayinlanan, « Türbanı siyasal hedeflerine alet edenler !?.. » baslikli Sayin Zuhal Kayhan hanimefendinin yazisini müsade ederseniz burada bir kezde beraberce okuyalim :
« Fikri Sağlar : “Türbanlı bir hâkimin karşısına çıktığım zaman adaleti yerine getireceği konusunda kuşkum var,” diye konuşmuş; gördüğü haklı tepkiler karşısında da, “Türban ile ilgili eleştirilerim herhangi bir inancı aşağılamaya ya da küçük düşürmeye yönelik değil, türbanı kullanarak İslam dinini siyasal amaçlarına alet edenlere yöneliktir. Sözde “özgürlük sembolü” haline gelen türban, ne Kur-an’da ne de İslamî gelenekte yeri olmayan bir ideolojik simgedir,” diye bir açıklama yapmış. Bizden dediğimiz kişiler öyle bir konuşuyorlar ki zannedersiniz, İslam dinini siyasal amaçlara âlet etmenin tek aparatı türbandır. Türban ortadan kalksa; misal Kur’anda türbanın yeri olmadığı iddiası bütün İslam âleminde kabul görüp,bütün müslüman kadınlar başını açsa sorun ortadan kalkacak. Peki badem bıyıkları, çember sakalları ne yapacağız???
Kafanın dışında değil, içinde ne olduğudur önemli olan… İçi aynı kaldığı sürece, dışına istersen en modern Fransız şapkaları tak; sonuç değişmez. Tıpkı o dine inanan milyonlarca insan için başını örtmek inancının gereği olarak kabul gördüğü sürece,senin Kur’an’da yeri yok falan fişmekan diye ferman buyurmanın hiçbir anlamı olmadığı gibi…Kendininkine karışılmasını istemiyorsan, kimseninkine karışmayacaksın. ‘’Sen benim mini eteğime laf söyleyemezsin; ama ben senin başörtüne istediğim zaman dil uzatırım,” demek,en hafif tabirle hadsizliktir..
Neymiş efendim, türban siyasal İslamın sembolüymüş de onun için başörtülü bir kadın hâkim gördüğünde âdil yargılanacağından şüphe duyuyormuş..kimse kusura bakmasın. Isıtıp ısıtıp bu mevzuyu gündeme getirmeleri ise tam bir acizliğin ve aptallığın göstergesidir. Öyle bir acizlik ve aptallık ki güdük zihinleri bir türlü yaşananlardan ders çıkarmalarını, bu tür söylemlerin ne kadar ters teptiğini anlamalarını sağlayamıyor; asla tam bir özgürlük fikriyle rabıta kuramıyorlar…
Yazık !.. »
Sayin Fikri Saglar ne demiş : “Türbanlı bir hâkimin karşısına çıktığım zaman adaleti yerine getireceği konusunda kuşkum var”. Sayin Saglar, ben Türbanlı bir hâkimin karşısına çıktığım zaman o hakimin adaleti sahibine teslim edeceğine inanmiyorum dememis. Bu konuda kuşkum var demis. Ve bence çok dogru soylemis.
Zira evrensel hukukta kafanin icindeki ile disindaki arasina çin duvari örmek yeterli degildir. Yani, adaletin sahibine iade edilmesi kadar adeletin sahibine iade edildigi hakkinda var olacak suphelerin, kuskularin, mumkun oldugu kadar taraflarin nezdinde ortadan kaldirilmasi gerekir. Turbanli, badem bıyıklı, çember sakallı, mini etekli, goksu veya kolu damgali, boynunda dini kolyesi, ceketini yakasinda parti veya kulup rozeti…. olan hakim adeleti sahibine teslim etsede taraflarin kafasindan o supheyi silemez. Sonrada, o konuda, ornegin, adeleti zedelemek anaciyla gelistirilecek téorilerin onune geçemez.
Türbanı, yani bas ortusunu, kullanarak İslam dinini siyasal amaçlara alet etme konusuna gelince : Sayin Zuhal Kayhan hanimefendi bize basortusunun degil bugun kullanilan “katmerli turbanin” Avrupa’da ne zaman ve kimler tarafindan icat edildigini ve sonra o siyasi bayragin Turkiye’ye ne zaman ve ne amacla ihraç edildigini anlatirsa o zaman bizlerde kimlerin tam bir « acizlik, aptallık », gaflet ve delalet içinde olduklarini iyice anlamis oluruz (bu konuda Sayin Catherine Moureaux’ya, Bourgmestre Molenbeek-Saint-Jean, 10 eylul 2020 gonderdigim bir metubun kopyasini sunuyorum).
Geri tepen, yani seçim zamani oy toplamaya engel olan geçekleri açiklamaktan çekinen ve “kendinden olanlara” bu sekil davranislardan kacinilmasi gerektigini pervasizca oneren « aciz ve aptallara » yaziklar olsun.Burada rahmetli Bulent Ecevit’in bir sozunu Hanimefendiye hatirlatmak isterim : Ben Turk Milletine karsi Turk Milletini savunmak geregine inaniyorum.
Selamlar.
Saglicakla kalin.
Mustafa Üner Sari. ”