Yağmur yağarken…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sağanak yağmur hızını kesmedi. Caddede acelesi varmışcasına yokuş aşağıya tüm hızıyla yol alıyordu. Gökyüzü tabakası koyu rengiyle kocaman bir kentin üzerini kaplamıştı. Şimşekte kendi varlığını göstermek için gök gürültüsüyle, rengiyle gökyüzünden aşağıya doğru inmesiyle gözden kaybolması bir oldu.

Nesrin mutfak balkonundan bir oyana buyana bakmaya devam ediyordu. Nasıl işe gideceğini düşünürken, annesi:

Büyük şemsiyeyi yanına al. Üzerini iyi giyin.”

Nesrin dışarıya bakmaya devam ettiğinde:

Anne ben büyüdüm. Çocuk muamelesi yapıyorsun. Bizi yönetenler keşke senin yaptığın gibi bana ve bizlere korumacı muamelesi yapsalardı. Nede olsa bizler üvey evladız.”

Annesi çeşmenin yanında duran bardağı aldı. Musluğu açıp suyu yarım doldurdu ve kapattığı gibi bardağı ağzına götürüp birkaç saniye içinde içti. Nesrin’e yüzünü çevirdiğinde:

Ah be güzel kızım, onlar, seni ve bizleri düşünmez. Düşündükleri kendi çıkarlarıdır. Bu düzen böyle kurulmuş, işliyor. Birileri böyle gitmez diyecek ama ne zaman?”

Nesrin boynunu hafiften sağa yatırdığında:

İki üniversite bitirdim. İşim garanti dedim. O günlerde ne çok sevinmiştim. Aşındırmadığım kapı kalmadı. Hepsi üzerime yıkılmış ve altta kalmış can çekişiyor bir halim vardı.”

Annesi masanın yanındaki sandalyeye oturdu:

Bilmez miyim evladım. Baban kara toprağa karışmadan yıllar öncesi diplomayı aldığında çok sevinmişti. İkinci üniversiteyi bitirdiğinde baban:

Bu iş bitmiş bil hanım. İki diploma tapu gibi sağlam. Genç yetenek hangi işyerine gitse anında kaparlar.” Demişti. Biz o zaman yöneticilerin bizleri nasıl yönettiğini anlamış olduk. Sağlığımız bozuldu.”

Nesrin kendi yaşamını birilerinin elinde, iki dudağı arasında olduğunu diplomaları aldığı günden sonra yaşamın acılarını tadarak öğrenmeye kendisini sorgulamaya başlamıştı.

Anne, babamla yönetici kapısıdır diyerek birçok kapıya gittik. O günlerde bazı akıl küpü olan şahsiyetli geçinenlerden bir kaçı, iktidar koltuğuna yakın birini bulun, hatırı olduğundan kızının işi olur dediler.

Babam benim işim olsun diye seninle iktidar koltuğunda olan kuruma üye oldu. İlçe Başkanı: “Kızının işini İl Başkanına ilettim.” demiş. İl Başkanı: “Üyemizin kızıysa işini hallederim. Hele yapmasınlar bir göreyim. Başkenti kafalarına yıkarım.” Demiş. Üç yıl son sürat geçmişti. Babam tekrardan İlçe Başkanına söylüyor. İlçe Başkanı: “Tüh be! İl Başkanını görevden almışlar. Yerine genç ve dinamik biri gelmiş. Onunla ilişkiye geçerek kızını bir holdinge danışman olarak atatırım. Hele bir işimi yapmasın gör bak İl Başkanını ne yapıyorum.” Demiş.

İlçe ve İl Başkanı görevdedir. İktidar Koltuğu değişmedi. Değişen benim psikolojim oldu. Sonunda bir markette kasiyerlik işi bulup çalışmaya başladım. Bana bulunan torpil buharlaşıp yok oldu. Belediyeye taşeron elemanı alındı. Ondada başka ninniler anlatıldı. Babamla ben dinledik. İlk defa içimden ana avrat sövdüm İlçe Başkanına.”

Nesrin kapıdan çıkıp gittiğinde annesi kızının söyledikleriyle şarap içmeden sarhoş olmuş bir hali vardı. Gök gürültüsüyle kendisine geldi. Oturduğu yerden yatak odasına geçti. Eşini kara toprağa vereli bu odada yalnız başına yatıp kalkıyordu. Kimi zaman anılarıyla gözyaşları birbirine karışıyordu. Ne yazık ki gideni getirmiyordu gözyaşları.

Gözyaşlarını fazla akıtmamak için yönünü mutfağa çevirip adımlarını hızlıca attı. Su ısıtıcısının yanına gidip düğmesine işaret parmağıyla dokundu. Büyük su bardağını alıp içine sallama yeşil çayı bıraktı. Su ısıtıcısından fokur fokur su sesi gelmeye başlayınca düğmesi tak diye attı. Isınan suyu bardağına doldurup, alıp duvar dibinde bulunan yuvarlak masanın üzerine bıraktı. Kendisi de kapıya bakan taraftaki tahta sandalyeye oturdu. Sallama yeşil çayı bardağın içinden almadan yudumlamaya başladı.

Televizyonu açtığında İktidar Koltuğunda oturan şahsın bir numaralı Şakşakçısı Oğlu konuşuyordu:

Bana bakın iyi bakın ekonomi fıstık gibi, uzaylılar bizi kıskanıyor. Arkasından ekonominin iyi gitmesi için ona, buna, şuna vergi koyduk daha doğrusu sizin için koyduk. Sizden alacağız ki, bu karışık işler yürüsün dimi…

İşsizlikte hedefimiz yüzde sıfır. Herkesin işi var. Çok şükür işsizimiz yok. Her yere bir kodes yaptırıyoruz muhalifler için… Pardon çok rahatımızı kaçıran bölücüler için… Bir de bu işin yap devret modelini uygulayacağız. Kodese belirli sayıda kişi girmez ise suçlu yaratıp dolduracağız. O damı olmuyor? Kelle başına dolmayanların parasını sizin gibi sesini çıkarmayan duygusallardan alacağız vergiciklerle.”

Konuşmayı Muhalefetin Başı aldı:

Sizleri kınıyorum. Neden o ilk sırada çıkıyor. Her gün televizyona çıkmasa olmaz. Bunun adı işgalciliktir…”

Annesi televizyonu kumanda sayesinde kapattı ve konuşmaya başladı:

Senin ne iğliğini gördük? Muhalifken ağzından bal akıyordu. İktidara gelince zehir akıyor. Yine muhalifsin. Düzen böyle inşa edilmiş. Çarkın dönüşü hep sermayedaradır. Bize atılan kazıkların sayısını unuttum. Ağzımı bozdunuz be sizin yapacağınız işe başlarım…”

Annesi mutfak penceresine yaklaşıp, durmayan yağmura bakıyordu:

Yağ be yağ… Yoksulun kalbinden değil, para babalarının canından vur.”
Hüseyin Habip  Taşkın yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Yağmur yağarken…