Sevgili okurlar,
İstanbul’u, dolayısıyla bir dünya kentini vuran “terör saldırısı” elbette hepimizin yüreğini dağladı!..
Terörün, ne kimliği olur, ne de dini, imanı?
Terörün filizlendiği mecralar bellidir!
Ayrılık ve gayrılık tohumlarının ekilmesi ile başlayan, bu öfke seli, terör dalgasına dönüşmeden işe koyulmak, terör ile mücadele etmek gerekir..
Kısacası terörün kaynağı, ayrımcılık, dışlanma, ötekileştirme, aşağılama, hor görme ve eşit hak ve hukuktan mahrum bırakma, devlet imkan ve zenginliklerinin dağıtımını adil yapamama, hizmet anlayışını bu temelde vatanın her sathına yayama ve daha birçok sosyal sorunlardır..
Bunları ben söylemiyorum?
TERÖRÜN TAKİBİ
Bunları terör uzmanları, stratejistler, bu işi bizzat yakın takibe alanlar, siyasiler, devlet erkanı söylüyor..
“Terörün Brüksel Boyutu” adlı bir kitap yazmış, Brüksel’de yüzlerce terör örgütlerinin eylemlerini yakından takip etmiş, PKK denilen terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin açıklamalarını bizzat haberleştirmiş, DHKP-C Militanı Fehriye Erdal’ı görüntülemiş, arkadaşlarının seslerini duymuş biri olarak, terör ile ilgili bizim de söyleyecek çok sözümüz olduğu aşikardır!..
DİPLOMATLARIN ÇABASI?
NATO ve Avrupa Birliği koridorlarında, taplantı salonlarında Türkiye adına, terör konusunu gündeme getiren bakan, başbakan, cumhurbaşkanlarının ne denli uğraş verdiklerini unutmayalım..
Yani o önemli toplantıların,sonuç bildirilerine “terör “ ile ilgili bir madde koydurmanın uğuraşını veren “diplomatlarımızın çabası”, unutulur mu?
TERÖR İLE MÜCADELE?
Elbette Türkiye’nin, tüm dünyayı etkileyen terör saldırıları ile ilgili bir geçmişi ve bu konuda bir tecrübesi var..
“Devlette devamlılık esastır” ilkesi bağlamında, “terör ile mücadelenin, gelişen teknolojik imkanlar dahilinde sürdürülmesi ve terör silahına karşı içte, dışta birlikteliğin sağlanması” esestır..
Terör ile mücadelinin, seni ve beni olmaz?
Hele de “eski Türkiye, yeni Türkiye” diye açıklamada bulunmak ne demektir?
Bakınız,” sizin eski Türkiye” dediğiniz o yıllarda, sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız, “her şehit haberinde kenetlenir, eylemler yapar, bildiriler dağıtır, teröre karşı topyekün cephe alır, sokaklara dökülür, bayrak açar, Türkiye’nin haklı davasının sesi, bayrağı” olurdu!..
MİLLİ HASSASİYET?
Malesef, bu 20 Yıl içinde, bu birlikteliği, bu ihlaslı hareketi, bu milli bilinci, AK Parti iktidarı ile kaybettik, güya birilerine devrettik?
Kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için, Avrupa’da birbirinden farklı, siyasi toplantılar yapıldı..
Ancak “milli meselelerde” ise vatandaşımız, bu siyasi toplantılardaki,” hava ve siyaset anlayışı” ile geri çekildi!
Bu toplantıların bir bölümü Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa’da düzenlendi..
Bu toplantılarda, özellikle AK Parti’ye biat edenler baştacı edildi..Diğer kesim hatırlanmadı bile!?
İşte bu toplantılarda, “siyasetin ayrılıkçı, ötekileştirici, bencil anlayışları” vatandaşımıza dikte edildi!..
NEREDE O TÜRKLER?
O günler, her şehit haberinde sokaklara dökülen, birliktelik sergileyen “Türkiye, Türkiye” diye haykıran, “Brüksel’i, Londra’yı, Paris’i, Berlin’i, Amsterdam’ı sallayan Türkler”, şimdi neredeler?
“Terör silahının bir gün sizleride vurur” diyerek, terör hakkında, helede PKK Terörü hakkında bildiriler, açıklamalar, broşürler dağıtan, binlerce mektup yazıp, ilgili ülke siyasilerine gönderen Türkler neredeler acaba?
Türkiye, hala “terörden muzdarip” değil mi?
Hala sınır ötesinden, “şehit haberleri” gelmiyor mu?
Bu 20 Yılda, “terör ateşi, yüzlerce vatandaşımızın ocağına düşmedi mi?
İSTANBUL’A YAĞMUR YAĞSA?
Bir zamanlar, “İstanbul’a yağmur yağdığı zaman, Brüksel’de Berlin’de, Roterdam’da, Münih’te, Brüksel’de, Paris’te şemsiye açan Türklere” ne oldu acaba?
Hani Rize’de kar yağsa, gurbette üşüyen vatandaşlarımız?
Bu “milli birliktelik” anlayışını kimler, nasıl bitirdiler?
Avrupalı Türklerin, “bu geri çekilişi, bu sessizliğini, Türkiye’deki bu olaylara kayıtsızlığını”, ne ile açıklayabiliriz?
Evet, “siz insanımızı ayrıştırır, kutuplaştırır, gurbet ellerde yıllarca birliktelik yapanları ötekileştirir, onların yerine kendi arka bahçelerinizi kurar, onlarla birlikte hareket ederseniz, işte bu günlerdeki, bu sessizlik, kayıtsızlık” yaşanır!
“EY AVRUPA!”
Öte yandan, Avrupa’da yaşayan 5 Milyonu aşkın vatandaşımıza rağmen, siz Türkiye’den “Ey Avrupa” diye basbas bağırır, Avrupa’yı hedefe koyarsanız, o zaman, “karınları Avrupa ülkelerinde doyan, oraları ikinci vatan kabul edip, geleceği bu ülkelerde görenlerin duruşu da, sizin milli konulardaki değişiminiz” gibi değişiverir!
Bakınız, İstanbul’da bir terör eylemi gerçekleştirildi..
Avrupa Türklerinden, tek bir ses yükseldi mi?
Teröre bireysel olarak, sanal ortamda lanet edenlerin dışında bir reaksiyon var mi?
Liderler dışında, taziyelerini bildirenlerin dışında Avrupa’da bu kadar örgütlü Türk sivil örgütünün sessizliği nedendir acaba?
Türkiye, 1980 Yılından beri terör ile mücadelede!
Demek ki, “güvenlik tedbirleri” ile bir yol almak, terörü bitirmek, kazımak mümkün değil!..
SEVGİ VE SAYGI SİLAHI
O halde Türkiye, farklı stratejiler ve sosyal planlarla önce terörün eleman devşirdiği topraklara bakacak ve oradaki vcatandaşı “sevgi ve saygı temelinde kucaklayacak” ve “sevgi silahını”, demokratik temayüllerle hayata sokacak..
Bunun en güzel örneğini, hayata sokan hemşerimiz Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okan’ın, çalışmalarına bir bakmak, anlamak bizi, bir yerlere götürebilir..
Onun Diyarbakır’ı kuşatan, fetheden sevgi ateşini, terörle de mücadelede yakmanın zamanı gelmedi mi?
AYAKKABI NUMARALARI?
“Tatlı söz yılanı bile deliğinden çıkarır” diyen atalarımız gibi, o Koca Yunus’un,” sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmıyor dostlar” sözünü de şiar ederek, işe yeniden başlasak, bu örülen duvarlardan, bu ölüm kusan ateşli silahlardan daha etkili olmaz mı?
Terör ile mücadele de, “nefes alışlarını dinliyoruz, ayakkabı numaralarını biliyoruz” demek yerine, “sevgi ve saygıda, helalleşmede, kucaklaşmada, yüzleşmede, birbirimizi anlamada, dinlemede çareyi arasak”, ne kaybederiz ki?
“Çözüm anlayışından” daha kötü sonuç vermez, inanın!?
Velhasıl,” terörü bitirecek çözümler bulmak”, siyasetin olduğu kadar, bizim de görevimizdir!
Zira, Avrupa ülkelerinde lojistik destek bulan, terör örgütlerine para, eleman, eğitim desteği sağlayan bu mecralarda, bu ülkelerde, bizimkilerden neden yararlanamıyoruz?
“Terör ile mücadele de, Avrupalı Türkleri” niye kaybettik ki?
Oturup, düşünmek gerekmez mi?
Yusuf Cinal yazıyor, 16 Kasım 2022 Brüksel
Yorumlar kapalı.