CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu..
Satırbaşları şöyle:
Belediye başkanlarımız olağanüstü bir çaba gösteriyor. Pandemi döneminde 11 milyon 700 bin vatandaşımıza hizmet götürdüler. Yardım talepleri bazen belediyelerimize, bazen partimize, bazen vekillerimize geldi. İhtiyaç sahibi 7’den 70’e herkese yardım gitti.
Ramazan ayının birinci günündeyiz. Belediye başkanlarımıza şunu söyledim. Daha önce de yaptılar, Ramazan’da da bunu yapacaklar.
- Yönettiğiniz beldede hiç kimseyi inançları, kimlikleri, yaşam tarzları nedeniyle ayırmayacaksınız dedik.
- Hizmeti belli kişiler, zümreler, akrabalar, yandaşlar için değil halk için yapacaksınız dedik.
- Belediyelerinizde, fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız.
- Yoksullara yardım yaparken, yoksulun onurunu koruyacaksınız dedim.
- Harcadığınız her kuruşun hesabını millete verin dedik. İsrafla mücadele edin dedik.
- Belediyede atama yaparken işi ehline teslim edin dedik.
- Adaletle yönetin dedik.
Emekli amirallere gözaltı
Biz de bir söz vardır. Allah insanı kuru iftiradan sakınsın diye. Montrö tartışmalarından rahatsız olan amiraller bir açıklama yaptılar. Onların iradesi dışında metinde değişiklik yapılarak gece yarısı yayımlandı. Onların iradesini suistimal edenler iktidara yani Saray’a yakın olanlardır. Saray buradan bir darbe iması çıkarmak istedi. Arkasından dönüp “Bunun arkasında CHP var” dedi. CHP ile ilgili tek kelime bile yok. Utanmadan, sıkılmadan beni suçladın. Devlet yalan söyler mi? Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir zat yalan söyler mi?
Biz insanımızı seviyoruz. Biz saraydan beslenmiyoruz. Saray beslemesi değiliz. Biz ahlaklıyız, erdemliyiz.
Türkiye ziyaretleri
CHP’nin çalıştığı kadar hiç kimse çalışmıyor. Türkiye’deki olayları yakından izliyor, halkın nabzını tutuyoruz. Aldığımız aylığı hak etmeye çalışıyoruz. Saray’dan medet ummuyoruz, avanta almıyoruz. Çünkü biz CHP’yiz. Çünkü biz halkın partisiyiz. Biz vatandaşlarımızın arasında ayrım yapmıyoruz.
Arkadaşlarımız gittiler, millet perişan vaziyette. Türkiye bir alev topu gibi. Son bir yılda işsiz kalan 1 milyon 254 bin kişi var. 19 yılın sonucunda 10 milyon 219 bin kişi işsiz. 10 milyonun üstünde işsiz olursa bir ülkede huzur, bereket olmaz. İntihar vakaları ortaya çıkar. Ülkeyi yönetenler bunun farkında değiller. Onların bir eli yağda, bir eli balda.
Karabük’e giden arkadaşlarımız, bir esnaf “Hükümet her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Resmi enflasyonla bizim enflasyonumuz arasında dağlar kadar fark var. Üç gün kapat, beş gün aç. Nasıl lebaleb kongre yaptılarsa bunun çözümünü bulmaları lazım” diyor. Bulamazlar kardeşim. Pandemiyi bütün Türkiye’ye yayarlar. İnsanlar ölmüş, umurlarında değildir.
“Kompoze gübre 2020 yılı son aylarında 100 liraydı. Şu anda 150 lira. DAP gübre 130 liradan 250’ye çıktı” diyor bir çiftçi. Nasıl geçinecek bu adamlar?
Yalova’da esnaf odası başkanı açık ve net söylüyor. “Yalova’nın şimdiye tek yaşadığı en büyük felaket depremdi. Ancak esnaf o zaman bile bu derece kötü dönem yaşamamıştı” diyor.
Emekli bir polis, “Süleyman Soylu bize kahramanlarım, aslanlarım diyor. Bize 3600 ek göstergemiz verilmiyor. 1995 yılından beri gasp ediliyor. Yıllarca vatan savunmasında görevli olan polis muhtaç ediliyor.” diyor.
En üstteki vereceğiz demişti. Öğretmene, polise, imama, sağlık çalışanına 3600 ek gösterge vereceğiz demişti. Oy almak için bir adam yalan söyler mi kendi vatandaşına? Üstelik cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken.
Kars’ta market işleten bir esnafımız, “Bitmişiz, ağlayanımız yok. Olan işi A-101, Şok yapıyor. İktidar onları yükseltip bizi bitiyor” diyor.
MHP’li bir kardeşimiz, “Salgın dönemi çok kötü yönetiliyor. Bir an önce erken seçim bekliyoruz. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.” Ayazı asla unutmayacaksınız. Sandığı korkudan getiremiyorlar. Hep birlikte bu milleti perişan edene demokrasi dersi vereceğiz.
Sinop’a gittik. Balıkçılarımızın sorunu var. Bir denizcilik bakanlığı bile yok ama biz çözeceğiz. Denizleri de verimli kullanacağız. İnsanlar çalışacaklar huzur içinde.
Salgın yönetiminde kriz
Covid-19 sürecini yaşıyoruz. Gazetelere bir haber düştü. Norveç’te hükümet 10 kişiden fazla insanın bir araya gelmesini yasakladı. Norveç başbakanı, doğum günü dolayısıyla bir kutlama yapıyor. Sayı 10 değil 13. Norveç’in devlet televizyonu bu geniş kitlelere duyuruyor. TRT değil. Arkasından emniyet müdürlüğü talimat veriyor. Norveç başbakanına ceza kesiliyor. Devlet budur.
Türkiye’ye bakalım. Lebaleb kongre yaptılar. Maske sıfır. İçişleri Bakanı mı diyecek gidin ceza kesin. Yürek ister yürek. Erdoğan’a mı ceza kesecek? Yürek ister yürek. Kibrin getirdiği bir sonuçtur bu. “Kural vatandaş için var, Saray için kural yoktur” diyor.
Kibir devleti yönetenleri teslim almışsa o ülke kolay kolay iflah olmaz. “Ben yaptım olur, insanlar ölürse ölür. Hiçbir devlette hiçbir bürokrat bana ceza da yazamaz” diyor.
Devlet kibirden arınsaydı eğer amirallerin açıklamasını değiştirenleri bulup yakalayıp yargıya teslim etmekti. Yapamadılar. Kibirden besleniyorlar çünkü.
Bilim Kurulu’nun salgın politikası
Kibir 401 sağlık çalışanının hayatına mal oldu. Sorumlu Erdoğan. Geçen toplantıda Bilim Kurulu’nu eleştirmiştim. Norveçli bir polis kadar cesaretiniz yok. İnsanlar ölüyor ne yapıyorsunuz siz? Bilime, bilim insanına yakışır mı? Rehin tutuluyorsunuz. Önlem alınacaksa sen söyleyeceksin. Niye konuşmuyorsun? Bizi de emekli amiraller gibi toplarlar. Onurdur. Seni adam yerine koymuyorlar neden itiraz etmiyorsun?
Yoğun bakım hekimleri ile görüştür. Birkaç ay önce her 10 hastadan 2’sini 3’ünü kaybederdik, şimdi 5’ini 6’sını kaybediyoruz diyor bir hekim. Yer yok hastanelerde. Torpille yer buldun buldun.
Sağlık Bakanı dün açıklama yapıyor. “Vakaların artmasının sebebi hepimiziz” diyor. Bunlar uzayda mı yaşıyor Allah aşkına? Vatandaşları suçlamaya başladılar. Sağlık Bakanı’na bir çağrı yapayım. Muhtarlara, apartman görevlilerine aşı yapın kardeşim.