Nazillide doğan Demircinin Mehmet, İzmir’de askerde iken Ermeni yüzbaşıdan yediği tokat üzerine askerden kaçarak dağlara çıkar. İzmir’in işgali ve Yunan ordularının ilerlemesi üzerine Çakırcalı Mehmet Efeye katılır. Bıçkın ve emir dinlemez tavrı yüzünden, bir müddet sonra ondan da ayrılarak, kendi çetesini kurdu.
Arnavut bir Mülazım, Konya’nın bir köyüne yerleşti, orada evlendi ve bir oğlu oldu. Oğlu Mehmet’in bölgede yaptığı zulümler, soygunlar, kız ve oğlan çocukları kaçırması sebebiyle Delibaş Mehmet olarak meşhur oldu.
İstanbul işgali sonrası İstanbul’da kurulan İngiliz Muhipler (Sevenler) Cemiyeti üyeleri olan, İslam Teali (Yükseltme) cemiyeti üyeleri, İngilizlerin, İslam’ın yükselişi ve tekamülünde olumlu etkisi olacağını, ülkenin yönetimini ele alarak modern ve refah bir gelecek sürerken, dini yaşama karışmayacaklarına inanıyorlardı.
Konyalı Nakşibendi tarikatı Şeyhi Zeynel Abidin Efendi ve yeğeni Şeyh Ziya Efendi, İngiliz papaz Frew ile bu konuları konuşmuş, halifeliğin Müslümanların başında kalacağı sözünü almış, milli mücadele yapan Kuvvecilerin kafir olduklarına karar vermişlerdir. Frew ‘in verdiği sandık doluşu altınlarla Konya’ya gelerek Delibaş Mehmet Efendiyi dergâha çağırdılar ve ona başlatacağı isyan için yüklüce bir maddi yardım verdiler ve işgal ettiği topraklarında tüm idare ve gelirleri ona vaat ettiler. Aldıkları bu büyük destek sonrası şöhreti ve acımasızlığı tüm bölgede bilinen Delibaş, Manavgat Bölgesin Sülekli Reisin Mehmet Ali’ye, Alanya’yı Karazor Efeye, Akseki’yi Kiseli Süleyman’a olacak şekilde her bölgeyi bir eşkıyaya vererek, Anamur, Silifke, Bozkır ve Ermenek’e kadar olan bölgeyi ele geçirdi. Ortak özellikleri, aldıkları ilçenin kaymakamlık binasını işgal ediyor, tapu ve nüfus dairelerini yakıyor paralarına el koyuyorlardı. Bu nüfus ve Tapu dairelerinin yakılması, emperyal bir emirle yapıldığı muhakkaktı. Çünkü bir işgal sırasında Türk Nüfusa ait belge ve bilgi kalması istenmiyordu. Para ve şöhret hastalığına kapılmış Türk çocuklarına atalarının isimlerini yok ettiriyorlardı.
Refet Bele Paşa Aydın yöresinde tanıdığı, gaddarlığı ve acımasızlığı ile bilinen Demirci Efeyi milli mücadeleye ikna etmiş ve bu eşkıyalarla mücadele etmek üzere Antalya bölgesine devlet adına gönderilmiştir.
Demirci Mehmet Efe, Eğridir’e girdiğinde şehirden onu karşılamaya çıkılmadığını görünce yoldan geçen 5 tane masum köylüyü çınar ağaçlarına sıralı şekilde astırmış, halk feryat figan karşılamaya çıkmıştır. Eğridir’den İbradı’ya ve oradan Manavgat’a giriş yaptı. Cebinde milli mücadeleye karşı olan, hoca ve efelerin isim listesi de vardı. Ancak bu listeyi değil, parası olan bütün ağaları hedef almış, milli mücadeleye para toplamak adına soyguna başlamıştı. Manavgat’ın en zengin Yörük Beyi Bolatan Ağaya ve Kumbul Ağaya haber göndermiş, dört deve yükü olduğu söylenen altını getirmelerini istemiştir. Bolatan Ağa 2 teneke dolusu altını en iyi atı ile vermesine rağmen arama devam etmiş, İbradılı Macaroğlu Kamil’in ricaları ile af edilmiştir. Altın vermeyi ret eden Kumbul Ağa tüm malları ile dağlara çekilmişse de Demrici’nin adamları tarafından öldürülmüştür. Milli Mücadeleyi destekleyen Müdafai Hukuk Derneği başkanı olan Müftü Ali Rıza Efendi Demircinin şekavetinden korkmuş ve Gündoğmuş’a gitmek için dedem Hasan Basri Efendiden yardım istemiş, Müftü efendiyi Gündoğmuş’a geçiren dedeme Demirci, Berberoğlu Hanında işkence etmiş ve kısa süre sonrada dedem ölmüştür.
Eşkıya ile mücadele ediyorum diyerek halka zulmetmiş, evleri basmış, kadınlara tecavüz etmiş, halkı soymuş, milli mücadeleye düşmanlığı artırmıştır. Yaptığı zulümler Atatürk’e ulaşmış, hakkında karar çıkarılmıştır. Demirci ordusu ile Şuhut (Afyon) a çekildi, düzenli ordu ile baskına uğrayarak askerinin büyük kısmını kaybetmesine rağmen, kendisi bu çatışmadan kurtulmuştur. Çerkez Ethem’in de teşviki ile düzenli orduya katılmayarak bir müddet daha bozgunculuğa devam etmişse de, daha sonra af edilerek köyüne çekilmiş ve 1961 yılında ölmüştür. Mustafa Kemal Atatürk bu çeteler yüzünden çok eleştirilmiş, çeteleri devlete sokmakla eleştirilmiştir.
Devlet tecrübemiz göstermiştir ki; “Devletin kullandığı çeteler mutlaka bir gün isyan eder ve mutlaka bir gün yok edilirler.”
Ecz.Mahmut Öz yazıyor
Ecz.Mahmut Öz yazıyor