Türkler, gerçekten aptal mı?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünyanın bir çok ülkesine gittim. Gezilerimde bulunduğum ülke insanlarını tanımaya gayret eder, bizimle mukayese etmeye çalışırım. Dünyanın her yerinde Türk’e rastladım.
Bunu başarabilen başka ırk yoktur.
Gerçekten gerçek Türk çok cesurdur ve çalışkandır.
Tabi Arap virüsü bulaşmamış olanlar.
Oysa ülkemizde Osmanlı döneminde unutulan Türklük Atatürk’ün gayretleri ile tekrar gündeme gelmiş ve yüceltilmeye çalışılmıştır. Türkün; tarihini, dilini ve kültürünü araştırıp, geliştirmek için; Türk dil ve Tarih Kurumu, Halk evleri gibi kurumlar yaratmıştır.
Osmanlı döneminde Türk çok aşağılık bir kelime idi.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde; eğitimde büyük atılımlar yapılarak, ilk defa ülkemizden bilim, sanat ve edebiyat adamları çıkmaya başlamıştır. İsimlerini sizlere sayabilirim.
Sanayi, teknoloji, sanat ve edebiyatta önemli gelişmeler sağlanmıştır. Fakat 1950 yani ABD nin ülkemize girişinden sonra, Atatürk adı ve yaptıkları yok edilmek istenmektedir.
Önce Atatürkçülüğün altı boşaltılmış, milli bayramlarda yapılan saçma sapan rutin konuşmalarla geçiştirilmiş, daha sonra da her yerden adı silinmeye başlanmıştır.
Tüm yaptıkları yok edilmiştir.
Ve Türkün aptal olduğu fikri, bilinç altımıza yerleştirilmeye çalışılmıştır. Türk hiç bir şey yapamaz.
Türk hırsızdır.
Taklitçidir gibi sözler söylenmeye başlanmıştır.
Bu emperyalizmin üzerimizde oynadığı bir oyundur.
Aslında bizi aptal yapan düşünce Araplarla olan ilişkimizdir. Kaderci, dünya nimetlerine önem vermeyen, eğitimsiz, sanatsız bir toplum olan Araplara benzetilme çalışmaları hızla devam etmektedir.
Toplumumuza bir bakın. Din ile çok yoğun ilgilenenlerin Türklüğü kalmamıştır.
Yaşantıları, giyimleri, davranışları tamamen Araplaşmıştır.
Bunların içinden bilim ve sanat adamı çıkmıyor. Ama diğer yandan iyi eğitim almış, Atatürk ilkeleri doğrultusunda yetiştirilmiş bir Türk dünyanın en gelişmiş ülkelerinde en önemli yerlerde iş ve yer bulabiliyor.
Şöyle düşünün; Avrupa’da doğup büyümüş futbola başlamış bir çok Türk dünyanın en büyük takımlarının kadrosunda yer bulabilmekteyken, Türkiye’de yetişen bir futbolcu Edirne’den öteye gidememektedir. Gidenler de çok azdır.
Doktorlarımız ABD nin her hastanesinde görev yapabilmektedir. Avrupa üniversitelerinde çok sayıda Türk öğretim görevlisi vardır. Çağdaş bir Türk her toplumda yer bulabiliyor. Ve rahatlıkla zirveye de çıkabiliyor. Ama Dünya’ya kapalı yetişen, çağına ayak uyduramayan Türkler ise her yerde dışlanmaktadır. Yaşadıkları ülkenin toplumuna uzak, hatta düşman olarak çelişki içinde kendi gettolarında nefes alıp vermeye çalışmaktadırlar. Çünkü onlarınki yaşamak değildir.
Son 20 yılda ülkemizin motor gücü olan gençler ve bilim adamlarımız ülkeyi terk etmiştir. Boşluğu kimler doldurdu farkındasınız. Üniversitelerdeki eğitim kalitemiz dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında yer bulamamıza neden olmuştur.
Dini eğitime zorlanan çocuklarımız doğmadan yok olmaktadır. Eğitim sisteminin ve amacı kalmamıştır. Bu yapıdan yetişecek çocuklarla sadece dünyanın sömürgesi olabiliriz.
Bu okulları açanların çocukları ise yabancı okullarda okumaktadır.
Aptal olan insanımız değil, sistemdir.
Türk dünyanın en zeki, medeni, yardımsever ve misafirperver insanıdır. Ona kendini geliştirme yolunda fırsat vermenin yolu eğitimin çağdaş hale getirilmesi ile mümkün olabilir. Batılı bundan korkmaktadır. Ülkemizdeki dini çalışmaları. Tarikatları, medreseleri onlar finanse edip oluşturmuştur.
Tüm dini kurumların kontrolü İngiltere, ABD ve İsrail’in elindedir. Kabeyi bile onlar denetliyor.
Dini eğitime zorlanmamız da ki amaç; Türkün gelişmesini engellemek, aptal olmasını sağlamaktır.
Din ile dünyada kalkınan ülke yoktur.
Sıradan bir Türk; bir çok ABD ‘liden daha zeki ve bilgilidir.
Özellikle, 68 kuşağı çok özel bir nesildir. Yükselmemizin, kuruluşumuzun tek yolu; çağına yakışan ve çağına uyum gösteren bireyler yetiştirmektir.
Bugün gittiğimiz yolun sonu uçurumdur.
Arabanın da freni patlamıştır.
Atatürk döneminde getirilen inanç sistemi, bu ülkeye uyan en güzel oluşumdu.
Dinini herkes özgürce yaşamalıdır.
Bunu camilerde, evlerde rahatlıkla yapabiliriz. İsteyen dini okullara da gidebilir. Tabi bu kurumları cemaatler oluşturmalı.
Devlet sadece denetlemelidir.
Laiklik olmazsa, özgür düşünce olmaz.
Özgür düşünce olmazsa da; gelişme ve ilerleme sağlanamaz.
Erdal Bıçakcı yazıyor

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Türkler, gerçekten aptal mı?