Sevgili okurlar,
Bizim Sakarya Gazetesi Ailesi olarak, “insanımızı, okurumuzu bilgilendirmek, haberdar etmek noktasında, elimizdeki yazılı ve internet medyamızı, her gün istifadenize sunmanın mutluluğunu” yaşıyoruz..
Haberler toplanıyor, haber masasında değerlendiriliyor, grafik tasarım ve sonra baskı aşamasından sonra, gazetelerimiz, sizlere ulaştırılıyor..
Bunu yaparken, “yöre ve çevremiz öncelikleri dikkate alınıyor, sonra ülke gerçekleri takip ediliyor, velhasıl sizleri bilgilendirme, haberdar etme noktasında, diğer refiklerimiz ile kıyasıya bir rekabet” sürdürülüyor..
DÜNDEN, BUGÜNE SAKARYA BASINI?
Takdir edersiniz ki, “haber sunmada, yerel, resmi ilişkiler kadar, bir takım olarak, sahada olmak, bilgiye, habere ulaşmada donanımlı olmak ta” esastır..
Düne nazaran Sakarya basını, fevkalade önemli merhaleleri aşarak, bugünlere geldi..
Yerel manada, 7 Bölge, yani renkli kent gazetesi, bir televizyon, birçok radyo ve dergi, kitap basımı ile Sakarya’nın “sosyal kültürel olgusuna hizmette” bir yarış var..
SAKARYA BASINI, GELİŞME HALİNDE..
Sakarya için, “çok önemli olan basın sektörüne, alaylı dediğimiz genç elemanlar yanında, Sakarya Üniversitesi, İletişim Fakültesi ‘de”, önemli katkılar sunuyor..
Diplomalı gazetecilerin yetiştiği, staj gördüğü, basın yayın organları, aynı zamanda onlar için, birer iş kapısı da olabiliyor..
Bütün bu güzel gelişmelere, bilgilere rağmen, bu meslek içinde çalışanlarımızın, “çok iyi ücret aldığını, ne yazık ki söylememiz”, mümkün değildir..
Maalesef, “haberdar etmenin, bilgilendirmenin maliyeti”, çok düşük kalıyor!
Kıl kanaat, “çalışma ortamlarında iş bulanların, durumu, adeta pamuk ipliğine” bağlıdır!
Bu durumu, inkar etmenin alemi yok?
Zira, “görünen köy kılavuz istemez”, biliriz!
Aşağı, yukarı, bu sektör içinde, “biz biliriz, bir birimizi” bir durum da, söz konusudur..
Basın sektöründen, bir yolunu bulup, resmi kurum ve kuruluşlara, sivil örgütlere, belediyelere kapağı atan arkadaşlarımızın varlığı da, bu durumu ispatlıyor!
BASIN ANLAYIŞINA BAK?
Yani, “ücret, çalışanların ekmek parası”, çok önemli..
Bakınız, İYİ Parti Eskişehir milletvekili Nebi Hatipoğlu, önce partisinden istifa etti..
Sonra, iktidar partisi AK Parti saflarına katıldı..
Şimdi de, Nebi Hatipoğlu, “AK Parti rozetli olarak, Eskişehir Belediye Başkanlığına aday” gösterildi..
Allah, “yürü ya kulum” dedi ya?
Buraya kadar, bizi zerre kadar ilgilendiren bir durum mevzubahis değil..
Kişinin kendi bileceği ve özgür iradesi ile hareketi bizi bağlamaz!
Ya toplum, ne diyor?
Ne derse, desin değil mi?
Kaldı ki, bu muhtereme, “yani Nebi Hatipoğlu’na, oy verenlerin, nasıl kandırıldığını”, yazmamıza gerek var mı?
Ama, AK Parti Eskişehir Belediye Başkan adayı Nebi Hatipoğlu, bu gazla Eskişehir’de, “yerel basın mensuplarına, asgari ücret üzerinden, herkese, ama her kese, bir ikramiye vereceğini beyan etmesi, ülke gündemine bomba gibi” düştü..
Hem de bu açıklamayı Nebi Hatipoğlu, vatandaşların ve gazeteci meslektaşlarımızın, gözlerinin içine bakarak yapması, tepkiyle karşılandı..
Bu rüşvet teklifi değilse, nedir?
Kendisine teşekkür ederiz?
Niye mi?
Bize yandan çarklı, yayınlar yapan, ”yandaş medya oluşumunu” hatırlattığı için, elbette!
Yalan, talan, hatıradır, bize kalan?
GAZETECİLERİN ONUR VE İTİBARI YOK MU?
“Gazeteci meslektaşlarımızı küçük düşüren, onları muhtaç gösteren ve daha da önemlisi, onları el, avuç açan, hediye kabul edenler olarak gören, bu zihniyete”, ilk tepki Eskişehir’den geldi..
Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Yılmaz Karaca, hemen AK Parti Eskişehir milletvekili ve Eskişehir Belediye Başkan adayı Nebi Hatipoğlu’na tepki göstererek, “gazetecilerin onur ve itibarlarının, ayağa düşürülmesine” tepki gösterip gerekli cevabı verdi..
Böyle de olmalıydı!..
Ama, ne yazık ki, siyasilerin iki dudağı arasındaki açıklamalar bile, “ gazetecilik mesleğinin” ne durumda olduğunu anlatmaya yetiyor!
Üzülmemek, elde değil!
GAZETECİLİK, SUÇ DEĞİLDİR!
Maalesef, “siyasallaşmanın, kokuşmanın, çürümüşlüğün, her yanımızı, vıcık, vıcık sardığını gösteren bu durumu”, şiddetle kınıyoruz..
Gazetecileri, “rüşvet alan, kabul eden olarak”, kimse gösteremez!..
Gazetecilik, suç değildir!..
Gazeteciler, kimsenin emir ve kapı kulları değildirler!..
“İmkansızlık olsa bile, dara düşsek bile, mesleğimizi onurla, şerefle yapmaya”, devam edeceğiz..
Asıl zenginlik, bu işte?
Kimse, gölge etmesin!
Bu bağlamda, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” vesilesi ile bir açıklama yapan, Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur’un, ”mesleğin hak ettiği saygı ve değeri görmesi, basın özgürlüğünün güvence altına alınması için mücadeleye devam edeceğiz” açıklaması, çok önemlidir.
Evet, “işte bu çirkinliklerle mücadele” gerekli!
Ama, gel ülke şartlarında bunu becer, bakalım?
“Gazetecilerin sürekli tacizi, takibi, korkutulması, onlara sürekli, aba altında sürekli soba gösterilmesi, eften, püften suçlanması, hemen hapse tıkılması ..” kabul edilemezdir..
Öyle de, yaşanılanlara ne demeli?
KİMLER GAZETECİ?
Öte yandan, Sakarya Gazeteciler Birliği Başkanı Müjdat Çetin ise, ”Maalesef günümüzde her önüne gelenin ‘gazeteciyim’ diyerek mesleği icra etmeye çalışması, mesleğimize en büyük zararı vermektedir.
Bunun önüne geçilebilmesi için, her iş kolunu düzenleyen mesleki yasası gibi, gazeteciliğinde bir meslek yasası olmalı ve kimlerin gazetecilik yapabileceği burada açıkça belirtilmelidir” istemi, kulak arkası edilemez, bir gerçektir.
Şüphesiz, ülkemiz genelinde olduğu gibi, “Sakarya’da, bu mesleğe gönül vermiş, insanımıza karşılıksız hizmet etmiş, insanımızın sosyal, kültürel olgusuna katkı yapmış, aramızdan ayrılanları rahmetle, minnetle anmak “ boynumuzun borcudur..
ONLARI UNUTMAK OLUR MU?
Emekli olsalar bile, bizlerden ayrı düşünceleri olmayanlarımızı da, unutmuyoruz..
Halen, imkansızlıklara rağmen, bu mesleği sürdüren arkadaşlarımızın, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü” tebrik ediyoruz..
Esas olan, “gazetecilere hediye, rüşvet vermek değil, gazetecilerin, daha iyi şartlarda çalışmalarına zemin hazırlamak, gazetelerini satın almak, bu gazetelere ilan desteği” vermektir..
Kuru sözlere, kutlamalara karnımız tok!
Gerisi hikayedir, bilmem anlatabildim mi?
Yusuf Cinal yazıyor, 11 Ocak 2024