Sevgili okurlar,
Aşağıda okuyacağınız makalem, Bizim Sakarya İnternet ve yazılı medyamızda,10 Mart 2021 Tarihinde yayımlandı.
Konu elbette “8 Mart Dünya Kadınlar Günü!”
Şöyle bir göz atalım mı, o tarihte gündemde neler varmış, neler yazmışız?
“Ne zaman, yerelde bir konuyu ele alacak olsam, hemen ülke gündemine damga vuran gelişmeler ile irkiliyoruz!..
Bir kere şurada, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kutlamaları ile ilgili mesajları, gösterileri, açıklamaları gözden geçirdiğimizde, “hem kadınlar adına, hem de erkekler adına üzüldüğümüz, cinayetleri konuşmak bile”, insanı ürkütüyor..
Kadınlar adına, yurdun birçok yöresinden kutlamalar ve mesajlar, konuşmalar, panellerin, basın açıklamalarının yansımalarını, basından takip ettik..
Sakarya Kadın Platformu, “8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü’nü, Adapazarı Kültür Merkezi önünde gerçekleştirdiği kitlesel basın açıklamasıyla” kutladı.
Ne güzellik!
Korana salgınına rağmen, “kadınlarımız kendilerine yakışır renklerle meydana geldiler, açık ve net düşüncelerini, isteklerini” sıraladılar..
Sakarya’da,” kadına uzanan ve o menfur kadın cinayetlerini, şiddeti”, bir kez daha hatırlattılar..
SESİMİZİ DUYURMAYA?
“Kendi sesimizi duyurmaya ve güvende olmaya ihtiyacımız var” diye seslendiler..
“Çalışma koşullarından, eğitime, aile içi şiddete, toplumsal baskıya, siyasi anlayışa kadar, çeşitli sorunlarını paylaşmayı”, ihmal etmediler..
“Korkmadan sokaklarda gezmek, düşünmeden istediğimizi giymek, özgürce seçimler yapmak ve bunların sonucunda yargılanmadan, öldürülmeden yaşamak istiyoruz ve yaşayacağız. Biz, ne cadıyız ne kahin. Ama, 21. Yüzyıl, dişi bir yüzyıl olacak. Ve bizim söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var. Yaşasın kadın dayanışması…” açıklaması, kulaklara küpe olacak mahiyetteydi..
Bu sese, elbette herkesin kulak vermesi gerekir..
Ama, ya siyasetçiler?
Onlarda bu açıklamalardan, bu gösterilerden, bu atılan sloganlardan, açılan bayraklardan, bu isteklerden payına düşeni almalıdırlar..
Hele de, iktidar?
KADIN CİNAYETLERİ?
“Kadın cinayetlerini, kadının horlanmasını, toplumda dışlanmasını, aşağılanmasını, eksik etek olarak görülmesini, her alanda eşit hak ve özgürlüklerinin sağlanması noktasında”, siyasi iktidar gerekeni yapmalıdır..
Maalesef, “iktidar kanadından, özellikle iktidara mensup kadın milletvekillerinin açıklamaları bizleri daha da sarsıyor ve güvensizlik içine” düşürüyor!.
Bir kere, Türk kadınına dünyada, birçok ülke kadınından önce “seçme ve seçilme hakkı” tanıyan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının çabalarını unutmamalıyız..
1934 Yılı, Türk kadını için yeni ufuklara göz diktiği, baş kaldırdığı, yeni haklar elde ettiği yıllardır..
O yıllarda, “kadınlarımızın başörtüsü, giyimi, kuşama ile ilgilenmeyenler, maalesef dini siyasete alet ederek, Türk kadınlarını ayrıştırmayı başardıkları gibi laiklik ilkesini de sulandırmayı”, kendilerine ilke edindiler..
EMEKÇİ KADINLAR?
Kadınlarımızın geleceği, Cumhuriyet’tedir, Laiklik ve sosyal hukuk devleti anlayışındadır..
“Türk kadınının, bu haklardan vazgeçeceğini, bu haklardan geri adım atarak, ortaçağ karanlığı ile zihniyetine teslim olacağını”, asla düşünmüyorum..
“Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme” yolunda olduğu kadar, “çağdaş dünya ve evrensel değerlerde buluşma konusunda, kadınlarımızın bir beis göstereceğini”, sanmıyorum..
Bu vesile ile “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” sağlıklı güzelliklere vesile olsun!
LEVENT GÜLTEKİN’E SALDIRI?
Şüphesiz, bu önemli güne damga vuran, “gazeteci Levent Gültekin’in, İstanbul’un en demokrat, en aydın bir ilçesinde” saldırıya uğramasıdır!.
Türkiye’nin ilerlemesi, Türk Milleti’nin refahı ve birlikteliği için görüş ve düşüncelerini çekinmeden, cesurca paylayan gazeteci meslektaşımız Levent Gültekin’in, “Halk TV konuşmalarından rahatsız olan bir kesim, bir süredir kendisini tehdit ederek, kaba kuvvet gösterisinde” bulunmaktaydı..
Bu tehditlerin, bir cenahtan, bir siyasi anlayıştan gelmesi, kabul edilemez bir durumdur..
Türkiye, yol geçen hanı değildir!..
İstanbul, Bakırköy, dağ başı değildir!..
EŞKİYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ!
Biz biliriz ki, ”eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!”
Kaba kuvvet ile tehdit ve yıldırma, sindirme ile kimse bir yere varamaz!..
Türkiye’de hakimlerin, savcıların, yasaların olduğuna inanmak istiyoruz..
“Sırf fikirlerini, düşüncelerinde ötürü bir gazeteciyi cezalandırmak”, kimin, kimlerin haddinedir?..
Bir yerden emir alan sırtlanlar sürüsünün, görüntülerini maalesef medyadan takip ettik!?..
“Bir kişiye, 25 Kişinin saldırması, hangi kitapta, defterde yazıyor”, Allah aşkına?
Hiç utanmanız, sıkılmanız yok mu?
Siz, atadan böyle mi, gördünüz?
LİNÇ GİRİŞİMİ?
Bu görüntüler, “Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısına, temel değerlerine, güvenliğine, saygınlığına ve daha önemlisi delikanlılığınıza”, yakıştı mı?
Maalesef, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na PKK’nın pusu kurmasından sonra, bir şehit cenazesinden linç girişimi ile başlayan olayların, ardı arkası kesilmiyor!
Gazeteci meslektaşımız Orhan Uğuroğlu, siyasetçi Selçuk Özdağ ile daha birçok saldırının faili, hala eli kolu serbest, toplum için patlamaya hazır, birer dinamit gibi dolaşması olayını, kim, nasıl izah edecek?
Bu manada, “siyasi iktidar kadar, yargı, güvenlik güçleri “, gereğini neden yapamamaktadırlar?
Kim ve kimler, bu gençleri ateşe sürmektedir?
Daha sıcak saldırıların dumanı gitmeden, bu yeni saldırıyı kim, nasıl izah edecektir?
HAK, HUKUK, ADALET?
Türkiye, bu girdaptan, “hak, hukuk, adalet, eşitlik temelinde” çıkmalıdır..
Bu güvence sağlanmadan, kimse anayasa yenileme, yeniden anayasa yapma yoluna gidemez..
“Güvenin, can ve mal emniyetinin kalmadığı, siyasi kokuşmuşluğun burunları sızlattığı” ortamda, anayasadan önce, yapılacaklar var..
Lütfen, herkes, bu yolda elini taşın altına koysun!
Ülkenin, birlik ve beraberliği, güveni için gerekeni yapsın!
Her şeyden önce, beklenti budur!
Kadın cinayetleri son bulsun, siyasi saldırıların hesabı sorulsun!
EKREM İMAMOĞLU’NUN PAYLAŞIMI?
Son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü için, attığı mesaja kafayı takanlar, bilsinler ki, “bu ülkede ebedi kin, öfke ve terör estirmekle” bir yere varılamaz..
“Sevgi ve barış” için bir yerden başlanması gerekir..
Bunu elbette başlatacak siyasilerdir..
Bu manada, bu önemli günde,” bu paylaşımı beğenmemek, karşı çıkışlar yapmak, milliyetçi fanatizm duygularını alevlendirmek”, kimseye yarar getirmez!..
HOŞGÖRÜ VE TOLERANS!
Önemli olan,” hoşgörü ve toleransı, evrensel değerleri hakim kılarak, toplumun barışması, sevgi ve barış ortamında” buluşmasını sağlamaktır..
Türkiye, “bu gerginliklerden, bu terörden, bu ayrımcı zihniyetten, ötekileştirmelerden” çok çekti!..
“Fanatizm, düşmanlık, kin, öfke rüzgarları estirmenin”, kimseye yararı olmaz..
İlla da beğenmediğinizi, arşı alaya ilan etmenizin, ne yararı, ne anlamı var?
Lütfen, sağduyu!
Lütfen, itidal!
Lütfen, hoşgörü ve tolerans!
Lütfen, empati!
“Bu yol ,Türk Milleti’ni refaha, huzura, barışa çıkarır “ unutmayalım!”
Dün ne yazmışsak o?
Elbette, geçen zaman dilimi içinde, çok cinayet işlendi!..
Ankara’nın göbeğinde, Sinan Ateş adında,akademisyen, genç bir yiğit delikanlı katledildi.
Bir hafta içinde Sakarya’da üç kadın, erkek egemenliğinin kurbanı oldu..
Şiddeti, cinayetleri tasvip etmek, mümkün mü?
GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!
Bugün de söyleyeceklerimiz, bunlardan farklı değil..
“Kadınlarımızın, yerel seçimlerle birlikte kenetlenmesi, seslerini yükseltmesi, adaylıklarını ilan etmesi”, takdire değerdir..
Yeterli mi?
Elbette, hayır!
Bu yolda, yürümeye değer doğrusu!
Hele de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yoldan yürümek!
Herkese, nasip olmaz biliriz!
Gününüz mutlu, umutlu olsun!
Yusuf Cinal yazıyor, 8 Mart 2024
Yusuf Cinal
Diğer Yazıları
Yönetici