Sevgili okurlar,
Bir “Cumhuriyet Bayramı’ daha geldi, çattı..
“Milli Bayramlarımız” içinde, “Cumhuriyet Bayramının” ayrı bir yeri ve önemi vardır..
“Kanla, İrfanla kurduğumuz Cumhuriyetin 102. Yılında, mutlu olmamak, özgür yaşamın farkına varmamak, kulu, kulluğu reddememek, Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” düsturunu benimsememek elbette, “anlayış, kavrayış ve kültür” meselesidir..
“Üniversiteler yerine, hala medrese diye tuturanların, genel liseler yerine İmam hatip liselerinde inat edenlerin, sivil toplum kuruluşları yerine, tarikat, cemaat diye yırtınanların, bilim yerine, hurafelerden medet umanların, Cumhuriyet’i ve faziletlerini anlaması” mümkün değildir..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşlarının, “İstiklal Mücadelesini anlamamış, Yunan askerlerinin İzmir’de denize dökülüşünü kabullenememiş, demokrasiyi özümsememiş, laik sistemi ve moderniteyi kavrayamamışların, Cumhuriyet ve değerlerini içlerine sindirmesini beklemek” beyhudedir!..
İşte, yaşayarak, ülke gerçeklerini, insanımızın profilini görüyoruz!..
“Demokrasiyi kendilerine araç olarak kullananların, ülkeyi getirdikleri yer”, belli değil midir?
Alınganlık yapmaya, gerek yok!
Herkes, “bu son 23 Yılın bir muhasebesini” yapmalıdır..
Nereden, nereye değil mi?
Nereden, nereye?
O zor yılların ardından, “yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilan edenlerin, hatıralarını ayaklar altına alan, abuk, sabuk konuşmaları ile bizleri şaşırtanlara inat, Gazi Mustafa Kemal Atatürk sevgisi ve Cumhuriyet değerlerine bağlılık”, çok önemli ve kıymetlidir..
“Az zamanda çok iş başaranların eseri” ortada!..
Kısa zamanda, “ülke insanını ayrıştıran, kutuplaştıran, inatta, kindarlıkta, dindarlıkta sınır tanımayan ve tek adam yönetiminden medet umanların yarattığı hukuksuzluk, ekonomik yakım, yurdun her köşesinde kendini gösterirken, Cumhuriyet’in yetiştirdiği değerlerin, geleceği yurt dışında araması”, ne ile izah edilebilinir ki?
Kapıları açsan, ülkenin içi boşalacak durumda!
İşte, “1961’li yıllardan itibaren geleceğini yurt dışında görenlerin, aradan 60 Yılı aşkın bir zaman dilimi geçmesine rağmen, yurda dönmek istememesini anlamak” zor mu?
Maalesef, “Avrupa Birliği ülkelerinde yerleşik konumda olan ve karınlarının doyduğu ülkeyi, ikinci vatan olarak kabul edenlerin, son yıllarda Türkiye’den uzuklaşması, başka hesaplar içinde olması” ne acıdır..
Sözün özü, “Avrupa Türklerini de” kaybediyoruz!
“AK Parti iktidarı ile yurda dönüş için büyük umutlar besleyen, holdinglere ve deniz feneri gibi oluşumlara alınteri emeklerini kaptıranların yaşadığı travmayı, hayal kırıklığını anlatmaya” gerek var mı?
“Bir bardak su içsinler” diye özetlenen, “o yıllardan, bugünlere gelene kadar, Avrupa Türklerinin yaşadıklarını” nasıl anlatmalı ki?
“Cumhuriyet rejimi nimetlerinden yararlanarak, başka ülkelere çalışmaya gidenlerin, siyasi projeler ile soyulması, kandırılması, ihmal edilmesi, yüksek faturalar ödemelerine sessiz kalınmasını”, bu saatten sonra anlatsak, neye yarar?
Avrupa ülkelerinde, “dışlayıcı, yabancı düşmanı, ırkçı ve İslamofobik politikalara maruz kalanlar, ne yazık ki, umduklarını”, Türkiye’yı yönetenlerin politikalarında da, bulamadılar!
Öyle sinsice politikalar izlendi ki, “insanımızın Türkiye sevdası kursaklarında kaldı, milli hisleri törpülendi, umutları bir, bir söndürüldü”, yarım bırakıldı!..
“İnsanımızın bulunduğu ülkelerin kayıtsızlığı, dışlayıcı politikaların yanında, bir de Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidara gelenlerin ilgisizliği, kayıtsızlığı, dönüş hayalleri kuranların” kursaklarında kaldı!..
Uzun, uzun anlatmaya gerek var mıdır?
Bugün Türkiye’ye gidenlerimizin, “ekonomik yakım ve pahalılık karşısında, Euro ve Dolar bozdurmaları bile, birkaç gün, bir iki hafta için kafi gelmiyorsa, durumu anlamak için, kahin olmak mı” gerek?
Birçokları, tatil için Türkiye’ye gelmediler?
“Niye” diye soran oldu mu?
Ya merak eden siyasetçimiz, çıkıp bir iki laf etti mi?
“Yüzünü, tatil mevsiminde, Yunanistan, İtalya, İspanya, Fransa, Mısır ve Fas, Tunus, Cezayir’e döndürenleri iyi anlamak için bir hareket, bir kıpırdanma” oldu mu?
Bu şartlar içinde, “yolunu bir şekilde bulup Karadağ’a, vizesiz gelenlerin başına gelenleri, iyi anlamak, tahlil etmek” gerekmez mi?
Bunu kim, kimler yapacak ki?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamayanlar, çizdiği yoldan gitmeyenler, düşüncesini ve fikirlerini benimsemeyenlerden ne beklenir ki?
Geçmiş olsun!
Bilinmeli ki, “Türkiye’nin, Avrupa’da yaşayan Türklere yönelik ilgisizliği, sorunlarını ve ihtiyaçlarını” dikkate almaması; “Kovsan yine gelirler, kapının önünde beklerler” yaklaşımı, “Avrupalı Türkleri geri dönüşü olmayan, olumsuz bir sürece” soktu!.
Maalesef, “bu süreç Avrupalı Türklere hakarete kadar vardırıldı ve bir Avrupalı Türk düşmanlığına” dönüştürüldü!
Farkında olmalıyız!
Zira, başka Türkiye yok!
Cumhuriyet’in 102 .Yılında, “Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini, politikalarını, milli duruşunu, istikbalini, çilekeş insanlarını düşünmek, onların gelecek kaygılarını gidermek” hepimizin görevidir..
Yaşasın Atatürk, yaşasın Cumhuriyet!
Yusuf Cinal yazıyor, 30 Ekim 2025
