Sevgili okurlar,
Ülke gündemi malum!
İstanbul Silivri açıklarında, Marmara Denizi ortasında, 6,2’lik bir deprem ile sarsıldık..
“İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova illeri ile diğer komşu illerde, depremin sarsıcı ve ürkütücü görüntülerine”, hep beraber tanıklık ettik..
Deprem bu!
“1999 Yılında, Büyük Marmara Depremi”, hala hafızalarda..
Neler kaybettik, neler!
Ne canlar kaybettik, ne canlar!.
“Diğer zararları anmak”, bile nafile!
Kayıp giden hayatlar, biten moral değerler, anlamı kalmayan yaşam!
“Depremler öldürmez, ihmaller öldürdür” sözleri?
Ya, “6 Şubat 2023 Yılında, ülkemizin güney illerini vuran”, o büyük deprem?
Hatırlanması bile, yürekleri dağlıyor..
“Kıbrıs’tan gelip, bir turnuvada birliktelik eden, küçük sporcularımızı, enkaz altında kaybetmek” ne acı!..
Acılı annelerin, babaların hukuk mücadelesini ve “canhıraş hıçkırıklar içinde açıklamalarını”, televizyonlardan izliyoruz..
“Başka canlar gitmesin” diye, yükseliyor feryatlar..
Neresinden tutsanız, elinizde kalan bir durum!..
Siyasi iktidarın, mazereti çoktan hazır..
ÜÇ GÜN SONRA?
“Üç gün sonra deprem mağdurlarının imdadına koşulması hangi akla hizmettir” diye, hala sorgulanıyor bu deprem, bu yıkım!?
Ya, “Türk Silahlı Kuvvetleri birimleri neden deprem mağdurları için seferber” edilmedi ki?
Ya, “Zonguldak’tan yola çıkan madencilerimizden oluşan kurtarma ekipleri”, niye engellendiler ki?..
Hele, “havaalanlarında bekletilen ve size ihtiyaç yok diye geri gönderdiğimiz yabancı ekiplere” ne demeli?..
Bir dizi ihmal ve vaatler arasında bugünlere geldik..
Verilen sözler, vaatler, hatıra defterleri, acılarla dolu!
“Şu kadar konut yapacaktık” sözleri, hala hafızalarda..
Evet, “ilgili bakanın düzenlediği, konut dağıtma törenlerinde eline anahtar tutuşurulan ve ne ile ödüllendirildiğini”, bilmeyen aileler?
Ya, “şu Samandağ’da, arazileri kamulaştırılanlar”, neyin mücadelesindeler?
Allah aşkına, ne oluyoruz?
“Devlet, bir hizmet verecekse, insanını mağdur ederek mi, verir?”
“Ahu-figanları” yükseliyor Hatay’dan!..
Vatandaşın sesi, Ankara’ya kadar ulaşıyor..
“Sesimi duyan var mı?”
“Bu yerler, bizlere dedelerimizden miras, bu toprakları, zorla bizlerden alamaz, buralara konut yapamazsınız” çığlıkları, polis ve jandarma ile karşı, karşıya gelmeler?!
Neyini anlatayım, depremin?
YARDIMLAR, YARDIMLAR?
“Yurdun her yanından akan ve yurtdışından gelen yardımların akıbeti “, bile sorgulanamıyor?
Deprem ya, “kimin eli, kimin cebinde” belli değil!..
Hele’de, “Kızılay’ın çadır satması”, insanın kanına dokunuyor..
Hazine ve Maliye’den sorumlu Bakan Mehmet Şimşek, pişkin, pişkin, “toplanan deprem yardımlarının, yol, köprü, hastane, okul yapımlarında kullanıldığını”, ne güzel de itiraf ediyor!..
Ya, kefen paraları?
Öte yanda,” depremi fırsata çevirenlerin, eli uzunların, ölüm ile kalım arasında savaşanların eşyalarını” yağmalaması?..
Geçit vermeyen deprem kentleri, enkaz altındaki yakınlarını çıkarmak için, telefonlara sarılanların, yardım çığlıkları unutalacak gibi değil….
SİZLERİ UNUTURMUYUZ?
Seni unuturmuyuz, “Fenerbahçe’nin, ülkemiz güzel insanı Volkan Demir..”
Ya, diğer gönülllülerimiz?..
Seçilip, milletvekili yapılan Can Atalay..
Zindanların gediklisi oldu!
Kayıp çocuklar?
Niye bulamadık onları, niye?
“Ellerinde fotoğrafları ile kapı, kapı dolaşan anneler, babalar?..”
Depremi anlatmak için, yaşamak gerek, “hissetmek o gürültüyü, o sarsıntıyı?..”
Evet, depremi yaşamak, acısı ile irkilmek gerek!..
İşte, “İstanbul’de beklenen, o büyük depremin bir küçüğü” ile sarsıldık..
“Siyasi irade”, güya seferber oldu!
Deprem kurulları, AFAD, AKOM toplandı..
Ama asıl olan, “olması gereken İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu”, nerede?
Depremin merkez üssü, Silivri zindanlarında..
Vay, anam,vay!
Ya, arkadaşları?
Onlarda, karanlık hücrelerde!
Niye ki?
AH İSTANBUL, AH!
Niye olacak, “Mega kent İstanbul’da seçimi alırsan, olacağı bu”, bilmeyecek, ne var?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yetkilerine tırpan!
Seni gidi, “topal ördek”, seni?
“Yetkiler, bakanlıklara, Ankara’ya teslim ya”, iş bitti mi?
Galata köprüsünde, beklerim seni?
Kız kulesine, el sallarız gülüm?
Ah, İstanbul, ah!
“Bir taşına, bin Acem mülkünün”, feda edildiği İstanbul!
Osmanlı Sultanlarının gözde kenti, Lale Devri Şairi Nedim’in İstanbul’u..
O Sultanlar, Sultanı Fatih Sultan’dan sonra, “İstanbul’u düşmandan geri alan Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün”, son yıllarını geçirdiği İstanbul!
Tepelerin, kulelerin, sarayların ve köprülerin ile martıların, balıkçıların ile sen İstanbul..
Çocukluğumun ayak izleri, aha şu Karaköy yokuşlarında!
Kalbimi bıraktım, İstiklal caddesinde!..
Rüya kenti İstanbul!
SEN YIKILIRSAN?
“Taksim Meydanı, Gezi parkı korkusuyla”, başbaşa İstanbul!
Deprem bu ya, bazı gerçekleri de, su yüzüne çıkarır..
“Yazsan olmaz, yazmasan hiç olmaz düşünceler içinde, çelişkilerimizin arapsaçına döndüğü” ve Kanal İstanbul’dan, medet umduğumuz İstanbul!
“Sen umudumuz, geleceğimiz, aydınlık yarınlarımızsın”, bizleri mahzun koyma?
“Sen yıkılırsan”, altında hepimiz kalırız!..
Hepimiz, ey aziz İstanbul!
Yusuf Cinal yazıyor, 26 Nisan 2025