Sevgili okurlar,
Azerbaycan’daki bir törene katılan kahramanlarımızın, dönüş yolunda uğradığı,” kaza- kırım sıradan bir olay” olarak geçiştirilemez?
Elbette, bu sıcak ve yüreğimizi dağlayan gelişme ile ilgili olarak,” Türkiye Cumhuriyeti Devleti”, gereğini yapacaktır..
Buna inanmaktan başka, bir seçeneğimiz var mı?
20 Kahraman askeremiz, bir metal yığını olan uçak ile mavi göklerden yere çakılarak, gündemimizi allak-bullak etti.
Yüreklerimiz dağlandı..
Ülkemiz, yasa boğuldu..
“Şahadet şerbetini içenlerimizin” ardından, gerçeklerin halkımız ile paylaşılmasında mecburiyet vardır..
Bu tarihi gelişme, ” vatan sağolsun” denilerek geçiştirilecek, bir durum değildir..
Biz Türklerde, “vatan, bayrak, millet, ülkü, hürriyet” kelimelerinin anlamı, “beşikten, mezara kadar”, bir gölge gibi bizi takip eder..
Hassasiyetlerimiz ötesinde, “milli değerlerimizin kilit anahtarı olan bu kelimeler, her Türk’ün baş uçu kitabının, en başında” yer alır..
Vatan, yaşınılan topraktır, korunması ve vazgeçilmesi mümkün değildir..
Bayrak, bir milletin bağımsızlığının sembolüdür.. Özgür bir şekilde vatan toprakları üzerinde dalgalanması engellenemez..
Millet, bir devleti meydana getirenlerin tümüdür..Bir tesbihin dağılmaz parçaları gibi, sımsıkı, omuz, omuzadır..
Ülke, birlikte yaşamın, aynı kültür değerlerinin, geleceğe dönük, kızıl elması, Turanıdır..
Hürriyet, “bağımsızlık ve hürriyet, benim karakterimdir” diyenlerin, sevda türkülerini anlatır..
“Altaylardan, Tanrı dağlarından, velhasıl Ötüken’den, Anadolu’ya bir mızrak gibi uzanan yolculuğumuzda, bu toprakların yurt edinilmesinin hikayesini”, sizlere anlatacak değilim..
Ama, “biliniz ki, zaman ve mekan içinde, düşman ve düşmanın taktikleri” değişmektedir..
“Çaresizliği, pısırıklığı, nemelazımcılığı, sen-ben kavgasını, didişmeyi, dedim- dedileri” bir kenara bırakarak, “artık Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedefe varmak için, elbirliği yapmamız” gerek..
“Oyunda, oynaşta, birbirimizi yemekte, alt etmekte, bir adım öne geçmekte, milyonlara konmakta, büyük servetler edinmekte, gösterişte, lafta keramet” yoktur!
Milletimiz, en büyük hakemtir..
Her şey, ama her şey, bu aziz ve yüce Millet için düşünülmeli ve yapılmalıdır..
“Cumhuriyet kazanımları, Atatürk’ün çizdiği kutlu yol”, bizlere en önemli rehberdir..
“Dijitalleşmenin baş döndürücü bir hızla, dünyayı kuşattığı, yapay zekaların, robotların dünyasına adım attığımız şu günlerde, birbirimizi alt etmeye, safdışı bırakmaya, bir kör düvüşü ile ilkel bir siyaset kavgasını, çeşitli alanlarda sürdürmenin, kime, ne faydası” olur ki?
İşte, bu son olay, “bizi düşündürmeli, kenetlendirmeli ve birlikteliğimizi”, hat safhaya çıkarmalıdır..
İç mülahazalardan sıyrılarak, “C 130 Tipi uçağımızın düşmesine, içindeki 20 Kahraman Mehmetçiğimizin şahadetinin sebeplerini bulmamız, buna odaklanmamız” kaçınılmazdır..
Zira, “düşmanın, en modern, teknik, yeni dijital teknolojiler ile bizlere saldırılarını anlayamaz, önleme yemez ve kendi içine kapanık, kör dövüşlerinde zaman öldürmeye, Ağustos böcekleri gibi, kendi çalıp oynayan durumlardan kurtulmamız mümkün” olmaz!
20 Askerimizi acısı yüreklerimizi dağladı..
Onların şahadetine dağlar, taşlar ağladı..
Yeni acılar yaşamamak, ağlamamak için “vatan sağolsunların” ötesinde, bu olaylardan dersler çıkartarak, “gerçeklere odaklanmamız, ülkemizin, milletimizin birlikteliği ve selameti için” elzemdir!
Ey Türk(*), titre ve kendine dön!
Şehitler ölümsüzdür..
Ruhları şad, mekanları cennet olsun!
Yusuf Cinal yazıyor, 15 Kasım 2025
(*)Türk; Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde, bir üst kimliktir..
