Yusuf Cinal
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazık oldu yarınlara!

Yazık oldu yarınlara!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazık oldu yarınlara!

Sevgili okurlar,
Hayatı akışı içinde, “geçmiş zamana da gitmenin”, bin bir yararı var..
Demiştik ya?
Güzel tepkiler, katkılar gelmeye başladı..
Ardından, “tarih tekerrürden ibarettir” diyerek, bir devre ışık tutmuştuk..
İşin özü, “hiç ibret alınsaydı, tarih tekerrür eder miydi” demeyi de, ihmal etmedik..
Dünün Ülkücülerini, bugünün duayen Milliyetçilerini, vatanseverlerini, bir nebze olsun sizlere anlattık, eski yıllara gittik..
Ne değişti, sizce?
Evet, diğer kesim” kesim diyerek, sözü noktalamıştık..

Bu taraf için hatırladıklarımıza, bakalım ne diyeceksiniz?

Sol hareket içinde olanların bir kesimi ile bir araya geldiğim gibi, son olarak, aslen Afyonkarahisar İli halkından olup, Ortadoğu Üniversitesi son sınıfına kadar okuyan ve Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ile arkadaşlarının içinde yer alan, idama mahküm edilen, El Fetih kampına giden, silahlı mücadele için dağlara çıkanlara yardım eden, zindanlara atılan Atilla Keskin’i” dinleme imkanı buldum..

Brüksel buluşmasında, kimler yoktu, kimler?
Birçok kitabı ve yazıları olan Atilla Keskin,” Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler” adlı kitabında, içinde bulundukları mücadeleyi enine, boyuna anlatıyor..
Anlatımlarından çıkardığım,“Dün, siyasi mücadale farklı idi..Bugün, daha da farklı” ya?

Fark, “malzeme değişikliğinden olsa da, mücadele” aynen devam ediyor..
Bu mücadelede, “sadece taraflar değişmiş” gözüküyor..
Taraflar, yerini siyasi partilere terk etmiş gibi..

Elbette, dünyada da büyük değişimler yaşanıyor..
Büyük değişimler?
Dün olduğu gibi efendim!
Edindiğim izlenim, elbette önceki yazdıklarımın hepsi!..
“Büyük bir hayal kırıklığı ve acıların, yaşanmışlıkların ardından, öz eleştiride bulunmak” çok önemli..

“Davalarını, onurlu, tertemiz bir mücadele” olarak tanımlayan Atilla Keskin, “Türkiye’nin genç, pırıl, pırıl gençlerinin, nasıl acımasızca katledildiğini” anlatırken, bugüne de,” reçete” sunuyor..Velhasıl, “Devlete başkaldırnının faturası”, çok ağır oldu, çok ağır!
Ne adına, ne diye?

“Kişilerin arkasından gitmeyiniz! CHP’de şimdi büyük bir mücadele var.. Halk hareketi çok önemli..Kemal Kılıçdaroğlu örneği, size birşeyler söylemeli!.. Yarın Özgür Özel’in, ne söyleyeceği de önemli” diyerek, “birlik ve beraberlik içinde, halkın bilinçlendirilmesi ve halk için mücadelenin esas olmasına” vurgular dikkatlerden kaçmadı..
Bunlar, bir zamanların Devrimci Gençlik içinde yer alan Atilla Keskin’in görüşleri olsa da, çok önemli..
Deneyim ve tecrübe konuşuyor..
Hafife almak, ders çıkarmamak, düne bakıp, bugünü anlamamak olur mu?

“Yaşanılanları, yaşanmışlıkları, arkadaşlarını, davalarını, sevdalarını, gülüşlerini, o yıllara ait özel bir durum olarak”, değerlendirerek, “ölümün, ölüm acısının zor anlaşılır” olduğunu söyleyen Atilla Keskin’i can kulağı ile dinliyoruz..
Salonda çıt yok!
Sesizsizlik içinde, dünden bugüne kelimeler süzülüp,seçilip geliyor..
Hangi birini alırsanız, alın, “acı, gözyaşı, adaletsizlikler, gençlik, acemilikler..” öne çıkıyor..
Sonuçta; bu gençlerimizi, evlatlarımızı kim, ne adına vuruşturdu?
Hem de, aynı silah ile?

Onları kazanıp, ülkenin geleceği için, kalkınması için, seferber edemez miydik?
Bugün mü?

Bugün ise, kavganın bir başka seyri yaşanıyor, yaşatılıyor, ülkede!..
Bir daha o yılları, o acıları yaşamamak için, hepimize, ama hepimize”, büyük görevler düşüyor..
Bu iki kesimin kucaklaşmaları, özeleştirileri, empati yapmaları, çok önemli!..
“Onların, vatan severliğinden, yurtseverliğinden, halkçılıklarından olduğu gibi, ülkücülüklerinden, milliyetçiliklerinden dersler çıkarmamız gereken”, çok şey var..
Bir daha, ne değişti?
Bir devrimci, ya da Sosyalizm havuzuna itilmiş, atlamış Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin başarılı bir öğrencisi olarak, Atilla Keskin’den, “tarihi gerçekleri dinlemek” önemliydi..
Nasıl, “Sol cenah içinde yer aldığını, nasıl ikna edildiğini anlatarak, o dönemin havasına, anlayışına, gülüşlerine, sevdalarına” dokundu Atilla Keskin..
Heyecanlı, ezik, soluk, soluğa, o meşaketli, zorlu, günleri anlatmak kolay değildi..
Soluklandı, bir bardak su içti ve anlattı, anlattı..
“Sosyalizme” getirdi sözlerini, Küba Lideri Fidel Kastro’nun adını verdi..
Sonra, ” Marksizme” bağlılığa geldi..
Eski Sovyetler Birliği’nin ve Macaristan, Çekoslavakya, Polonya işgallerinin yarattığı korkuya dikkat çekti..
Türkiye’de, onlara göre,” Faşizme” karşı, “nasıl diklendiklerini ve nasıl hükümet karşıtı olduklarını”,
yumruklarını, nasıl sıktıklarını, başkaldırışlarını, isyanlarını paylaştı..
“Türkiye’den, Filistin topraklarına El Fetih örgütü kamplarına gidiş gelişe”, dikkat çekti..
Dönüşlerinde, “acemice yakalanmalarını, Diyarbakır ve diğer zindanlardaki gelişmeleri” özetledi..
“Sevdaları, türküleri, gülüşleri ve arkadaşlarını, kavgalarını, davalarını.. “, hiç unutmadı..
Önünden akıp geçen yılları, bir çırpıda özetledi..

“Fikir mücadelesinden, silahlı mücadeleye ve ölüme çıkan sokaklarda, neler olup bittiğini anlatan Atilla Keskin, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının saf, temiz ve vatan için atan yüreklerini” ortaya koydu..
O anlatırken, “Türkiye’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu gençleri, ölüm kuyusuna itmekten öteye, daha başka şeyler yapıp, yapamayacağını” düşündüm..

“Üç onlardan, üç bizden” sözüne gelince, durdu Atilla Keskin..

Bir iç çekti, salona baktı ve sonra söyleyeceklerini korkusuzca söyledi..
Burası Brüksel!
Kimler, ülkeyi terk edip buralara gelmedi ki, kimler?
Salonda onlardan bir kaçı can kulağı ile yoldaşları Atilla Keskin’i dinliyorlardı..
Gurbette, sürgün yıllara, dikkat çekiliyordu..
Ah yıllar, ah!
“Demokrat Parti Lideri Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan’a karşı, ülkenin Devrimci gençleri, Sosyalizm öncüleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan(Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu”THKO” kurban mı” edildi?
Yutkundu ve o yıllardaki sözleri tekrarladı..
İdam yemiş ve sehpa bekleyen biri olarak, idamdan kurtuluş sevincini bile, ıskaladı Atilla Keskin!
Arkadaşlarının heyecanlarını, davalarına bağlılığı, temiz yürekleri ve gülüşlerini paylaştı dinleyenlerle..

Dün öyleydi, ya bugün?
Zindanlar, yine dolu değil mi?
Yine, “Faşizim seslerinin ardından, hürriyet sesleri” yükselmiyor mu?
Değişen ne?
“Hak, Hukuk, Adalet” vurgusu, uykuları bile bölüyor!
Yazık oldu yarınlara!

Yusuf Cinal yazıyor, 8 Aralık 2025

Yazık oldu yarınlara!
Yorum Yap